MEREŞ - Depremin vurduğu Elbistan’ın kırsal Toprakhisar Mahallesi’nde kadın öncülüğünde örülen özerk bir sistemle yaralar sarılıyor. Çözüm gücüyle örnek olan muhtar Sîdar Yıldız, “Demokratik bir işleyişle yerinde üretimi esas alıyoruz” diyor.
Erkek dünyasının çıkarları uğruna topluma mübah gördüğü savaş, kaos ve felaketlerin en acımasız halinin yaşandığı bugünlerde, kadın öncülüğünde demokratik bir işleyişle, yerinde çözümün esas alındığı bir mahalleye konuk oluyoruz. 6 Şubat’ta meydana gelen ve etkilediği 10 kentte on binlerce binanın yerle bir olduğu, resmi verilere göre 45 bine yakın insanın yaşamını yitirdiği depremin merkez üssü Mereş’in Elbistan ilçesinde, var olan ağır tabloyu kadın öncülüğünde bir yaşamın örüldüğü Toprakhisar Mahallesi bir nebze olsun dağıtıyor.
İlçeye bağlı kırsal mahalleye yakın hangi mahalleye gidilse, kime sorulsa demokratik, komünal yaşama öncülük eden “muhtar Sîdar’ı” duyarsınız. Yıkıcı depremin ardından devleti, yetkilileri bekleme yerine çözüm gücü olan “muhtar Sîdar” ile mahallede kurduğu koordinasyonla kendi mahallesinin yanı sıra çevre mahallelerin de yardımına koştuğu bir ortamda tanışıyoruz. Elbistan merkezin ardından gittiğimiz mahallede, bir taraftan diğer tarafa koşuşturan, bir yandan elindeki telefonla mahallenin ihtiyaçlarını ileten, diğer yandan mahalleye ulaşan malzemelerin nereye ulaştırılacağını organize eden, kolileri ayrıştıran bir kadın dikkatimizi çekiyor. Mahalledeki erkeklere yapacakları işleri hatırlatan, kimi zaman sinirlenerek oradan uzaklaşan ve bir müddet sonra tekrar dönüp tek başına işe koyulan bu kadını merak edip etraftakilere sorduğumda, “Mahallenin muhtarı Sidar” yanıtını alıyorum. Yoğunluk ve gerginliğin doruk noktasına ulaştığı bir anda yanına yaklaşıp kendimi tanıttığımda ise “Seninle mi uğraşacağım” dercesine baktıktan sonra misafirlik hatırına olsa gerek oturup soluklanıyor. Bir süre sohbet ettikten sonra röportaj teklifimizi “Ne zaman vaktim olur bilmiyorum” diyerek ret ediyor, ısrarlarımız karşısında 4 gün sonrası için sözleşiyoruz.
DİRENEN BİR KADININ HİKAYESİ
Maraş İstiklal Üniversitesi Laborant ve Veteriner Sağlık Bölümü ile Ege Üniversitesi Spor Bilimi okuyan 34 yaşındaki Sîdar Yıldız, ilçenin tek kadın muhtarı. Bu hikaye, herkes göçerken köyünde, topraklarında kalmayı tercih eden, bunun için mücadele eden, kimi başarısızlıklara rağmen vazgeçmeyen ve direnen bir kadının hikayesi.
MUHTARLIĞA GİDEN SÜREÇ
Yıldız, muhtarlığa giden süreci şöyle anlatıyor: “Üniversite okurken bunun esprisini yapıyorduk. Köye geri dönmek ve muhtar olmak istediğimi söylüyordum sürekli. Hatta ‘Köye deniz getireceğim’ esprileri yapıyor, gülüyorduk. Sonra bir anda kendimi bunun içerisinde buldum. 35 yıl muhtarlık yapan dayım ‘Fark yaratan genç bir kadın muhtar olsun’ diyerek beni önerdi. Herkes buradan giderken burayı tercih etmemin nedeni buraya olan bağlılığım ve sürecin buna itmesi. Üniversiteyi bitirdikten sonra ne yapacağıma karar veremedim. Ailemin yanına geldim ve bu esnada siyasetin içerisine girdim. 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara’da yaşanan patlamada teyzem yaşamını yitirdi. Bu durum beni daha çok buraya bağladı. Onların anısını yaşatmak için burada olmam gerektiğini düşündüm. Sürekli iltica etmem söylendi, ama etmedim. Daha sonra annem ve babam tutuklandı. O süreçte de sürekli mücadele etmek zorunda kaldım. Muhtarlık seçimi oldu ve ben aday oldum. Genç bir kadın olarak fark yaratmak ve örnek olmak istedim. Bir erkek karşısında aday oldum ve kazandım. Amacım beni gören kadınların ‘Bak bir kadın bunu yapabiliyor, ben de yaparım’ diyebilmesini sağlamaktı. Yaptıklarımla örnek olmak, cesaret vermek istedim.”
TEK KADIN MUHTAR
Elbistan’ın 93 mahalle muhtarından tek kadın muhtar olan Yıldız, “Mahalledeki kadınların adaylığın ve seçilmen karşısındaki tepkileri ne oldu?” sorumuza “Çok mutluyum çünkü beni gördüklerinde gözlerinin içi parlıyor. Bana sarılma biçimleri, ‘muhtarım’ demeleri mutlu ediyor. Sahada kadınlardan çok güzel geri dönüşler alıyorum. Erkeklerden de güzel dönüşler var. İnsanlar ‘Bizim mezrayı da size bağlayamaz mıyız’ diyorlar. Bu beni çok mutlu ediyor” yanıtı veriyor.
ERİLLİĞİN DEVLET HALİ
Mahalledeki erkeklerin ve devlet kurumlarının tepkilerine dair ise Yıldız, şunları dile getiriyor: “Gittiğim devlet dairelerinde ‘muhtarım’ dediğimde kimse inanmıyordu. Sürekli onlara kimlik göstermek zorunda kalıyordum. Muhtar kimliğim sürekli açık bir yerde duruyordu. Ancak daha sonra buna alıştılar ve sırf kadın muhtarı merak edip köye gelenler dahi oldu. Bir ara kaymakamlığa gittim kaymakam, tüm muhtarlara ‘hayırlı olsun’ dedi ama bana demedi. Bu durum içime çok dokununca tekrar içeri gittim ve kaymakama muhtar olduğumu söyleyince çok şaşırdı. Kadın muhtar olduğunu dahi bilinmiyordu.”
ÇÖZÜM ODAKLI BİR SİSTEM
Yıldız, mahallesinde ve çevresinde yaşanan sorunlara karşı iki çözüm yöntemi olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Ya o iş çözülecek ya da kavgayla yine çözülecek. Sahada hiçbir sorun yaşamıyorum. İşlerimi mutlaka çözüyorum, çözemezsem de kavga ediyor istediğim işi yaptırıyorum. Bu konudaki tek felsefem işi çözmek, başka bir yöntemim yok.”
Mahalleyle ilgili kararların nasıl alındığı ve uygulandığına dair de Yıldız, “Köylüler zaten oy vererek, tavırlarını ortaya koydu. Tabi yeri geldiğinde sorunlar yaşadım ama üstesinden geldim. Mesele muhtarlığın ilk dönemlerinde bana haber vermeden bazı şeyler yapıyorlardı. Müdahale edince artık bu durum da sonlandı. Yani köyde karar süreçlerinin tamamında birlikte hareket ediyoruz. Muhtar olabilirim ama buranın sahibi değilim sonuçta. Tek başıma asla karar almam, mutlaka danışırım. Bir sandalye bile alsak mutlaka ortak bir fikir ve kararla alıyoruz. Bazen fikirler dayatma durumuna girince inisiyatif alıp yapıyorum. Ama genel olarak köydeki herkesin fikrini mutlaka alıyorum. Köyde demokratik bir işleyişi hayata geçirmeye çalışıyorum ve bunu başardığımı da düşünüyorum” diye belirtiyor.
KOOPERATİFLEŞME GİRİŞİMLERİ
Yıldız, mahallede kooperatif kurmak için girişimlerde bulunduklarını belirterek, ancak karşılaştıkları zorlukları şöyle aktarıyor: “İlk günden beri kooperatifleşme konusunda fikirler yürüttük, tartıştık ve bazı şeylerin temellerini attık ama önümüzdeki en büyük sorun insan. Bunun için çok mücadele ettik, eğitim aldık. Maalesef özellikle genç nüfusumuz, pandemi ve depremle birlikte düştü. Gençler olmayınca üretim yapmanın mümkünatı kalmaz. Yazın köye gündelik işçi dahi bazen bulamıyoruz. Çünkü genç yok. Yakın köyde genç nüfus var, civar köylerdeki gençlerle çalışıyoruz. Bu açıdan çok zor oluyor. Hayal ettiğimiz kooperatifçiliği tam anlamıyla yapmak için insan gücüne ihtiyaç var. Bunun için geri dönüşler olması gerekiyor. Bundan dolayı kooperatifleşme girişimlerimiz sonuçsuz kaldı.”
GERİ DÖNÜŞ MÜCADELESİ
Genç nüfusun dönüşü için istihdam alanlarına ihtiyaç olduğunu, bunun içinde köyde atıl durumda olan Gıda ve Paketleme Fabrikası’nı tekrar faaliyete geçirme girişimleri olduğunu söyleyen Yıldız, “Bir fabrikamız var. Muhtar seçildikten sonra bu fabrikanın işler hale gelmesi için mücadele ettim. Hatta insanların bir araya geldiği düğün ve cenazelerde bu fabrikanın yeniden faaliyete geçilmesi için insanlara seslendim. Tek isteğim geriye göçü teşvik ederek, burayı yeniden üretim merkezi haline getirmek. Daha sonra bu fabrikayı işletmek için bir hesap oluşturduk ve para toplamaya başladık. Herkes katkı sundu daha sonra bir projeyle Dünya Bankası da bize destek sundu. Gıda ve Paketleme Fabrikası’nı kurduk ve sonrasında firmalar kurduk. Fabrikayı kurduk kurmasına ama işletmeyi beceremedik. İkinci kez denemelerimiz oldu. Pandemide yine fabrikayı işletmek istedik. Çünkü gıda krizi kapıdaydı ve bizim bunu harekete geçirmemiz gerekiyordu. İnsanların sağlıklı gıdaya erişmeleri gerekiyor. Daha sonra köyde domates ekmeye karar verdik. İki dönümlük alana domates ektik ve iyi bir sonuç da aldık. Domatesleri topladık, kuruttuk ve paketledik. Daha sonra bu ürünleri Avrupa’ya gönderdik. Orada dernekler aracılığıyla satışını gerçekleştirdik. Tabi bunu yapınca fabrikamızı iyi revize edip iyi bir bütçe harcadık. Daha sonra ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık. Fabrikayı işler hale getirelim ki iş gücü de bulalım dedik. Bunun sonucunda da daha çok ürün ekip satacaktık. Ama sekteye uğradı. İnsanlar göç etmeye devam ettiler. Verimli bir yıl geçirmemize rağmen insanların gidişlerini durduramadık. Ancak pes etmek yok bir kez daha deneyeceğiz” diyor.
YERİNDE ÜRETİM
İnsan gücünün yanı sıra bir diğer sorunlarının köydekilerin birbirine duyduğu güvensizlik olduğunu belirten Yıldız, “En büyük engel inanmama sorunu. Yine güven problemini aşmamız gerekiyor. Birbirimize güvenmedikten sonra kime güveneceğiz. ‘Ben bu işi yaparım’ diyen kim varsa onu bu işin başına koyabiliriz. Benim ya da başkasının olmasına gerek yok. Yeter ki bir üretim olsun. İşte bunun mücadelesini veriyoruz. Fabrikayı bir daha işler hale getirirsek başarabiliriz. Gidenlere ‘artık dönün’ diyorum. İlçemiz depremden sonra bir kez daha boşaldı ve durum daha kötü bir yere gidiyor. İnsanların ellerini taşın altına koyması gerekiyor. Bugünden itibaren insanların geri dönmesi, kooperatifler kurarak yeniden üretmesi gerekiyor. Buna Elbistan’ın ihtiyacı var. Deneyim, insan gücü ve bilgiye ihtiyacımız var. Bu sağlanırsa başarırız. Mutlaka bu projeleri hayata geçireceğiz başka yol yok” ifadelerini kullanıyor.
DAYANIŞMA İYİLEŞTİRİYOR
Depremden sonra bir koordinasyon kuran Yıldız, böylece hem kendi mahallesinin hem de diğer mahallelilerin ihtiyaçlarını karşılıyor. Yıldız, bunu nasıl koordine ettiğini şöyle anlatıyor: “Depremde bir model oluşturmak istedik. Önce daha büyük bir mahallede bu organizasyonu yapmak istedik ancak sonra köyümüzde karar kıldık. İnsanlara yardım etmek istedik. Yani bu enkazın ortasında yapabilecek bir şeyler olması gerekiyordu. Bizde yerele çekildik ve burada bir organizasyon kurduk. Halkta her türlü desteği sundu. Köyümüzün ihtiyacını karşıladıktan sonra çevre köylere yardım götürmeye çalıştık. Muhtar ve köylülere ulaştık ve yardım edebileceğimizi söyledik. Sonra köyümüz bir adres haline geldi. Hala devam eden bir dayanışma var. Her kuruma gidip malzeme alıyorum ve çevre köylere dağıtıyorum. Bu gönüllük sürecinin devam etmesi gerekiyor. Sonuçta herkes bir yerinden tutuyor. Buradaki dayanışma fikrini hayata geçirmek insanı iyileştiriyor.”
KADININ GÜCÜ
Bu sürece kadınların öncülük etmesinin önemine dikkat çeken Yıldız, “Mesela bir erkek ve bir kadın salça alır; erkek salça bitince kutuyu atar ama kadın ondan neler neler yaratır. Çiçeklik yapar, kavanoz yapar ve bunu yıllarca değerlendirir. Sahada da aynı durumu görüyoruz. Kadınların ortaya koyduğu dayanışma ağını yereldeki kadınların fark etmesi gerekiyor. Bu gücü görmeleri gerekiyor. ‘Her şeyi yapabiliriz’ demeleri lazım. Kadın her türlü şeyi yapar. Kadın, yıkılan evini de yapabilir. Bu dayanışma ruhunu daha çok örmemiz gerekiyor. ‘Ben ne bilirim ki’ sözü artık olmamalıdır. Çuvalları indiren, kolileri sırtlayan ve her yere ulaştıran kadınların bize rol model olacağını düşünüyorum. Kadının gücünün farkına varması, inanması gerekiyor. Bundan başka yol yok” diye belirtiyor.
ERKEK EGEMENLİKLİ SİSTEM
Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve cezasızlık politikasına değinen Yıldız, şöyle diyor: “Eskiden ‘dara çekmek’ diye bir şey vardı buralarda. Biri bir suç işlediğinde ya da hata yaptığında halk toplanır ve bunun hesabı sorulur, ceza verilirdi. Hatta ‘terki diyar’ bile ettiriliyordu. Eğer bugün bu durum olsaydı şiddet ve diğer sıkıntılar belki de biraz olsun azalırdı. Bu durum toplumu yok ediyor. Buna çok öfkeleniyorum. İnsanlar artık birbirlerini duymuyor ve dinlemiyorlar. Bunu başarabilirsek şiddet azalır. Eğitim sistemi çökmüş durumda. Çünkü erkek egemenlikli bir eğitim sistemi var. Bazen bana ‘erkek gibisin’ diyorlar. Yani sistem gücü böyle tanımlıyor. Kadın olduğumu insanlara kabul ettirmeye çalışıyorum. Cezasızlık durumu kabul edilemez bir şey. Bunu anlatmanın karşılığı yok. İnsanlar birbirini öldürüyor ama bir ceza yok. Bu bir süre sonra artık normal bir hale geliyor ve herkes insan öldürebilir durumuna geliyor. Yani TV’lerdeki diziler ve filmlerde de her gün bu şiddetin reklamı yapılıyor ve bu artık normal bir hale geliyor. Ağır bedeller ve cezalar verilmediği sürece bu şiddet devam eder. Caydırıcı cezalar verilmelidir.”
8 MART MESAJI
Yıldız, son olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla şu mesajı veriyor: “8 Mart direnen kadınları sembolize ediyor. Kendine inanan ve güvenen emekçi kadınları sembolize ediyor. Onların büyük bedel ödeyerek, kaldırdığı bu bayrağı yere indirmememiz gerekiyor. Kadınlar olarak kendimizin ve gücümüzün farkına varmalıyız. Tüm kadınlar kendine güvensin ve yan yana dursunlar. Birbirimize derdimizi anlatırsak güçleniriz. Son mesajım ise mücadele edelim, yan yana olalım.”
MA / Adnan Bilen