HABER MERKEZİ - Nagihan Akarsel, Özgür Politika’daki son yazısında Kürtlere yönelik saldırıyı “ulus devletlerin topyekun saldırı konsepti” olarak nitelendirerek, “Yürek durursa hayat durur. Yüreğimizi korumak için elimizden ne geliyorsa onu yapmanın zamanındayız” dedi.
Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde katledilen Nagihan Akarsel'in kadın alanındaki çalışmaları ile güçlü bir mücadele deneyimini miras miras bıraktı. Akarsel’in Yeni Özgür Politika’da 28 Nisan 2021 tarihinde yayınlanan son yazısında, erkek egemen zihniyetin önce kadını ardından toplumu nasıl tahakküm altına aldığı ve bunun karşısında çözüme dair başta kadınlar olmak üzere tüm Kürtlere önemli mesajlar veriyor.
Akarsel’in “Fırtına Sezgisi” başlıklı yazının tamamı şöyle:
“Soykırım bir zaman ihlali… Yürek, toprak, hayat ihlali… Evet yürek ihlali. Çünkü, ‘Yürek, özü simgeler. Bir böbreğini alın, insan yaşar. İlaveten her iki bacağını, mesanesini, bir akciğerini, bir kolunu ve dalağını alın; insan yaşar -belki buna yaşamak denmez ama yine de hayatını devam ettirebilir. Bazı beyin işlevlerini yok edin, insan yine yaşar. Yüreği çıkarın, kişi hemen yaşamını yitirir’ … Çünkü yürek topraktır, hayattır… Yürek Kürdistan’da gerilladır. Soykırım bir sürgün kararı… Sürgün, katliam, ölüm kararı… Sürgün kıyıda kalmanın yazgısı… Acının, özlemin, sevginin kıyısında kalmanın… Katliamın başlangıç talimatı, yaşarken ölmenin kararı… Yüreğinden taşan duygulara bir liman bulamamanın… Ve hiçbir zaman yerleşememenin kararı… Memleket özleminin konağı olanların dış kapısında basitçe bırakılmanın… Kırık kirpiklerine asılı kalan gözyaşlarını bir ömür içine akıtmanın kararı… Hüznün ve mahcup bırakılmanın...
Soykırım, kadına ihanet eden erkek ittifakının ilk ve temel yöntemi. Hani Tiamat’a ihaneti tasarlarken, ‘Benim sözümün üzerine söz söylenmemeli, tanrıların ve tanrıçaların isimleri bana verilmeli’ şartını süren Marduk’un yöntemi… Kadın ile erkek arasındaki ilk kırılmanın mitolojik anlatımında karşımıza çıkan ilk soykırım hikayesi… Kadının ve doğanın tahakküm altına alınması ile başlayan, erkekliğin dışında kalan erkeğin çıkmazları ile derinleşen bir hikaye. Ve adım adım tüm toplumu hücrelerine kadar esir alan bir zihniyetin ifadesi…
Ve bu hikaye Sümer, Babil, Akad, Asur’dan başlayarak günümüze geldi. Yürekler ihlal edildi. Sürgünler hiç bitmedi… Zihniyetini ulus devletler ile kurumlaştırdı. Varlığını ötekiler yaratarak sürdürdü. Uzay çağında da olsa varlık gerekçesi olan yok etme zihniyetinden ve tahakküm stratejisinden vazgeçmedi. Evrenin anlamına inanan, özgürlüğü bu anlamdan damıtan felsefi, siyasi, kültürel bütün alternatifleri yok etmeyi varlık gerekçesi saydı.?Lakin bu varlık sarsıldı. İşler öyle istediği gibi gitmedi. Şimdi korkuyor, çok korkuyor. Fırtına sezgisi, ‘Kürdistan sömürgedir’ cümlesi ile başladı. İlhak, imha, inkar, ihanet vardı çünkü bu cümlede. Tenkit, tehdit, tecrit… Ve hepsinin toplamı olan soykırım. Buna karşı örgütlenmenin, irade olup dünyaya kafa tutmanın öğretisini böyle oluşturdu Rêber Abdullah Öcalan…
KRİTİK BİR EŞİKTEYİZ
Halkların birliğine dayanan, mücadelesinin temeline demokratik, ekolojik ve kadın özgürlüğüne dayalı bir yaşamı işledi. Kadına inanmaktan vazgeçmedi. ‘Her ot kendi kökleri üzerinde yeşerir’ dedi, Rojava devrimi oldu.. Mezopotamya ve Anadolu’nun iradesi birleşti, HDP oldu. Gerilla Zagroslardan Andoklara adım adım toprağını can özü ile suladı. Köklerini çoğaltan bir banyan ağacı misali büyüyerek dünyanın vicdanı oldu. Ve bu vicdan özgürlük mücadelesinin enternasyonal militanlarını yarattı. Zindanlar en kritik zamanların öncü gücü olmayı hep başardı.
‘Soykırım kararı’ cümlesi bir fırtına sezgisi… Gerçek… Düşman varlığının harcına Kürt’ün yokluğunu kattığından bu yana var bu karar. Şimdi kritik bir eşikteyiz. Bıçak kemikte. Toprağın özüne karışmasın diye beton kaldırımlarda istiflenen, posta ile kucağımıza bırakılan değerlerimizin, sokak ortasında kanayan analarımızın, panzerlerin altında ezilen çocuklarımızın, ilhak edilen topraklarımızın, yakılan ormanlarımızın intikamını almak için tarihi bir fırsat ile karşı karşıyayız. Metîna’da, Zap’ta, Avaşîn’de, Şengal’de, Qamişlo’da, Kobanê’de, Kirmanşa’da, Silêmanî’de, Amed’de devreye giren konsept ulus devletlerin topyekün saldırı konsepti… Gerilla bunun bilinciyle savaşıyor. Gerillanın savaşı onun sonu. Bunu biliyor, çok iyi biliyor. Çünkü yürek Kürdistan’da gerilladır. Yürek durursa hayat durur. Yüreğimizi korumak için sosyal, siyasal, bilimsel elimizden ne geliyorsa onu yapmanın ‘özgürlük zamanındayız’.”
NAGİHAN AKARSEL KİMDİR?
Gazeteci-Araştırmacı-Yazar. Konya Cihanbeyli doğumlu. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim dalında bir yıl yüksek lisans eğitimi gördü. Dicle Haber Ajansı’nda (DİHA) muhabir ve editör olarak çalıştı. Özgür Gündem, Günlük, Yeni Özgür Politika gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Özgür Kadın dergisinin kuruluş çalışmalarında yer aldı. Jineoloji Dergisi Yayın Kurulu üyesi. Demokratik Modernite ve Jineoloji dergileri başta olmak üzere çeşitli dergilerde yazıları yayınlandı. Jineoloji Akademisi bünyesinde yaptığı araştırmaları kitaplaştırma çalışmaları yapıyordu.