Sinema yazarı Günerbüyük: Gitmelerini beklemeyelim, bir şeyler yapalım

img

İSTANBUL - OHAL’in beyaz perdeye etkisinin asıl olarak gelecek yıl yansıyacağını belirten sinema yazarı Çağdaş Günerbüyük, yasaklanan festivaller için “Böyle giderse festivaller devlet törenlerinden bir farkı kalmayacak” dedi. 

Olağanüstü Hal (OHAL) ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile geride kalan 2017’de en fazla etkilene alanlardan birisi de kültür, sanat faaliyetleri oldu. Sinemanın büyük oranda etkilendiği yıl içinde birçok film festivali protestolar ve yasaklardan kaynaklı gerçekleşmedi. Bu yıl 54'üncüsü yapılan Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde, “Ulusal film yarışma kategorisi” kaldırılırken, aralarında birçok belgesel, sinema yapımcısı ve festival yapımcıların olduğu 150'ye yakın isim bu kararın sansür olduğunu belirterek, festivali protesto etti. Sinemacılar bu karar karşısında aynı tarihlerde Beyoğlu Sineması’nda alternatif ulusal yarışma düzenledi. 
 
BAZI SİNEMALAR KAPANDI 
 
Documentarist'in organize ettiği ve bu yıl 9'uncusu gerçekleştirilen "Hangi İnsan Hakları Film Festivali" Diyarbakır Valiliği tarafından yasaklandı.  Atlas Sineması, Beyoğlu Sineması, Yeşilçam Sineması, Pera Sineması gibi bağımsız film gösterimleri sunan alternatif sinemalar da tekelci piyasaya karşı zorluklar yaşadı. Bazıları kapanırken, bazıları sinemaseverler tarafından yürütülen çeşitli kampanyalarla ayakta durmaya çalışıyor. 
 
‘ETEK ÖPMEYEN DESTEK ALMADI’ 
 
2017’de sinemaya dair gelişmeleri ve OHAL’in sektöre etkilerini değerlendiren sinema yazarı Çağdaş Günerbüyük, Kültür Bakanlığının siyasi sebeplerden kısıtlamaya gittiğini belirtti. Asıl etkinin 2018’de kendisini göstereceğini ifade eden Günerbüyük, “Piyasa filmlerinde ve seyirci sayısında belki fark edilmez. Ama etek öpmeyen sinemacılara desteklerin kesilmesi nitelikli filmlerin çekilememesi demek. Bu yıl çekimine başlanamayan filmler, gelecek yılların izlenemeyecek filmleridir. Bu yıl izlediklerimiz ise, muhtemelen daha önceden başlanmış, belki son kısımları OHAL’e denk gelmiş filmlerdir. Seyirci açısından da, OHAL’in ya da siyasi baskıların seyirci sayısına etkisi olumsuz mu bilmiyorum. Ama sanmıyorum, çünkü genelde böyle olmaz. Seyirci sinemadan kaçmaz. Tabii salonlardan uzak durduğu muhakkak, daha çok büyük şehirlerdeki terör eylemleri, sokaklara ve salonlara bir süre durgunluk getirdi. Bunlar dışında önceki yıllar gibi bir yıl geçirdik. Saray sineması ise bu yıl da tutturamadı” diye konuştu.  
 
TEKELLEŞME KORKUNÇ BOYUTTA 
 
İzleme oranlarına ilişkin ortaya çıkan rakamların dağıtım tekellerinden bağımsız olmadığına dikkat çeken Günerbüyük, dağıtım tekelini “Korkunç bir canavar” olarak tanımladı. Günerbüyük, “Sinemada hangi filmin ne kadar izleneceğine neredeyse önceden karar verilebiliyor” diye belirtti. Festival filmlerinin izleyici rakamlarındaki düşük orana da değinen Günerbüyük, uluslararası kamuoyunda beğenilen ve birçok festivallerde ödüller alan filmlerin dağıtım tekelinin uzanmadığı mecralarda daha büyük rakamlara ulaşamadığını söyledi. 
 
‘DÖNGÜYÜ KIRMADAN DEĞİŞMEYECEK’
 
Festivallerde ödül alan filmlerle seyircinin arasını açan sebebin başlı başına dağıtım tekelleri olmadığını ifade eden Günerbüyük, “Epeydir, festival filmleri, ya da sanat filmi de diyorlar, zaten seyirci için yapılmıyor. Milyona ulaşmak diye bir hedef yok yani. Kolaycılık lafını bir daha kullanacağım. Seyircilerin çoğunluğu bildiği şeyleri tekrar eden filmlere kolay tav oluyor. Sanat filmi üreticisi de farklı değil. Döngüyü kırmadan bu değişmeyecek” diye konuştu. 
 
'OSCAR TİCARİ BİR ALANDIR' 
 
Oscar’a ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Günerbüyük, “Oscar, dünyadaki sinema ödülleri içinde en ticari olanıdır, doğrudan Amerikan film sektörü tarafından verilir. Onun için, sanatsal niteliğin değil, olsa olsa ticari başarının göstergesi sayılması gerekir. Tabii bizde, Oscar adayı olmanın bir reklam değeri var. Genelde Oscar adaylarını buna göre değerlendiriyoruz” dedi. 
 
SANSÜR ÇOK ETKİLİ OLDU 
 
Yasaklanan film festivallerine ilişkin de konuşan Günerbüyük, şöyle devam etti: “Böyle devam ederse festivallere ne bir sinemacı ne bir seyirci gidecek. Festivallerin devlet törenlerinden bir farkı kalmayacak. Bu son müdahaleler, sansürler olana kadar festivaller, filmlerin özellikle tanıtımında büyük rol oynuyordu. Kısmen de seyirciyle yüz yüze gelmekte. Bir de tabii ödül alanlar için gelir kaynağıydı. Filmlerin seyirciyle buluşmasında festivaller güdük bir olanaktı. Seyirciyle bağlar kurmanın yeni yollarını bulmak şart. Festivaller yarın değilse öbür gün kurtulur belki, ya da yerine başkaları yapılır. Ama geleneksel olanı tekrar etmekle sinemadaki o boşluk dolmaz. Ulusal Yarışma organizasyonu, aslında çok başarılı bir girişimdi. En önemlisi, kimsenin bu devlet törenlerine mahkum olmadığını gösterdi. Epeydir, başka alanlardaki gibi sinemada da genel bir bekleyiş var. Kısaca kimse bir şey yapmayıp ‘bunların gitmesini’ bekliyor. Öyle zamanda yapılan en küçük şey umut kaynağı oluyor.” 
 
MA / Bilal Seçkin