ANKARA - Yargılandıkları dava duruşmasına katılmaları engellenerek gözaltına alınan 8 kadın hakkında açılan davanın ilk duruşmasında müşteki polis Necdet Atilla Çiftçi, avukatların ve yargılanan Buse Üçer’in fotoğrafını çekti.
Ankara’da 12 Ağustos 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına tepki gösterirken gözaltına alınan ve haklarında 7 Haziran 2021 tarihinde açılan davaya alınmamaları sonrası yeniden polis müdahalesiyle gözaltına alınan 8 kadının yargılandığı ilk duruşma, Ankara 53’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmaya, Türkiye Barolar Birliği Temsilcisi avukat Deniz Özbilgin’in yanı sıra Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezinden avukatlar katıldı.
Kimlik tespiti ile başlayan duruşma, avukatların beyanlarıyla sürdü. Avukatlar, duruşmanın Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayıt altına alınmasını ve müvekkillerinin savunmalarının alınmadan beraatlerini talep etti. Bunun üzerine ara karar kuran hâkim, talepleri reddetti.
POLİS MAHKEMEDE FOTOĞRAF ÇEKTİ
Sonrasında davanın müştekilerinden polis memuru Necdet Atilla Çiftçi duruşma esnasında avukatların ve yargılanan Buse Üçer’in fotoğrafını çekti. Avukatların tepkisi üzerine duruşma hâkimi polisin telefona el koydu. Çiftçi, fotoğraf çekildiğinin anlaşılması üzerine fotoğrafları silmeye çalıştı ancak avukatlar engel oldu. Ardından avukatlar, güvenlik şube personelinin salon dışına alınması talebinde bulunurken, avukat Neslihan Vural bu hususta suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
‘POLİS BİZE ŞİDDET UYGULADI’
Duruşma, yargılanan Aysun Gençtanır’ın savunmasıyla devam edildi. Gerçekleştirdikleri bir eylem dolayısıyla hakkında açılan davada savunmak yapmak üzere7 Haziran 2021 tarihinde Ankara Adliyesinde bulunduğunu ve polis tarafından darp edilerek anayasal bir hakkının engellendiği belirten Gençtanır, suçlamaları kabul etmeyerek, “Zorla adliyenin önünden ittirilmeye çalışıldık. Sonra bir polis aracı önümü kesti ve beni içeriye çekti. Darp ederek gözaltına aldılar. Adliyeden ittirirken de darp ve hakaret söz konusuydu. Anayasal hakkım kolluk kuvvetleri tarafından engellenmiş oldu. İstanbul Sözleşmesi, erkek şiddetine karşı devlete çeşitli yükümlülükler yükler. O gün görevi şiddeti engellemek olan polislerin kadınlara yönelik şiddeti bizzat uyguladıklarını belirtmek istiyorum. Görevini yapmayanların da bir an önce yargılanmasını istiyorum” dedi.
‘MAĞDUR OLANLARA DAVA AÇILDI’
Kadınlardan Buse Üçer de, “İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına tepki göstermek üzere kolejde gerçekleştirdiğimiz eylemden yargılandığımız dava için adliye önündeydim. O gün kolluk kuvvetleri tarafından şiddete uğradık ve o gün mağdur olan kadınlara dava açıldı. Bize sadece davaya taraf olanların içeriye alınabileceğini söylediler ama taraf bizdik. İçeriye alınmadık ve ciddi bir polis şiddeti ile karşı karşıya kaldık” diye belirtti.
‘BU DAVA SİYASİ BİR DAVADIR’
Linda Sevinç Hocaoğulları, 8 kadının yargılanmasının siyasi olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı: “Bizler tarafından işlenmiş bir suç yok. Bu davanın mahiyeti kendisini savunmak isteyen kadınların susturulmasının yargı ayağıdır. Bu dava bir siyasi davadır. İktidar politikalarının en güçlü şekilde eleştirenler kadınlardır. Bu da bir siyasi bastırmadır. Ankara Emniyeti’nin ayrımcı müdahale pratiği var. Ankara’da Olağanüstü Hal (OHAL) sürmektedir. OHAL’den bu yana Ankara Emniyeti bütün eylemlere hukuka aykırı şekilde müdahale etmektedir. Bu dava bizi susturmaya yönelik bir davadır.”
‘KİMİN TİŞÖRTÜ YIRTTIĞINI GÖREMEDİM’
Olay günü tişörtü yırtıldığı için davada müşteki olarak yer alan güvenlik şube personeli Necdet Atilla Çiftçi ise “Arkamdan çekildiği için kimin yırttığını görmedim” dedi. Üçer, hâkimin “Üçer’den şikayetçi misin” sorusuna ise “Evet şikayetçiyim” yanıtını verdi. Söz alan Üçer’in avukatı da tişörtün devlet tarafından Çiftçi’ye zimmetlendiğini ve davacı olacak olan tarafın devlet olduğunu belirterek Çiftçi’nin davacı olamayacağını söyledi ve duruşmaya katılma taleplerinin olmadığını ifade etti.
‘DÜŞMAN CEZA HUKUKU UYGULANIYOR’
Daha sonra savunma yapan Hocaoğlu’nun avukatı İlayda Doğan Karaman, “Kadınlar bir eylem yapmak istiyorlar ve daha eylem başlamadan 33 kadın gözaltına alınıyor. Düşman ceza hukuku uygulanıyor. Bunu uygulayanların hiçbiri yargılanmıyor. Kadınlar kendilerini ifade etmek isterken devlet eliyle şiddete uğruyorlar. Müvekkilimin ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ demesi polisi rahatsız ettiği için gözaltına alınıyor. Dava iddianamesi tarafsız değil. Olay yerine ilişkin görüntülerin tarafsız bir bilirkişi tarafından incelenmesini talep ediyoruz” diye konuştu.
AVUKATLAR KANUNU HATIRLATTI
Duruşmada son olarak Türkiye Barolar Birliği Temsilcisi avukat Deniz Özbilgin söz aldı. Özbilgin, polis müdahalesinin bir hak ihlali olduğunu belirterek şunları söyledi: “Sanıklardan biri avukat, diğeri stajyer avukattır. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nun üçüncü maddesinin 1’inci fıkrasına göre yasayla tanınmış hiçbir hak ihlalinde ayrım yapılamaz. Kolluk kimi eylemlerde darp ederken, kimi eylemlerde güvenliği sağlıyor. Kimi düşman olarak görüyorsanız yüzünüzü ve silahınızı ona yönetilirsiniz. Kolluk yüzünü eylemcilere kitleye dönüyor. Kitle ifade özgürlüğünü kullanamıyor. Orada meşru bir eylem vardı ve ayrımcılık yasası polis tarafından ihlal edildi. Kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri bu ayrımcılığı gördüğünde müdahale etmek zorundadır. Ayrımcılık yasasının ihlal edildiğini beyan ediyoruz ve ihlali yapanların yargılanmasını talep ediyoruz” diye ifade etti.
Özbilgin fotoğrafların çekilmesine yönelik olarak ise şunları söyledi: “Müştekinin salonda görüntü alması usulsüzlüktür. Avukatlar kanunun 57’nci maddesine ‘Avukata karşı görev başında işlenmiş bir suç, hâkime karşı işlenmiş gibi işlem görmelidir’ deniyor. Suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyoruz”
Sonrasında ara kararını kuran mahkeme, olay gününe ait video kayıtlarının bilirkişi tarafından incelenmesi ve dosyaya yeni eklenen belge ile dosyaların incelenmesi için duruşmayı 17 Ocak 2023 tarihine erteledi.