İSTANBUL - Gurbetelli Ersöz'ü anlatan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “En büyük gözlemlerimden biri insanlara karşı ayrımsız davranıyor olmasıydı. Cezaevinde dahi kendini özgür hisseden, gururlu bir kadındı” dedi.
Özgür bir basın geleneği yaratma yolunda bilhassa kadınlar için öncü olan Gurbetelli Ersöz, Kürdistan'da gerçekleri karanlıkta bırakmayanlardan. Çocukluğu Adana’da geçen ve mücadeleye gençlik döneminde adım atan Ersöz, 10 Aralık 1990 tarihinde gözaltına alındı, ağır işkencelerle geçen 15 günlük sorgunun ardından tutuklanarak, Malatya Cezaevi’ne gönderildi. 2 yıl tutuklu kalan Ersöz, tahliye edildikten sonra 26 Nisan 1993 tarihinde “Gerçekler karanlıkta kalmayacak” sloganıyla yeniden yayın hayatına başlayan Özgür Gündem gazetesinde gazetecilik faaliyetlerine başladı. Gazetenin genel yayın yönetmeni olan Ersöz, böylece Türkiye basın tarihinde bir ilke imza attı. Ersöz, özgür basında yeni bir geleneğin öncülüğünü yaparken, Türkiye’nin de ilk kadın genel yayın yönetmeni oldu.
Baskıların eksik olmadığı bu yıllarda muhabir ve dağıtımcılarının öldürüldüğü, tutuklandığı Özgür Gündem gazetesine 10 Aralık 1993’te Dünya İnsan Hakları Günü’nde yüzlerce polis tarafından baskın yapıldı. Diğer gazete çalışanlarıyla birlikte gözaltına alınan Ersöz, 13 günlük gözaltı süresinin ardından tutuklandı. Sağmalcılar Cezaevi’ne gönderilen Ersöz, Haziran 1994’teki ilk duruşmada tahliye edildi ve bir müddet daha gazetecilik faaliyetlerini sürdürdü. Ancak baskı ve işkencelerin gündemden düşmediği bu yıllarda Ersöz, kavgasını başka bir alanda sürdürme kararı verdi. 1995 yılında PKK'ye katılan Ersöz, 7 Ekim 1997'de Federe Kürdistan'da yaşamını yitirdi. 1995 ve 97 yılları arasında tuttuğu günlük daha sonra "Gurbet'in Güncesi Yüreğimi Dağlara Nakşettim" ismiyle kitaplaştırıldı. Ersöz'ün yaşamını yitirişinin yıldönümü olan 7 Ekim aynı zamanda Kürt Kadın Gazeteciler Günü ve şimdi ardılları gerçekler karanlıkta kalmasın diye baskılara rağmen koruyor emaneti olan kalemini.
Katledilişinin 25’inci yılında Ersöz’ü, bir dönem Özgür Gündem gazetesinde genel yayın yönetmenliği yapan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin anlattı.
ETKİLİ BİR DURUŞ
Gözaltında kayıpların, köy yakmaların ve kontrgerilla cinayetlerin yoğunlukta olduğu bir dönemde Özgür Gündem gazetesinin kurulduğunu anımsatan Keskin, böylesi bir dönemde Ersöz’ün gazetenin ilk kadın genel yayın yönetmeni olduğunu söyledi. 90’lı yıllarda çatışmaların yoğun olmasından kaynaklı insanlar arasındaki dayanışmanın çok fazla olduğunu aktaran Keskin, “En yakın arkadaşlarınız katlediliyordu, gözaltında kaybediliyordu. Yani hep bir aradaydık. Bende gazetenin avukatlarından biriydim. Yani Gurbetelli’yi ilk gördüğümde çok etkili bir insan olduğunu anlamıştım. Çünkü bir taraftan çok kibar ama diğer taraftan çok mağrur bir duruşu vardı. En büyük gözlemlerimden biri insanlara karşı ayrımsız davranıyor olmasıydı. Yani gazetede çalışan herkese eşit davranıyordu, aynı mesafede davranıyordu” diye belirtti.
KADIN ÖNCÜLÜĞÜ
Kadınların yaşamın her alanında ön planda olmalarının kadın hareketi açısından önemli olduğunu vurgulayan Keskin, Ersöz’ün ilk kadın genel yayın yönetmeni olmasının o tarihlerde çok önemli olduğunu söyledi. Keskin, Ersöz’ün bu anlamıyla öncü kadınlardan biri olduğunu vurgulayarak, “O dönemde bölgede herkes bütün haberleri gazeteden alıyordu ve bu gazetenin başında bir kadının olması bence Kürt halkında ‘bak kadınlar nasıl işler yapıyorlar’ gibisinden etki yaratıyordu. Erkek egemenliğinin kırılması için tabi ki bu yeterli değil. Erkek egemenliği kırıldı diyemeyiz ama Gurbetelli ve diğer Kürt kadınların siyasetin içinde, çeşitli örgütlerde, partilerde, kurumlarda yer almaları kadın hareketini güçlendirdi” dedi. Ersöz’le çok sık görüştüklerini ve gazetenin bir yıl dönümünde çekilen tek fotoğraflarından bahseden Keskin, konuşmaların hep “Bu kadar yoğun hak ihlalleri yaşanıyor ve çok az insan biliyor bunu. İşte bu gazeteye bu nedenle ihtiyaç var” olduğunu aktardı.
Gazeteye dönük baskı ve gazete binasının bombalandığı sürece değinen Keskin, şöyle dedi: “Hiç unutmuyorum, 94 yılının 10 Aralık İnsan Hakları Günü idi. O gün gazeteye bir operasyon oldu ve Gurbetelli ile birlikte başka arkadaşlarda gözaltına alınıp tutuklandı. Ama onun aslında bir bombanın habercisi olduğunu hiçbirimiz bilmiyorduk. Maalesef ki daha sonra gazetede bombalandı. Sanıyorum o tutuklandığında 6 ay cezaevinde kaldı. Cezaevinde de görüşüne gidiyorduk. Cezaevinde de yine son derece rahat, kendini özgür hisseden, gururlu bir kadındı Gurbetelli. Herhalde onu tanıyıp da sevmeyen bir insan yoktur.”
YAŞAMININ DÖNÜM NOKTASI
Ersöz’ün kardeşi Orhan’a olan bağlılığına değinen Keskin, “Bir gün bana kardeşinin kırsala gitme kararı aldığını anlattı. Bütün kaygısı, ‘ona bir şey olmasın’ diyeydi. Aslında bütün anneler, babalar herkes bu duyguyu yaşamıştır. Dedi ki, ‘Bir yemek yesek, sende ona görüşlerini söylesen. Bu halkın doktorlara da ihtiyacı var. Hani bak tıp fakültesi çok zor kazanılacak bir fakülte.’ Hiç unutmuyorum. Bir gün oturup hep birlikte yemek yedik. Kardeşi çok yakışıklı bir çocuktu. Ben de ona ‘Ya bak bu halkın doktorlara çok ihtiyacı var. Herkes savaşmak zorunda değil. İnsanlar bu alanda da haklarına sahip çıkabilirler’ dedim. ‘Yok abla ben gideceğim’ yanıtı verdi ve sanıyorum daha giderken yolda katledildi. Sanıyorum zaten Gurbetelli’nin dönüm noktası da bu oldu. Zaten anılarını okuduğumuzda kardeşine olan bağlılığını, hayatının merkezinde olduğunu çok iyi anlıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Aslında bu bir sosyolojik gerçeklik. İnsanları ‘terörist’ kavramı içerisine sığdırıyorlar. Ama bu insanlar neden gencecik yaşta öldüler. Bunun mutlaka bu coğrafya da konuşulması gerekiyor” diyen Keskin, bunun konuşulmadan, devletin Kürt halkına yönelik şiddet politikasında bir sonuca varmanın mümkün olamayacağının altını çizdi. Keskin, “Seyit Rıza katledildiğinde PKK yoktu. Demek ki bu daha önceye dayalı bir şiddet politikası” dedi.
KADIN MÜCADELESİ HEDEFTE
Kadınlara dönük baskının ise her dönem olduğunu ifade eden Keskin, 12 Eylül darbesinden sonra toparlanan hareketin Kürt hareketi olduğuna dikkat çekti. Kürt siyasi hareketi içerisinde kadınların bir anda ön plana çıktığını belirten Keskin, “Kadın mücadelesinin bu coğrafyanın en etkili mücadelesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü kadınlar biat etmiyorlar. Zaten kadın mücadelesinin bu kadar öne çıkması, toplumun her kesiminde konuşuluyor ve önemseniyor olmasıdır” dedi. Biat etmeyen kadın mücadelesinin egemenler tarafından hedef alındığına işaret eden Keskin, Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde 4 Ekim’de uğradığı silahlı saldırı sonucu katledilen Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi ve Jineoloji dergisi editörü akademisyen-gazeteci Nagihan Akarsel’in ölümüne değindi. Keskin, “En son olarak Nagihan’ın öldürülmesi gerçekten herkesi çok üzdü. Çünkü kadın hareketi içinde çok önemli bir yeri vardı. Ama bence bu tür saldırılar kadın hareketini daha da güçlendiriyor. Tabi ki bu saldırılar olmasın. Ama kadın hareketi vazgeçmiyor ve biat etmiyor” ifadelerini kullandı.
‘ÖLÜLERİMİZE BORCUMUZ VAR’
2013 yılında kendisine dayanışma amacıyla Özgür Gündem gazetesinin genel yayın yönetmenliğinin teklif edildiğini söyleyen Keskin, 3 yıl boyunca bu görevde bulunduğunu belirtti. Keskin, bunu kabul etmesinin sebebini ise şu sözlerle açıkladı: “Bunu kabul ederken dedim ki; bizim ölülerimize borcumuz var. Bunlardan biri Gurbetelli diğeri Musa amca ve öldürülen diğer gazeteciler. O nedenle 3 yıl bunu kabul ettim ve o nedenle şuan da toplamda 26 yıl 10 ay hapis cezam var. Her an cezaevine girebilirim ama hiçbir yere de gitmeyeceğim. Çünkü gerçekten de bizim ölülerimize borcumuz var.”
MA / Rukiye Adıgüzel