'İran'da verilen idam cezaları Kürt sorunuyla bağlantılı'

  • kadın
  • 09:09 20 Kasım 2024
  • |

İSTANBUL - İran’daki idamların Kürt sorunundan bağımsız olmadığını belirten Eren Keskin, Pexşan Ezîzî ve Werîşe Mûradî'ye verilen idam cezasına karşı daha fazla ses çıkarılması gerektiğini söyledi. 

İran’da Kürt ve muhaliflere dönük idam uygulamaları sürüyor. Norveç merkezli İran İnsan Hakları (İHR) ve Fransa merkezli İdam Cezasına Karşı Birlikte (ECPM) açıkladığı raporlarda, 2023’te 834 kişi İran’da idam edildi. Bu sayı, 2022’de 582, 2021’de 333 ve 2020’de 267 olarak kaydedildi. Ayrıca rapora göre, 2023’te hem son 10 yılın en yüksek idam sayısı hem de kadınlara yönelik idamın en fazla gerçekleştiği yıl oldu.
 
İran rejiminin özellikle özgürlük mücadelesi yürüten kadınları hedef alması dikkat çekiyor. Bunun son örneği Rojhilat Kürdistan Özgür Kadın Topluluğu (KJAR) üyesi Werîşe Muradî ve gazeteci Pexşan Ezîzî’ye idam cezası vermek oldu. 
 
İran rejiminin Kürt kadınlara dönük baskılara dikkat çeken İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı avukat Eren Keskin, son dönemde İran'da artan idamlara ve hak ihlallerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
SİYASALLAŞMIŞ ‘FAŞİZAN’ YAPI
 
İran rejiminin “faşizan” bir rejime dönüştüğünü ifade eden Eren Keskin, “İslam Devrimi”nden sonra Kürtlere ve sol gruplara dönük “faşizan” politikaların giderek arttığına dikkat çekti. Eren Keskin, “İran rejimi, tamamıyla İslami kurallara dayalı, İslam’ı devlet yönetme şekli olarak benimseyen ve siyasallaşmış faşizan bir yapıya sahip. Bu sistem, insan hakları ve bireysel özgürlükler konusunda oldukça kısıtlayıcı ve baskıcıdır. Şah döneminin sona ermesiyle gerçekleşen devrimi, başlangıçta birçok sosyalist grup, hatta İran’ın en büyük sol örgütlerinden biri olan TUDEF desteklemişti. Ancak devrim sonrası rejim, hem sol gruplara hem de özellikle Kürtlere karşı faşizan politikalar uyguladı ve bu baskıcı tutum giderek şiddetlendi” dedi. 
 
‘KÜRT SORUNUNDAN BAĞIMSIZ DEĞİL’
 
İran’ın aynı zamanda Kürdistan’ın bir parçası olduğunu söyleyen Eren Keskin, İran'daki Kürtlere dönük baskının Kürt sorunundan bağımsız olmadığını belirterek, “Rejim islami faşizm uygularken aynı zamanda Kürtlerin yaşadığı bölgelere yönelik de yoğun bir baskı politikası sürdürüyor. Bu baskıcı rejim, özellikle idam cezalarının fütursuzca uygulanmasıyla dikkat çekiyor. Çok hızlı bir şekilde alınan mahkeme kararlarıyla siyasilere yönelik idam cezaları infaz ediliyor. Bu durum, rejimin insan haklarına ve bireysel özgürlüklere ne derece zarar verdiğini açıkça ortaya koyuyor” diye belirtti. 
 
‘REJİM KÜRT KADIN HAREKETİNDEN RAHATSIZ’
 
Eren Keskin, İran'daki mevcut rejimin Kürt kadın hareketinden rahatsız olduğunu belirterek, 13 Eylül 2022’de başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle ahlak polisleri tarafından katledilen Jina Emînî’yi hatırlattı. Eren Keskin, “Özellikle Kürt kadın hareketi rejimi ciddi şekilde rahatsız ediyor. Kadınların mücadelesi, örneğin Jîna Emînî’nin gözaltında uğradığı şiddet sonucunda ölmesinden sonra ‘Jin, jiyan, azadî’ (Kadın, Yaşam, Özgürlük) sloganının tüm dünyadaki kadın hareketlerinin simgesi haline gelmesi, rejimin tepkisini çekiyor. Son haftalarda da kadınların zorla örtünmeye karşı verdiği tepkiler ve bir kadının çıplak protestosu, kadın mücadelesinin gücünü ve rejime karşı olan cesur duruşunu ortaya koyuyor. Kadın hareketi, ezilmişlikleri ortak bir noktada buluşturarak çok farklı kesimlerden kadınları bir araya getiriyor. Bu nedenle genişleme kapasitesi yüksek ve hızla büyüyebilen bir hareketi var. Erkek egemen, militarist ve sömürgeci rejimler, bu tür hareketlerden her zaman rahatsızlık duymuştur. İran’da yaşananlar tam olarak bu şekildedir. Kadın mücadelesi rejimi hem içeride hem de dışarıda eleştirilerin odağı haline getiriyor. Tüm dünyada kadın hareketlerinin rejime karşı tepkisi artıyor ve bu da yönetimi ciddi anlamda zor durumda bırakıyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘İDAM KABUL EDİLEMEZ’
 
Eren Keskin, idamların insan hakları açısından “kabul edilemez” bir ceza yöntemi olduğunu kaydederek, İran'da bulunan Evîn Cezaevi’nin bu konunun önemli bir boyutunu oluşturduğunu dile getirdi. Eren Keskin, “Dünyada böyle gizli yöntemlerle çalışan bir cezaevi bulmak zordur. Örneğin, içeriden kazılmış tünellerle cezaevinden Tahran’a kadar ulaşmak mümkün. Bu cezaevi, Şah döneminde muhaliflerin tutulduğu bir yer olarak İran'ın derin devlet yapılanmasının ürünüydü. İslamcı yönetim döneminde de aynı işlevi sürdürdü. Bu cezaevinde yaşanan hak ihlalleri hem Şah döneminde hem de İslamcı yönetim döneminde devam etti. Maalesef İran’da bu yöntem yoğun bir şekilde uygulanmaya devam ediyor" şeklinde konuştu.
 
‘YETERİNCE SES ÇIKMIYOR’
 
Kürt kadın hareketine mensup kadınların bu cezaevinde yaşadıkları ihlalleri mektuplar aracılığıyla kamuoyuna duyurmaya çalıştıklarını belirten Eren Keskin, “Ancak genel anlamda dünyanın İran’da yaşananlara yeterince ses çıkarmadığı kanaatindeyim. 1990’ların başında ‘İdam cinayettir’ sloganıyla bir kampanya başlattık. Bu kampanya uluslararası düzeyde de kabul gördü ve Türkiye'de idam cezasının kaldırılmasında derneğimizin mücadelesinin büyük bir rolü oldu. İdam, devlet eliyle işlenen cinayettir. İnsan hakları ve hukuk açısından idam cezası, yaşam hakkını ihlal eden ağır ve geri dönüşü olmayan bir cezadır. İran rejiminin bu uygulamayı sürdürmesi, insan hakları ihlallerinin devam ettiğinin göstergesidir” şeklinde konuştu. 
 
‘KÜRT HAREKETİNİ BASTIRMAYA YÖNELİK’
 
Pexşan Ezîzî ve Werîşe Mûradî’ye verilen idam kararlarının "sömürgeci devletlerin" uyguladığı politikaların sonucu olduğunu kaydeden Eren Keskin, “Bu cezalar kesinlikle İran rejiminin Kürt hareketini bastırmaya yönelik siyasal iradesinin bir yansımasıdır. İdam cezaları ve cezaevlerindeki uygulamalar, Kürt sorununa çözüm bulunmamasının bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Benzer ihlalleri Diyarbakır Cezaevi'nde ya da geçmişte Suriye’deki cezaevlerinde de gördük. Bu, sömürgeci devletlerin Kürt sorununa karşı uyguladığı ortak bir politikadır. Evîn Cezaevi’nde yaşanan hak ihlalleri de özellikle Kürt kadın hareketine yönelik baskının bir tezahürüdür. Bu kadınların mücadelesi, rejim açısından büyük bir tehdit olarak görülüyor” ifadelerini kullandı.
 
‘DAHA FAZLA GÜNDEME GETİRMELİYİZ’
 
Eren Keskin, İran’da yaşanan insan hakları krizinin daha fazla gündem yapılmasını gerektiğini aktararak, “Kürt meselesi, uluslararası arenada yeterince ilgi gören bir konu değil. Dünya egemenleri açısından bazı çatışmalar ‘öncelikli’ kabul edilirken, Kürt meselesi genellikle geri plana atılıyor. Bunun önemli bir nedeni de İran'ın kapalı bir kutu gibi hareket etmesidir. İran, sivil toplum kuruluşlarına karşı sert kısıtlamalar getirerek insan hakları ihlallerinin duyulmasını engellemeye çalışıyor. İHD olarak, İran’daki hak ihlallerine karşı sürekli olarak mektuplar gönderiyor ve açıklamalarda bulunuyoruz. Örneğin, iki ay önce İran’ın İstanbul’daki konsolosluğu önünde bir basın açıklaması yaptık. Ancak bizim yapabileceklerimiz sınırlı. Bu ihlalleri gündeme getirip taleplerimizi dile getirebiliriz; siyasi çözümler ise uluslararası toplumun ve egemen devletlerin tavrına bağlı. İnsan hakları ihlallerinin daha fazla gündeme gelmesi için çaba göstermeye devam etmeliyiz” dedi. 
 
‘DİRENİŞİ DESTEKLEMELERİ GEREKİR’
 
Hak örgütlerine ve kadın örgütlerine çağrıda bulunan Eren Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürt meselesi, dört ayrı coğrafyada da farklı şekillerde tartışılan ve gelişen bir konudur. Bu bölgelerdeki gelişmeler birbiriyle doğrudan bağlantılıdır ve birbirini etkiler. Ancak İran’daki direnişin en dikkat çekici boyutu kadınların cesur mücadelesidir. Son dönemde kadınların direnişi son derece etkili bir hale geldi. Bu direnişin hem İran içinde hem de uluslararası düzeyde büyük bir yankı uyandırdığına inanıyorum. İran’da yaşananların uluslararası insan hakları örgütlerinin gündeminde daha fazla yer alması lazım. Özellikle Rojava’daki gelişmeler tüm dünyanın dikkatini çekmişken, İran’daki insanlık dışı uygulamalara da aynı ölçüde ilgi gösterilmelidir. Bu nedenle, tüm insan hakları ve kadın hakları savunucularının İran'daki duruma daha fazla eğilmeleri ve bu direnişi desteklemeleri gerektiğini düşünüyorum.”
 
WERÎŞE MÛRADÎ
 
Rojhilat Kürdistan Özgür Kadın Topluluğu (KJAR) üyesi Werîşe Muradî, 1 Ağustos 2023’te İran Devrim Muhafızları tarafından gözaltına alındı. Werîşe Mûradî’ye, Tahran İslam Devrimi Mahkemesi tarafından “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla idam cezası verildi.  
 
PEXŞAN EZÎZΠ
 
4 Ağustos 2024’te İran İstihbarat güçleri tarafından gözaltına alınan Kürt gazeteci ve kadın hakları savunucusu Pexşan Ezîzî’ye, 24 Temmuz 2024’te Tahran Devrim Mahkemesi tarafından “devlete karşı propaganda yapmak” ve “ Rejim karşıtı örgütlere destek sağlama” iddialarıyla idam karar verildi. 
 
MA / Ferdi Bayram