Yakalanmayan katili arıyorlar: Devletin utanç vesikası

img
İZMİR - Ezgi Zerkin'in katilini sokaklarda arayan KCDP'nin İzmir Sözcüsü Hilal Susuz, “Şu anda ülkede afiş asarak katil arıyoruz. O nedenle İçişleri Bakanı utanmalıdır. ‘Katil aranıyor’ afişlerimiz devlet yetkililerin utanç vesikasıdır” dedi. 
 
Günde en az 3 kadının en yakınındaki erkek tarafından katledildiği Türkiye'de, şiddet ve katliamları önlemesi gereken devlet mekanizmalarının işletilmemesi ve kadınları yok sayan politikalar ölümlerin artmasına neden oluyor. Yargı, mahkemelerde katledilen kadınları suçlayıp yargılarken, emniyet artık failleri arama gereği dahi duymuyor. Tüm bu yaşananlarla mücadele kadınlar ise, mekanizmaların atıl bırakılması nedeniyle kendi çözümlerini üretiyorlar. Tıpkı, 28 Temmuz’da katledilen Ezgi Zerkin Özarslan’ın hala yakalanmayan failini birçok kentte astıkları afişlerle arayan kadınlar gibi. 
 
İzmir’in Konak ilçesinde, 28 Temmuz’da boşanma aşamasındaki Ezgi Zerkin'i ağır yaralayan Deniz Özarslan kayıplara karışırken, Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi altına alınan Ezgi Zerkin 11 Ağustos’ta yaşamını yitirdi. Yine Bornova ilçesinde, Kaffar Yeğin evli olduğu Hülya Şevalcı Yeğin’i 22 Ekim’de katletti. Hülya Şevalcı Yeğin’i defalarca ölümle tehdit ettiği ve bu nedenle hakkında 4 kez suç duyurusunda bulunulduğu öğrenilen fail Kaffar da hala yakalanmadı. Adaleti sokaklarda arayan kadın örgütleri, peşine düştükleri Deniz Özarslan'ın fotoğraflarını asarak, bulmaya çalışıyor. 
 
KADINLAR ÖLÜME SÜRÜKLENİYOR
 
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) İzmir Sözcüsü Hilal Susuz, kadına yönelik şiddetin cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklandığını belirterek, "Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini sağlamakla görevli olanlar, eşitsizliği derinleştirdiği müddetçe bu ülkede kadına yönelik şiddet ve cinayetler önlenemez. Burada asıl önemli olan İstanbul Sözleşmesi. Dünya üzerinde eşitliği baz alan bu kadar kapsamlı başka bir sözleşme yok ve Türkiye ilk imzacısıydı. Yıllardır İstanbul Sözleşmesi'nin etkin bir şekilde yürütülmesini istedik. Ancak İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa uygulanmadı, daha sonra sözleşme feshedildi. Bizim iç hukuktaki yasamızda bile bir sürü eksiklik var. Kadınlar bu eksiklikler sonucu öldürülüyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kalmadığı, yasaların uygulanmadığı bir ortamda kadınlar ölüme sürükleniyor" dedi. 
 
CEZASIZLIK ÜRETİLİYOR
 
Türkiye'de kadınların korunmadığı için şiddete maruz kaldığını vurgulayan Susuz, "Şiddete uğrayan bir kadın için mahkeme süreçleri ne yazık ki eşit olarak yürütülmüyor. Çünkü kadınlar ilk olarak karakollardan çevriliyor. Karakoldan çevrilmeyip mahkemeye giden kadınlar da daha farklı eşitsizliklerle karşılaşıyor. Öncelikle kadınlar, kendisine şiddet uygulayan erkeklerle bir çatı altında yaşamaya zorunlu bırakılıyor. Çünkü yine İstanbul Sözleşmesi uygulanmadığı için kadınların ekonomik özgürlüğü yok. Kadınlar devlet tarafından zaten politik olarak güçlendirilmiyor. O nedenle otomatik olarak bu süreçte de yıpratılıyor. Sonuca baktığımızda mahkeme süreçleri doğru bir şekilde işletilmediği için o mahkeme salonlarında türlü türlü indirimler ve beraatlarla cezasızlık politikası üretiliyor" diye belirtti. 
 
KATLEDİLEN KADINLAR YARGILANIYOR
 
Faillerin cezasız bırakılmasının potansiyel suçluların cesaretlenmesi anlamına geldiğinin altını çizen Susuz, şöyle dedi: "Mahkeme bu kişileri cezasızlıkla ödüllendiriyor. Ancak ödüllendirilenler sadece onlar olmuyor. Türkiye'de 'zaten 3-5 yıl yatarım' kavramı neredeyse deyimleşti. Bu deyim topluma intikal etmiş ve artık herkesin ağzında olan bir şey. Böyle düşünmekte haklılar. Mahkeme salonlarında failler yargılanması gerekirken, toprağın altındaki kadınlar sanıkmışçasına suçlanıyor, yargılanıyor. Hal böyle olurken kadın cinayetleri neden artmasın?" 
 
‘YOK SAYAN BİR ANLAYIŞ VAR’
 
İçişleri Bakanı'nın 9 Ekim'de kadın katliamlarının azaldığına dair açıkladığı verilere dikkati çeken Susuz, "Bakanın yayınladığı veriler platformumuzun verilerinden az çıkabiliyor. O İçişleri Bakanı, biz tamamen gönüllülerden oluşan bir grubuz. Elinde sınırsız imkanlar olmasına rağmen bizden az veri yayınlıyor. O zaman şunu sormak istiyoruz; hangi kadını cinayetten saymıyorsun? hangi kadın cinayetini yok sayıyorsun? bunu açıkla. Şimdi bakanlık bile bunu yapıyorsa failler de şöyle düşünüyor; ‘ben öldürürüm zaten benim öldürdüğüm kadını bakanlık cinayetten bile saymıyor, kadını yok sayıyor.' Tüm bunlara baktığımızda topyekun kadını yok sayan bir anlayış var" diyerek, tepki gösterdi. 
 
FAİL 3 AYDIR KAYIP 
 
Son dönemlerde günde en az 5 kadının öldürüldüğünü ve cenazelerinin yol kenarına atıldığını, faillerin ise bulunmadığına işaret eden Susuz, 28 Temmuz'da İzmir’in Konak ilçesinde Deniz Özarslan tarafından ateşli silahla ağır yaralandıktan sonra 11 Ağustos'ta yaşamını yitiren Ezgi Zerkin örneğini hatırlattı. Susuz, "Ezgi'nin ölümü göz göre göre geldi. Devlet mekanizmalarının bir kadını nasıl korumadığının en büyük örneğidir. Ezgi için ne karakol ne bakanlık ne de her hangi bir yetkili bir şey yapmadı. Ezgi için defalarda uzaklaştırma kararı çıkartıldı, ancak koruma verilmedi ve ölüm tehlikesi altıda yaşamak zorunda bırakıldı. Katil 'gelip seni öldüreceğim' dediğinde bile Ezgi karakola gitmiş. Polis, Ezgi’yi 'öyle demiş ama gelip seni öldürmez, bir şey yapmaz' diyerek geri göndermiş. Bu ihmaller sonucu da katledildi. Katil Deniz Özarslan ise yaklaşık 3 aydır kayıp" diye belirtti. 
 
‘İÇİŞLERİ BAKANI UTANMALI’
 
Türkiye'nin dört bir yanına katilin bulunması için afişler astıklarını dile getiren Susuz, "’Kadın cinayetleri azaldı’ diyen İçişleri Bakanı bence utanmalı. Kadın cinayetlerinin azaldığına dair açıklama yapacaklarına Ezgi'nin katilini bulsunlar. Bu ülkede adaletin sağlanması için yıllardır dava takibi yapıyoruz. Ancak şu anki pozisyonumuz katil arıyoruz. Bu ülkede afiş asarak katil arıyoruz. Bir kayıp ilanı değil, bir katil ilanı veriyoruz artık. Bu utanılacak bir durum. O nedenle İçişleri Bakanı kendisiyle gurur duyacağına utanmalıdır. ‘Katil aranıyor’ afişlerimiz devlet yetkililerin utanç vesikasıdır. Belki de dünyanın başka ülkelerinde aramak zorunda kalacağız. Buda artık kadınlar için Türkiye'nin güvenilir olmadığını göstergesi. Eminim katiller ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlamasıyla aransaydı bu kadar gün kayıp olmazdı. O katil 24 saat içinde olduğu yerden çıkarılırdı. Söz konusu kadınların yaşamı olunca maalesef mekanizmalar etkin bir şekilde çalışmıyor" dedi.
 
'DEVLETTEN TALEBİMİZ OLAMAZ'
 
"Gelinen aşamada artık muhatabımız devlet değil toplumun herkesimidir" diyen Susuz, şöyle devam etti: "Devlet, ‘ölmek istemiyorum’ diyen bir kadını muhatap almamış. Bizim söylediklerimizi de muhatap almayacaktır. Bu nedenle bizim muhatabımız da artık kadınlar ve toplumun kendisidir. Ezgi'yi muhatap almayan devletten bizim bir talebimiz asla olamaz. Çünkü faillerin bulunması gibi bir önceliği yok. Eğer önceleseydi Deniz Özarslan şimdiye çoktan bulunmuştu. Kadınların yaşamı nasıl ki öncelenmiyorsa faillerin bulunması da bu şekilde ikinci plana atılıyor.
 
Kadınlar artık sanal medya hesapları ve sokaklarda afiş asarak adalet arıyor. Kadın cinayetlerine karşı örgütlü bir şekilde mücadele etmemiz gerekiyor. Mücadeleyle yaşamlarımızı kazanabiliriz. Hiç bir zaman hiç kimseye hakları altın tepside sunulmamış biz kadınlara da sunulmayacaktır. O yüzden hak verilmez, kazanılır. Bunun için de örgütlü mücadele şart." 
 
MA / Semra Turan