Eril medyaya karşı mücadelede kadınların sesi

AMED - Medyadaki erilliğe 12 yıl önce JINHA ile müdahale eden kadın gazeteciler, örgütlülüklerini Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği ile kurumsallaştırdı. Gazeteciler Beritan Canözer ve Roza Metîna, eril zihniyeti ve dili tamamen değiştirmek için mücadeleye devam ettiklerini belirtti. 
 
Erkek egemen sistemin saldırılarıyla kuşatılan bir ortamda kadınlar, yaşamın her alanında var olma mücadelesi veriyor. Şiddet, baskı, taciz, tecavüz, cinayet ve sindirme politikalarıyla boğuşan kadınların sesi olan kadın gazetecilerin mücadelesi ve örgütlülüğü ise günümüzde oldukça önem kazanıyor. Medyada kadın bakış açısıyla haber yapmak için yola çıkan Kürt kadın gazeteciler, 8 Mart 2012 tarihinde “Erkekler ne der diye düşünmeden yazıyoruz" şiarıyla kurdukları Jin Haber Ajansı (JINHA) ile eril dile ilk müdahaleyi gerçekleştirdi. Medyaya kadın bakış açısını kazandıran JINHA çok kısa bir sürede kadın örgütlerinin sesi soluğu olurken, 29 Ekim 2016’da yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatıldı. Ancak mücadeleyi bırakmayan kadınlar, ardından internetten yayın yapan Gazete Şujin ile yola devam etti. Şujin’in da bir yılını dahi doldurmadan 25 Ağustos 2017’de kapatılması üzerine mücadele kararlılığı 25 Eylül 2017’de Kürtçe, Türkçe, İngilizce ve Arapça dillerinde yayına başlayan JINNEWS ile sürdü. 
 
106 YILLIK GELENECEK 
 
Amed’de 10 kadının bir araya gelerek kurduğu Türkiye'nin ilk kadın haber ajansı olan JINHA ile birlikte kadın yayıncılığı geleneği de 12’nci yılına girdi. JINHA’nın dayandığı gelenek ise çok eskilere dayanıyor. 22 Nisan 1898 yılında Kahire'de yayına başlayan Kurdistan gazetesi, Kürt basın tarihinde ilk olurken, Kürt kadınlar için de milat oldu. Kurdistan gazetesinden 20 yıl sonra 1918’de (bilindiği kadarıyla) yayınlanan Jîn Dergisi, kadın gazeteciler için yeni bir sürecin başlangıcı oldu. Kürt Teali Kadın Cemiyeti’nin yayın organı olan Jîn Dergisi, “kadınlarda ulusal bilinç oluşturma” amacı taşırken, dergide eşitlik ve Kürtlük bilincine ilişkin yazılar yer aldı. 
 
1918’den 2000’li yıllara kadar Kürt kadın gazeteciler 4 parça Kurdistan ve diasporada çok sayıda yayın çıkarırken, 2000’li yıllarla birlikte Özgür Basın’da kadın yayıncılığı açısından önemli gelişmeler yaşandı. Görsel olarak da kadınların sesini yansıtmak amacıyla 9 Ocak 2018’de kurulan JIN TV, 8 Mart 2018’de ilk test yayınına başladı ve 30 Haziran’da normal yayına geçti. 2023 yılına gelindiğinde ise kazanımlara birini daha ekleyen kadın gazeteciler, JINHA’dan sonraki süreçte gelişen örgütlülüklerini Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) ile kurumsallaştırdı ve ülkede ilk kadın Genel Yayın Yönetmeni olan Gurbetelli Ersöz'ün yaşamını yitirişinin yıl dönümünü olan 7 Ekim’de derneğin kuruluşunu ilan etti. Dernek, mesleki gelişim için atölye ve eğitimlerin yanı sıra baskı ve ihlallere karşı kadın gazetecilerin hak savunuculuğunu yapma hedefiyle yola koyuldu.  
 
JINHA ile gazeteciliğe başlayan ve şuan JINNEWS’te devam eden Beritan Canözer ile Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği Başkanı Roza Metîna, 8 Mart dolayısıyla bu alanda verilen mücadele ve örgütlülüğün önemine dair konuştu. 
Beritan Canözer
 
İLK KADIN HABER AJANSI 
 
JINHA’nın kadınlara atfedilen bir ajans olduğunu belirten Canözer, ajansın kadın direnişi açısından önemli bir gün olan 8 Mart’ta kurulduğunu hatırlattı. Erkek egemen dile karşı kadın odaklı habercilik yapan gazeteciler olarak erkek anlayışı rahatsız ettiklerini söyleyen Canözer, “Özellikle erkek aklıyla yönetilen bir medyaya kadın ruhunu, kadın özgünlüğünü getirmek önemli bir ayrıcalıktı” dedi. JINHA’nın yayın dilinin ana akım medyanın eril dilini de etkilediğini ifade eden Canözer, “3’üncü sayfa haberciliğine” sıkıştırılan kadının her alanda görünür olmasını amaçladıklarını belirtti. Ana akım medya dilinden birkaç örnek vererek konuşmasına devam eden Canözer, “Kıskançlık krizine giren koca dehşet saçtı, aldatan karısını öldürdü, kısa etek giyen kadın kocası tarafından öldürüldü/tecavüze uğradı vb” gibi başlıklarla kadın katliamlarının gerekçelendirilip, meşrulaştırıldığını söyledi. 
 
Ana akım medyada “ailesi, kocası, aşireti” ile tanıtılan kadının, kadın yayıncılığı ile bir birey olarak yaşamı ve mücadelesiyle tanıtıldığını dile getiren Canözer, “Tüm medyada birey ismi ve soy ismi ile tanıtılırken, biz bireyin ismini ön plana çıkarıyoruz. Bu önemli olan bir nokta, çünkü kadın katliamları, namus adı altında işlenen cinayetlerin temel sebebi kadının ‘bağlı bulunduğu’ soyun öne sürülmesi oluyor. Biz ise soyu değil, bireyin kendisini önemsiyoruz. Bu kararın diğer medyalarda da etkisi oldu, çünkü biz aynı zamanda diğer medya kuruluşlarında yapılan haberlerin teşhirini yapıyoruz. Bir kadın katledildiğinde medya ‘kıskançlık krizi, ekonomik sebepler’ gibi cinayete birçok kılıf bulurken, biz tam aksini yapıyorduk ve ister istemez bizim yaptığımız haberler başkasının yaptığı haberlere de şekil vermeye başlıyordu. Erkek zihniyeti tam anlamıyla kendini değiştiremiyor ama biz değişim için öncülük ediyoruz” diye belirtti.  
 
KAVRAMSAL DEĞİŞİKLİĞE ÖNCÜLÜK
 
“Eş”, “koca” gibi tanımlamaları da kullanmadıklarını ifade eden Canözer, “Eşi ya da kocası değil de ‘evli olduğu erkek’ ya da ‘evli olduğu kadın’ gibi tanımlar kullanıyoruz. Çünkü eş ideolojik tabanı dolu olması gereken bir terim, bir eşitlik yoksa ‘eş’ olmaktan söz edilemez. Bu nedenle kavramları, hem ajans içinde, hem de kadın dernekleri ve aktivistler ile çok tartıştık. Bu tartışmalar sonucunda ajansın yayın dilini oturturken kavramlara çok dikkat ettik” ifadelerini kullandı. 
 
‘KADININ DA VAR OLDUĞU RESMİ YARATTIK’
 
Kadın gazeteciler olarak sahada birçok sorunla karşılaştıklarını anlatan Canözer, kimi zaman şiddet gördüklerini, kimi zaman taciz edildiklerini söyleyerek ekledi; “Kürt ve bir gazeteci olarak özellikle bu bölgede çok fazla durumla karşı karşıya kaldık. Bir dili, zihniyeti değiştirmeye çalışırken bir görüntüyü de değiştirmeyi hedef aldık.  Gittiğimiz haberlerde erkeklerden oluşan bir basın resmi yerine kadının da içinde olduğu bir resim yarattık. Başlarken birçok zorluk yaşayacağımızın da farkındaydık. Kadın olduğumuz için alanda çok fazla tacize maruz kaldık. Dağkapı’da bir eylem takip ederken polis bana ‘Evde hamur yoğur, o kamera senin neyine’ dedi. Bu onların zihniyetinin görünen yüzüydü ve bizim kanıtlamaya, teşhir etmeye çalıştığımız durumun açık örneğiydi. Darp ederken özellikle kadın muhabirleri daha fazla taciz edip, rahatsız ediyorlardı. Erkek polislerin kadınları köşelere sıkıştırıp, akreplere bindirip ‘gözaltı’ adı altında saatlerce kentte dolaştırıp geri bırakması gibi birçok şey yaşadık. Gözaltına aldıkları Kürt kadın gazetecilere ‘güzel bir kadınsın neden burada kendini heba ediyorsun, neden farklı bir yerde farklı işler yapmıyorsun’ diyorlardı” sözleriyle yaşadıkları zorlukları anlattı.
 
‘TEHDİT EDİLDİK AMA YAZMAKTAN VAZGEÇMEDİK’
 
Ana akım medyanın yanı sıra bağlı bulundukları Özgür Basın geleneğinde de değişiklikler yarattıklarını aktaran Canözer, “Artık sahada daha fazla kadın gazeteci var. Şuana kadar hiçbir ana akım medya bir uzman çavuşun tecavüzünü haber yapmamıştır. Ama JINHA bunu tehditlere ve yayın yasaklarına rağmen yapıyordu. Defalarca aranıp, ‘o haberi kaldırın biz sizin adresinizi biliyoruz, geliriz’ gibi tehditlerle de karşı karşıya kaldık. Hatta bunun için takip edilen, evine kadar gidilen arkadaşlarımız oldu, bunun için ev değiştiren arkadaşlarımız oldu. Böyle birçok şey yaşadık” dedi. 
 
JINHA olarak başladıkları yola JINNEWS olarak devam ettiklerini belirten Canözer, “Tüm baskılara rağmen hala devam ediyor olmamızın gücünü, yıllardır direnen öncü kadınlardan alıyoruz. Bizler bu mücadelenin bir parçası olarak yazmaya devam edeceğiz. Umuyoruz ki önümüzdeki dönem kadınlar açısından kazanımlarla elde edeceğimiz bir dönem olur. Biz kadın gazeteciler için de kadın katliamları yerine daha fazla kadın mücadelesini, kazanımlarını haberleştirdiğimiz bir dönem olur” şeklinde konuştu. 
MKG Başkanı Roza Metîna
 
DERNEĞİN KURULUŞU 
 
MKG Başkanı Roza Metîna ise, tüm kurumların kapatıldığı, muhalif basının sesinin kısıldığı Olağanüstü Hal (OHAL) sürecinde Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu’nun, ardından da derneğin kuruluşunu gerçekleştirdiklerini söyledi. Metîna, “Birinci amacımız kadın gazetecilerin mesleklerini özgür bir ortamda yürütebilmeleridir. Gazetecilerin maruz kaldığı saldırı ve baskılara karşı çalışmalarımızı yürütüyoruz. Maruz kalınan hak ihlallerini raporluyoruz” dedi.
 
8 MART’I CEZAEVİNDE KARŞILIYORLAR 
 
Gazetecilerin mesleki faaliyetlerinden dolayı çok yönlü baskıya maruz kaldığına dikkati çeken Metîna, Ocak ayı itibariyle 10 kadın gazetecinin cezaevinde olduğunu anımsattı. Metîna, “Yine aynı ay içerisinde çok sayıda kadın gazeteci yargılandı. Haber yapmaktan alıkonuldu ve tehdit edildi. Özellikle Kürt kadın gazetecilere yönelik baskılar hala sürüyor. Çalışmalarına dönük bir baskı söz konusu. Tutsak kadın gazeteciler 8 Mart’ı cezaevinde karşılayacak” ifadelerini kullandı. 
 
‘KADINLARIN SESİYİZ’
 
İktidar medyasının toplumu manipüle ettiğini söylediğini Metîna, “Gerçekleri saklamak istiyorlar. Toplumun kendi ideolojileri etrafında ilerlemesini istiyorlar. AKP-MHP medyası manipülasyon ve tutuklamalarla kendini var ediyor diyebiliriz. AKP-MHP, bugün kadınları tutukluyor, işkence diyor, özgürce çalışmalarına izin vermiyor. Kadınların sesini duyuran kadın gazetecileri yargılıyor ve tutukluyorlar. Ancak tüm baskılara rağmen alanlarda olmaya devam edeceğiz. Kamera ve fotoğraf makinelerimizle bir kez daha 8 Mart alanlarını topluma ulaştıracak, kadınların mesajını iletecek, tutuklu kadın gazetecilerin sesi olacağız. Böylece var olan mücadele sürdürülecek” ifadelerini kullandı. 
 
‘MKG CESARET VERİYOR’
 
MKG’nin kuruluşunun kadın gazetecilere cesaret verdiğine dikkat çeken Metîna, kadın gazetecilerin çalışmalarının güçlenmesi açısından derneğe önemli rol düştüğünün altını çizdi. Metîna, şöyle devam etti: “Kuruluştan bu yuna atölyeler düzenledik ve çok sayıda kadının katılımı oldu. Gazetecilik üzerine eğitimler ve tartışmalar yürütüldü. Bu da kadın gazetecilere büyük bir heyecan verdi. Kadın gazetecilerin önünü kesmek isteyen zihniyete karşı mücadele alanı oldu. MKG, Gurbetelli Ersöz, Nujiyan Erhan, Deniz Fıratların mirasının devamıdır. Bu anlamda direnişçi kadınların mirasına sahip çıkma alanıdır. Bu çerçevede çalışmalar sürdürülüyor ve kadınlara güç veriyor. Buradan da bütün kadın gazetecilere çağrıda bulunuyoruz;  8 Mart kapsamında gazetecilik haklarımıza sahip çıkalım ve MKG çatısı altında bir araya gelelim. Kadınların varlığını, kimliğini yok sayan zihniyete karşı mücadele edelim. ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganıyla 8 Mart’ta alanlarda olacak ve AKP-MHP saldırılarına hep birlikte cevap olacağız.”
 
YARIN: 8 Mart’a katılamayan tarım işçisi kadınlar
 
MA / Eylem Akdağ