Mücadelenin değiştirdiği bir yaşam

  • kadın
  • 09:05 14 Haziran 2023
  • |
img
WAN - Kadın özgürlük mücadelesiyle tanıştıktan sonra yaşamı başka bir mecraya evrilen Şükran Şen, “Kendimi ‘jin, jiyan, azadî’ sloganında görüyorum. Bu anahtarla kapıyı açtım. Beni, yaşamımı, özgürlüğümü kazandım” dedi. 
 
Uzun yılların zihinsel, ruhsal ve fiziksel esaretine karşı her bir kadın, alanda, sokakta ve evde yeni bir yaşamı örüyor. 21. yüzyılda, hikayeleri, mücadeleleri ve dayanışmalarıyla obje değil, özne olarak yer alıyorlar. Mücadeleyi rehber edinen kadınlar, sadece kendilerini değil, erkeği ve toplumu da değiştirip, dönüştürmek için her türlü zorluğa direniyor. Kadın özgürlük mücadelesiyle tanıştıktan sonra yaşamı başka bir mecraya evrilen kadınlardan biri de Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) üyesi Şükran Şen. 
 
Wan’da 1980 yılında feodal bir ailede dünya gelen Şen, toplumun da baskısıyla henüz çocuk yaşta evlendirildi. Daha çocuk yaşlarda toplumsal cinsiyet rollerine itiraz eden Şen, kendince yöntemlerle karşı duruş sergilese de ileri ki yaşlarda mücadeleyle yaşamını başka mecraya taşıdı. 
 
Şimdi 42 yaşında ve 4 çocuğu olan Şen, TJA içerisinde aktif bir şekilde mücadele ediyor. Bir dönem Halkların Demokratik Partisi (HDP) Artemêtan İlçe Eşbaşkanlığı da yapan Şen’in hikayesini kendisinden dinliyoruz. 
 
İLK KARŞI KOYUŞ
 
“Ölen ablamın kimliğini kullandığım için küçük yaşta okula başladım. Hayalim okumaktı ama ne olacağıma dair bir görüşüm yoktu, sadece okumak istiyordum. Mücadeleyle liseye başladım. Yüksek bir puan ile Ticaret Lisesi’ne girdim ama o zamanlar memur kefil isteniyordu. Zorla bir aileyi ikna ettim ve okula başladım. O zamanlarda kız çocukları 13-14 yaşlarında evlendiriliyordu, evliliğe dair çok baskı vardı. Benim de okumama engel olmaya çalıştılar. Babam erkek çocuk istiyordu olmadı. Beni erkek çocuğunun yerine koyuyordu ama toplumsal baskıya yenik düştü. 
 
Bir gün bir görücü geldi. Köyden gelmişlerdi, bunları nasıl gönderirim diye düşünürken ailenin muhafazakar olduğu ve örtülü bir gelin istediğini fark ettim. Hemen kısa bir etek giydim ve öyle gittim yanlarına. Beni görünce istemekten vazgeçtiler ve gittiler. Misafirler gittikten sonra babam yanıma gelip kızdı fakat ben okumak istediğimi, evlenmek istemediğimi söyledim. Birçok aileyi bu şekilde geri gönderdim. Bu sırada da zar zor okula gidiyordum. Lise birinci sınıfı bitirir bitirmez, haberim dahi olmadan amcamın oğluyla yüzük takıldı. Okuldan gelmiş, diğer odada uzanıyordum, bir dua sesi duydum ve bana nişanlandığımı söylediler.  
 
EVLİLİK HAPSEDİYOR 
 
Nişandan kısa bir süre sonra da evlendirildim. Aradan uzun bir zaman geçmeden ilk çocuğum oldu. Oğlumla birlikte büyüdük çünkü henüz çocuktum. O dönem bunun normal olduğu kanıksatıldı bize. Tüm arkadaşlarım o yaşlarda evlendirilmişti. Çocukluğumu yaşayamadım çünkü evin tüm işlerini yapıyorduk. Önceleri dışarı çıkıp arkadaşlarımla oynuyorduk fakat evlenince eve kapatılıyorsun. Eve hapsoldum, başını örtmen, konuşmaman lazım. Böyle bir ortamdı. Unutmuyorum bir gün dışarıda gördüğüm bir gazeteyi okumak için eve getirdim. ‘Kadın gazete okur mu?’ diye kızdılar. ‘Ayıp değil mi? Onu yapacağına el işi yap, çocuğuna bak’ dediler 
 
İlk çocuğumun doğumundan sonra lohusalık depresyonu yaşadım. Psikolojim bozulmuştu. Zaten kendin çocuksun, uyanamıyorsun, bir çocuk ağlıyor ve sen de onunla ağlıyorsun. Çocuk hasta oluyor ağlıyor ama sen bilmiyorsun çünkü kendin çocuksun. Şimdiki gibi değildi. Şimdi telefondan bile bir şey öğrenebiliyorsun. O zaman kaynanama, eltime ‘Bu çocuk ağlıyor’ diye sorduğumda ‘Bir şey olmaz bizimkiler de öyleydi’ diyorlardı. O çocuk acı çekiyordu ve ben de onunla acı çekiyordum. Bir şekilde çocuk büyüdü, sonra ikinci çocuğum oldu ve üçümüz birlikte büyüdük. Eşim de çocuk yaşta evlendirildi. Onun için de zor bir süreçti. Eşim bana yardımcı olunca ailesi karışıyordu. ‘Çocuğa sen mi bakacaksın, o bakamıyor mu? Koskoca kadın’ diyorlardı. 14-15 yaşlarındasın ama onlar seni ‘koskocaman kadın’ olarak görüyor. O yüzden eşim ailesinden gizli bana yardım ederdi.
 
MÜCADELEYLE TANIŞMA
 
Amcam Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) oluşturduğu mahalle meclislerinde yer alıyordu. Hep, ‘Kadınlar partiye gelsin’ derdi ama kayınvalidem izin vermezdi. Ayıp olarak karşılıyorlardı. 2013-2014 yıllarında mahallemde bir toplantı alındı, eşimle birlikte katıldık. Eşimin de önerisiyle meclise girdim. Evin sorumluluklarını yerine getirip sonra partiye gidiyordum. Çocukları okula gönderir göndermez partiye gidiyordum. TJA ve parti sayesinde bir kimlik kazandım. Kadınların evlere hapsolduğunu gördükçe onları da mücadeleye kazandırmayı amaçladım. ‘Ne yapabilirim?’ diye düşünmeye başladım. Onları örgütlemek amacıyla çalışmalara başladım. Bir dönem Edremit İlçe Eşbaşkanlığı yaptım. Orada da kadınlara odaklandık. Kadın arkadaşlarla birlikte kadınları kazandırmaya yönelik çalışmalar yapmaya başladık. Evlere gittiğimizde kadınlarla empati kurmaya çalışıyorduk. Kadınların emeği o kadar basite indirgeniyordu ki bu emeğin bilincini kadınlara anlatmaya başladık.
 
‘JIN, JIYAN, AZADÎ’ FELSEFESİ 
 
Kadın hareketi ‘Jin, jiyan, azadî’ felsefesiyle hareket ediyor. Siyasi alanda en çok zorlandığımız alan ‘özgünlük’ oluyor çünkü bazen sadece kadınlara yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Bazı engeller çıkıyor ama kadınlar her şeye rağmen çalışmalarını yürütüyor. Feodal zihniyet nedeniyle bazı zorluklar çektik ama kadın mücadelesini, parti felsefesini anlattık ve bu etrafımız da değişime neden oldu. Kendimi ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganında görüyorum. Bu felsefe benim kilidim, ben bu anahtarla kapıyı açtım. Beni, yaşamımı özgürlüğümü kazandım. Daha önce de birçok imkanım vardı fakat ben yoktum, hep eksiktim. TJA ile birlikte kendimi buldum. Kadınlar kendi olmayı basite indirgememeli, emeklerini hafife almamalı ve mücadeleye bir yerden katılmalı.” 
 
MA / Berivan Kutlu