İSTANBUL - İstanbul’da kadın katliamlarına karşı gerçekleştirilen protesto eylemi sırasında gözaltına alınan 4 öğrenci, gözaltında polis şiddetine maruz kaldıklarını aktardı.
İstanbul’un Eyüpsultan ve Fatih ilçelerinde aynı gün Ayşenur Halil (19) ve İkbal Uzuner’in (19) Semih Çelik (19) tarafından katledilmesi tepkileri beraberinde getirdi. Birçok kentte sokağa çıkan kadınlar, iktidarın politikalarına dikkati çekti.
İstanbul’da da 8 Ekim Salı günü Marmara Üniversitesi’nde gerçekleştirilmek istenen eylem, polis tarafından engellenince öğrenciler oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylem sırasında üzerinde AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve bir yumruk resminin bulunduğu “Karar verildi” pankartının açılmasıyla ablukaya alınan öğrencilere saldıran polis, B.U., E.K., E.Ç. ve S.K. isimli 4 kadın öğrenciyi gözaltına aldı. Haklarında “2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet” ve “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddialarından işlem yapılan öğrenciler, iki gün sonra (10 Ekim) sevk edildikleri adliyede 4 aylık yurtdışı çıkış yasağı adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
SAVCILIK SORGUSU
Savcılık sorgusunda “Eylemden nasıl haberdar oldunuz”, “Hangi amaçla katıldınız”, “Eyleme katılmanız yönünde baskı ya da teşvikte bulunan oldu mu” soruları yönetilen öğrencilerden, pankartı tuttukları için “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten ifade vermeleri istendi.
İfadelerinde cezasızlığa ve adaletsizliğe karşı seslerini duyurmak istediklerini belirten öğrenciler, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasını kabul etmedi.
ŞİDDETE KARŞI ÇIKTI ŞİDDETE UĞRADI
Güvenlik kaygısıyla ismini vermek istemeyen öğrencilerden biri, gözaltı sırasında darp edildiklerini belirterek, “Bileklerimde kelepçe izleri mevcut ve sol omzumda oldukça sert bir müdahalede bulunuldu. Kadınlara dönük şiddet ve cinayete karşı ses vermek isterken bu durumda olmamız ve bize yapılan muameleden dolayı şikayetçiyim” dedi.
‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMELİ’
Öğrencilerin avukatı Ekim Yolcu ise “Cumhurbaşkanına hakaret” olarak değerlendirilen pankartın ancak “eleştiri” olarak değerlendirilebileceğini söyledi. Yolcu, şunları belirtti: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) yerleşik içtihatların da devlet başkanları ve kamu görevlilerinin halk tarafından yöneltilen eleştirilere daha fazla müsamaha göstermesi gerektiği kabul edilmektedir. Kaldı ki Cumhurbaşkanı aynı iktidar partisinin genel başkanıdır. Dolayısıyla kadın cinayetlerinin arttığı bu dönemde bir kadın olarak üzüntü içerisinde olan müvekkilimin bir basın açıklamasına katılması son derece doğaldır. Olayda ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçu oluşmamıştır. Pankartın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmesi gerekiyor.”
MA / Ömer İbrahimoğlu