ANKARA - "Kadınlar Savaşı Konuşuyor" panelinde söz alan HDP Milletvekili Fatma Kurtalan, “Biz kadınlar, örgütlenerek hepimizi etkileyen bu sistemden kurtulabiliriz” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, “Kadınlar Savaşı Konuşuyor” başlıklı bir panel düzenledi. Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL-SEN) Genel Merkezi’nde yapılan panelde, “Savaşın kadınlar üzerindeki etkisini konuşuyoruz”, “Jin, jıyan, azadî”, “Kadınlar barışta ısrarcı” yazılı pankartlar asıldı. Panele, Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Özgür Kadın Hareketi (TJA), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Batıkent Yeni Yaşam Derneği’nden kadınlar katıldı.
‘SAVAŞ KADININ YOKSULLAŞMASIDIR’
Panelde ilk olarak söz alan HDP Ankara İl Eşbaşkanı Pakize Sinemillioğlu, kadınların savaştan en çok etkilenen kesim olduğunu belirterek, şunları söyledi: “AKP-MHP erkek ittifakının kirli savaşlarını ve bunların bizler üzerindeki etkisin konuşacağız. Savaş kadın yoksulluğu, kadınların üzerindeki şiddetin körüklenmesidir. Kadınların göç yollarında her türlü istismarın hedefi olmasıdır. Kadınlar yaşam alanlarından tecrit edilmek isteniyor, her türlü şiddet ile baş başa bırakılıyor. Ne yapabileceğimizi birlikte konuşmak için buradayız. Savaşa ve tecride hayır diyen, barış isteyen kadınlar olarak sayımız çok. Yaşanan ölümlerin karşısında yalnız değiliz. 25 Kasım haftasında yitirdiğimiz bütün kadın yoldaşlarımızı analım. Dün Nagihan Akarsel’i mezarı başında andık. İran da Jîna Eminî’den dolayı çok büyük bir ses getirdi ve bunlar bizim öfkemizi katlayarak büyütülüyor.”
‘KADINLAR BÜTÜN KOŞULLARDA DİRENİYOR’
Latin Amerika’da feministlerin mücadele deneyimine tanıklık eden Özgün Saki, Türkiye'de ve dünyada sürekli olarak inişli çıkışlı savaş koşullarının yaşandığını söyledi. Saki, “Savaş koşullarında feminist bir barış politikası nasıl inşa edilebilir?” sorusunu sorarak, şöyle devam etti: “Savaş katliam demek. Kapitalizm dışarda bir şey bırakmadı. Dolayısıyla savaş ekonomik olarak da ihtiyaç duyduğu bir şey. Savaşı sürekli bir pratik haline getirdi. Ekonomik kriz, göç, mültecilik, ırkçılığın yükselmesi ve ırkçılığın pekişmesi, göç yollarında kadınların yaşadıkları, savaşın kadın bedeni meselesi üzerinden yürütülen açmazlarımızı konuşmak gerek. Kadınlar için savaş, taciz, tecavüz, cinsel şiddet demek. Ancak kadınlar sadece mağdur değil, bütün bu koşullara rağmen bütün coğrafyalarda direniyor.”
‘KADINLAR DİRENİŞTEN DÖNMÜYOR’
Latin Amerika’da edindiği deneyimleri aktaran Saki, Meksika’da Rojava Devrimi’nin ardından kurulan kolektif ekonomi anlayışının yansıdığını belirtti. Saki, Meksika’da Kürt kadın hareketinin ve Rojava’nın çok yakından takip edildiğini, kütüphanelerinde ayrılan ‘Kurdıstan’ bölümünün rağbet gördüğünü söyledi. Kolombia’da, savaş koşullarında kadın bedeninin sadece şiddet bağlamı ile ele alınmadığını ve kadın bedeninin özgürleşmesi üzerinden konuşulduğunu belirterek, “Kadınlar bir kere direnişe geçti mi, kolay kolay geriye dönmüyorlar. Cezaevindeki kadınlar, kadınlar üzerindeki sistematik yeni politikalar meselesi konusunda yeni bir politika geliştirmemiz lazım. Buradaki politikaları geliştirirken ne yapabiliriz? Kadınların özgürleşmesinde sınıfsal eşitsizlikler, ezme ezilme ilişkisi sadece devlete seslenerek değil, kendi mücadelemize bakarak alan açmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘DÜNYA KADIN MÜCADELESİ İÇİN ÇOK KÜÇÜK’
HDP Mersin Milletvekili Fatma Kurtalan, dünyada yürütülen kadın hareketinin evrensel bir hal aldığını belirtti. Jîna Eminî ve pek çok kadının mücadelesini anımsatan Kurtalan, “Şili’de kadınlar ‘Asla yalnız yürümeyeceksin’ dedi ve bütün kadınlar bunu kendi dilinde söyledi. Dünya kadın mücadelesi için çok küçük” dedi.
‘KADINI GÜVENCE ALTINA ALAN POLİTİKA YOK’
Kadına yönelik yoksullaştırma politikaları üzerinde duran Kurtalan, “Bütçede kadına ayrılan bir kalem, kadını güvence altına alan bir politika yok. Yoksulluk dayatılıyor. HDP olarak da kadının yoksulluğunu ortaya koymak için kadınlarla tarlalarda, çalıştıkları alanda buluştuk. Bunun çözümünü üretmeye çalıştık. AKP kimi sosyal yardımlar yaptığını iddia ediyor ama çocukları, yoksulu aç bırakıp, muhtaç duruma getirip sonra şefkat elini uzatıyor ve buna yönelik bir yardım raporu sunuyor” diye konuştu.
‘İPEK ER SAVAŞIN GERÇEĞİDİR’
Savaş koşullarında kadın bedenine yönelik direk bir müdahalenin olduğunu söyleyen Kurtalan, Kobanê’de kadınların yaşadıkları hak ihlallerine değindi. Kadınların DAİŞ’lilerin çocuklarını doğurmak zorunda kaldığını belirterek, bunun devletler nezdinde temel sorun olarak görülmediğini vurguladı. Siirt’te İpek Er’in uzman çavuş Musa Orhan’ın tecavüz etmesi sonucu intihar ettiğini anımsatan Kurtalan, “İpek Er gerçeği savaşın gerçeğidir. Bedenimiz kimliğimiz emeğimiz üzerine bir gasp ve bizzat tecavüz ve taciz var. IŞID kapitalizmin emperyalizmin el birliği ile ortaya çıkardığı ve Ortadoğu'ya saldıkları çocukları. Hedefi en çok kadınlar oldu. 40 yaş üstü kadınları erkeklerle beraber öldürdü. Birçok kadın IŞID’lılerin çocuğunu doğurmak zorunda kaldı. Êzidî halkına dair bir özgürlüğün olmamasını amaçladılar. Aynı mantık 10 Ekim ve Suruç katliamlarını, Diyarbakır patlamasını yaptı. Emine Şenyaşar Adalet nöbetlerini ‘Adalet sarayı’ dedikleri binalarda durarak sürdürüyor. Cezaevleri kadınlarla dolu. Bize çocuksuz kadınları göstermiyorlar çünkü kadın çocuğunu öncelediği için, sütü alınmasın diye susuyor. Banyodan giyinip çıkmak zorunda kalıyorlar çünkü 24 saat kamera ile izleniyor. Garibe Gezer intihara sürüklendi” şeklinde konuştu.
ÖRGÜTLÜLÜK ÇAĞRISI
Savaşa karşı kadınların barış talebini yineleyen Kurtalan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Barış Anneleri mücadelemizde en önde. Çocuğunun paramparça bedenini teşhis etmek için giden bir anne, hala ‘ben barış istiyorum’ demişti. Kadınlar Türkiye’de gerçekten barış mücadelesi verdi. Biz kadınlar olarak örgütlenerek hepimizi etkileyen bu sistemden kurtulabiliriz. Daha çok kenetlenelim, yan yana gelelim.”