Selma Irmak: Abdullah Öcalan'ın paradigması insanlık için umut

img
WAN - Abdullah Öcalan’ın paradigmasının “birbirini yaşatmak üzere” olduğuna dikkati çeken siyasetçi Selma Irmak, Kuzey ve Doğu Suriye’deki sisteme işaret ederek, “Bu sistem şu anda insanlık için umut haline geldi” dedi. 
 
Kurdistan ve Türkiye’de “erkek-devlet” eliyle kadınlara ve kazanımlarına dönük saldırı her geçen gün artarak devam ediyor. Kadınlar her dönem saldırılara karşı yeni bir mücadele hattı belirlese de, kadın mücadelesi PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, kadın özgürlükçü paradigmasıyla farklı bir evreye ulaştı. Bu paradigma ile şekillenen mücadele kadınları, “jin, jiyan, azadî” sloganı etrafında birleştirdi ve kadınlar tüm hak ve özgürlük taleplerini bu slogan etrafında büyüttü. Direnişiyle büyük kazanımlar elde eden Kürt kadınların mücadelesi böylece dünya kadınlarına örnek oldu, ilham verdi. Kürt siyasetçi Selma Irmak ile PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlükçü paradigmasını ve yansımalarını konuştuk. 
 
200 YILLIK DİRENİŞ
 
Kürt halkının varlığı için yaklaşık 200 yıldır direniş halinde olduğunu söyleyen Irmak, Kürt kadınının bu direniş içinde önemli bir yere sahip olduğunu kaydetti. Yıllardır Kürtlerin “kökünü kazımak” üzerine bir politika izlendiğini ifade eden Irmak, bu politika kapsamında yaşamın en temel dinamiği olan kadınların ve onların mücadelesinin hedef alındığını belirtti.  
 
Özellikle son 40 yılda Kürtlerin kurumsallaşarak, kendini yeniden inşa ettiğine değinen Irmak, bunun öncülüğünü ise Kürt kadınının yaptığını söyledi. 
 
KADINLARIN TOPLUMDA YARATTIĞI AYDINLANMA
 
Kürt hareketinin ortaya çıktığı tarihlerde Kürtlerin, dönemin dinamiklerine göre kendini yeniden örgütlediğini ve bu süreçte kadınların da akın akın hem Kürt özgürlük hareketine hem de Kürt siyasi partilerine katıldığını dile getiren Irmak, “Kürt toplumunda kadınlar dinamik, canlı bir güç. Hiçbir zaman baskı altına alınabilmiş, boyun eğdirilmiş bir yapının içerisinde olmadılar. Kadının bu canlı dinamiği özgürlük hareketiyle bir yerde buluştu. Kürt kadınları burada kendini ifade edebileceği, saygınlık görebileceği, kendini gerçekleştirebileceği bir alan buldu. Kadının hayata ve yaşama sahip çıkma duygusunun politik bilinçle birleşmesiyle, inanılmaz bir direniş gücü olarak kendini örgütledi. O yüzden Kürt özgürlük hareketi aslında Kürt kadınları için inanılmaz bir alan açmıştır. Kürt kadınının gelişimi, Kürt toplumunda bir aydınlanma sürecini başlatmıştır” dedi. 
 
ÖCALAN’IN DİĞER LİDERLERDEN FARKI
 
Abdullah Öcalan’ın kadın örgütlenmesinin ve kadın özgürlük mücadelesinin önünü açmasının, kendisini diğer devrim liderlerinden farklı kıldığına işaret eden Irmak, Öcalan’ın “kadınların devrimin hizmetine koşmaktan ziyade, kendini inşa edebilme koşullarını oluşturması gerektiği” yönündeki fikirlerini hatırlattı. 
 
Irmak, “Jineolojî diye bir kavram ortaya çıkıyor. Fakat Sayın Öcalan, ‘Kadınlar bunu tartışmalı, ortaya koymalı. Kürt kadınının gücü vardır. Bu gücü açığa çıkarabilmelidir’ diyor ve bunlar üzerinden çözümlemeler yapıyor. Erkek liderler bir yere kadar kendini dönüştürür. Fakat Sayın Öcalan bunun teorisini de oluşturma yani ‘erkeği dönüştürmek’, ‘erkeği öldürmek’ veya ‘sonsuz boşanma’ gibi kavramlarla, bu devrim sürecinde erkeğin dönüşümünün toplumsal dönüşümde ve kadın mücadelesinde çok önemli bir rol oynadığının altını çiziyor” diyerek, kendini inşa etmenin, Abdullah Öcalan’ın ön açıcılığıyla geçekleştiğini belirtti.
 
'ERKEĞİN DÖNÜŞÜMÜ ÖNEMLİ' 
 
Abdullah Öcalan’ın, “En temel çelişki cins çelişkisidir. Bu çelişki eğer çözülürse onun beraberinde başka çelişkiler de çözülecektir ve sorunlar yoluna girecektir. Kadın ve erkeğin birlikte dönüşümünü gerçekleşmesi gerekmektedir” sözünü hatırlatan Irmak, “Kadının dönüşümü önemli ama erkeğin dönüşümü çok daha önemlidir. Erkeğin anlayışına karşı mücadele etmek evet önemli ama sistemsel olarak bir mücadeleyi esas almak daha önemlidir. Çünkü bu sistem içerisinde kadın ve erkek yoğruluyor ve beraber bu sistemin bir parçası haline geliyor. Dolayısıyla kuracağımız ya da kurmayı hayal ettiğimiz, alternatif olarak düşündüğümüz sistemin içerisinde de kadın ve erkeğin alacağı rol çok önemlidir. Çünkü kendini gerçekleştirme biçimine göre toplum biçimlenecektir” ifadelerini kullandı.
 
'JIN, JIYAN, AZADÎ' FELSEFESİ 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlük paradigmasından doğan ve Kürt kadın hareketinin sembolü haline gelen “Jin, jiyan, azadî” sloganının Jina Emînî’nin katledilmesinin ardından tüm dünyada sahiplenildiğine dikkati çeken Irmak, şunları söyledi: “Bu slogan aslında bütün kadınların yaşamına dokundu. Kadınlar hem kadın olarak yaşamda var olmak, hem yaşamın sahibi olmak, hem de özgür olmak istiyorlar. Bu 3 kavram aslında kadın mücadelesinin tamamını kapsıyor. Belki de kadın sorununu tümüyle ifade ediyor. Eşitsiz olan, adil olmayan, şiddeti içeren, kadın katliamını gören, erkek akıl bir iktidarın bütün sistemini ortaya koyuyor ve ona karşı bir duruşu ifade ediyor. İkinci bir boyut ise Kürt kadın hareketi, sadece erkek cinsine değil, sisteme yönelik eleştiri getiriyor ve eleştiriyle de sınırlı kalmayıp, sistem önerisinde bulunuyor.  Kürt kadınları savaşırken aynı zamanda mücadele ediyor. Bir sistemle mücadele ederken, bir yandan da bir sistem kuruyorlar. Yapım ve yıkım beraber yürüdüğü için de bence kadınlar için bir ışık oldu ve bütün kadınlar buna yüzünü döndü.”
 
'ROJAVA’DAKİ SİSTEM UMUT HALİNE GELDİ’  
 
Abdullah Öcalan’ın kadın paradigmasının hayata geçirilebilmesi durumunda, insan-doğa, erkek-kadın, birey-toplum, devlet-yurttaş ilişkisinin başka bir biçime dönüşebileceğine işaret eden Irmak, “Birbirini yok etmek üzere değil, yaşatmak üzere ilişki kuran bir sistem düşünelim. Dünyayı yaşanılabilir, yaşanmaya değer bir yer haline getirecektir. Bu paradigmanın hayat bulmasıyla, mikro alanda ortaya çıkan bu sistem aslında bütün dünya için makro bir sistem olabilir. Bunun en basit örneğini ilkin Mexmûr’da, sonrasında Rojava’da çok daha net gördük. İnsanlar devletin toplum için var olmasını, ‘az devlet çok toplum’ sistemini Rojava örneğinde görüyor ve akın akın gidip bu sistemi inceliyor. Bu sistem şu anda insanlık için umut haline geldi. Bu paradigma eğer hayat bulursa karşımızda canlı bir örnek var. Gerçekten yaşanılabilir, doğayla uyumlu, kadın erkek eşitliğine dayalı, toplumun kar hırsına boğulmadığı ahlaki ve politik toplum görebilmemiz tabi ki mümkün olur” diye konuştu.
 
İMRALI TECRİDİ
 
Son olarak tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayan Irmak, kadınların her 8 Mart’ta Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü isteme nedenini şu sözlerle anlattı: “Sayın Öcalan, bir halkın ‘iradem’ dediği bir insandır. Onun tutsak edilmesi, onun şahsında bu halkın iradesinin tutsak edilmesidir. Kuşkusuz Kürt kadınları için de aynı şey söz konusu edilebilir. Bu tutsaklık devam ettiği sürece Sayın Öcalan’ın kendinde intiba ettiği bütün değerler de esaret altında olacak. Kürt kadınları o nedenle kendi özgürlüklerinin Sayın Öcalan’la ilintilendiriyor ve bunun çağrısını yapıyor. Kadınlar, manevi olarak Sayın Öcalan şahsında gördüğü özgürlük ütopyasının esaret altında olduğunu görüyor ve o özgürleşmeden kendi özgürlüğünün gerçekleşmeyeceği kanaatini taşıyor. Tecrit demek, kadın özgürlüğünün sekteye uğratılması demek. Bir an önce bunun ortadan kalkması gerekiyor. Bu da elbette kadının ve toplumun mücadelesiyle olacak.”
 
MA / Rukiye Adıgüzel