Tiyatrocu Kuşku: Her koşul kendi sanatını doğurur

img

İZMİR - Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu üyelerinden Vedat Kuşku, iktidarın dayattığı hegemonyaya karşı “Her koşul kendi sanatını doğurur” dedi ve ekledi: “Biz yenilirsek yeniden başlarız, ama onlar yenilirse tarihten silinecekler.” 

“Muhalif sanat” fikri ile 1993 yılında İzmir'de yola açıp, bugüne kadar birçok başarılı oyuna imza atan Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu, söylemek istediklerini salon veya sokakta sahneledikleri oyunlarıyla izleyicilerine ulaştıran bir grup. 12 kişilik ana kadrosuyla farklı yaş gruplarındaki çocuklara tiyatro dersleri veren grup, masal okumaları ve masalların yeniden yazılması ile ortaya koydukları drama çalışmaları ile de çocuklara dünyaya farklı bir pencereden bakma olanağı sunuyor. 
 
Topluluğun üyelerinden tiyatrocu Vedat Kuşku, OHAL ve KHK’ler derken, Türkiye’nin Efrin’e dönük operasyonu ile birlikte yükselen savaş sesleri arasında sanat ve sanatçıların karşı karşıya kaldığı baskı ve sansürü yorumladı.
 
Oymadıkları oyunlar ve çalışmaları ile toplumsal sorunlara gönderme yaptıklarını belirten Kuşku, Türkiye’de muhalif sanata dönük sansür uygulamalarına karşı umutla oyunlarını sahnelediklerini söyledi. 
 
İSMİ NAZIM HİKMET'İN ŞİİRİNDEN ALINTI
 
Duvara Karşı Tiyatro Grubu’nu egemen sisteme karşı duran bir yapı olarak yorumladıklarını ifade eden Kuşku, ‘Duvara Karşı’ ismini de Nazım Hikmet'in "O Duvar" adlı şiirinden esinlendiklerini paylaştı.
 
Türkiye’de bugün yaşanan doğrultusunda yeni hazırlıklar yaptıklarını aktaran Kuşku, bu yıl için "Savaş ve Barış" adlı bir çocuk oyunu hazırladıklarını belirtti. Kuşku, aynı zamanda süreç Suriye ve Türkiye’nin Efrin’e dönük başlattığı operasyon nedeniyle de Wolfgang Borchert'ın savaşın yıkıcılığını anlattığı "Kapıların Dışında" oyununu Mart’tan itibaren oynamaya başlayacaklarını ifade etti.
 
‘İTAAT ETMEYE YATKIN BİR TOPLUM YARATILMAK İSTENİYOR’
 
Türkiye’de son günlerde yaşananlardan dolayı, sanatın ciddi anlamda baskı altına alındığını belirten Kuşku, sistemsel olarak Türkiye'yi AKP öncesi ve AKP sonrası olarak ikiye ayırdıklarını söyledi. Kuşku, 2002 yılından önce de sanata dair Türkiye’de benzer baskılar olsa da, AKP döneminde politik olarak eğitim ve bilimin birbirinden ayrılmasıyla yorumlamayan, yüzleşmeyen ve itaat etmeye yatkın bir toplum yaratılmak istendiğinin altını çizdi. 
 
Sanatın ilk dönemler “günah” gerekçesi ile baskı altına alınmak istendiğini hatırlatan Kuşku, şimdilerde ise, politikalarına uymadığı gerekçesiyle siyasilerce rahatlıkla yasaklanabildiğine dikkat çekti. 
 
'MUHALİF SANATIN ÖNÜ KAPATILMAYA ÇALIŞILIYOR'
 
Kuşku, buna dair güncel örnekler olarak ise Barış Atay'ın "Diktatör" oyunun yanı sıra KHK ile işinden atılan okul öncesi öğretmeni Duygu Şahlar'ın oyunlarının birçok yerde yasaklanmasını verdi. Kuşku, bu örnekler gibi iki hafta önce kendilerinin de sahne alacağı bir oyunu İzmir İl Eğitim Müdürlüğü’nün ‘Çocuklarımızın tiyatroya gitmesini istemiyoruz’ şeklindeki açıklaması nedeniyle oynayamadıklarını belirtti.
 
Mezopotamya Kültür Merkezi, Ay Işığı Kültür Merkezi ve İzmir'den Yeni Kapı Kültür Merkezi’nin, OHAL KHK’leri ile kapatıldığını hatırlatan Kuşku, bu süreç içerisinde baskının çok arttığını ve muhalif sanatın önünün kapatılmaya çalışıldığının altını çizdi. 
 
‘YENİLİRSEK YENİDEN BAŞLARIZ, ONLAR YENİLİRSE…’
 
Yine 1980 Anayasası’nda sokakta tiyatro yapmanın yasak olmasından dolayı birçok kez sokakta yaptıkları tiyatrolar nedeniyle gözaltına alındıklarını paylaşan Kuşku, "Her gelen iktidarın baskılarını aşa aşa bu günlere geldik. En ufak bir sorunumuz yok. Her koşul kendi sanatını doğurur. Mesela bu süreç bize ‘Suikast’ adlı bir oyun yazmaya itti, bu dönemi anlatan. Bir şekilde işte onlar kendi hegemonyasını dayatmaya çalışıyorlar. Biz de kendi etkinliğimizi artırmaya çalışıyoruz ve biz biliyoruz ki; Biz yenilirsek yeniden başlarız, ama onlar yenilirse tarihten silinecekler. Umudumuz her zaman var, devam ediyoruz her koşulda" dedi.
 
Savaşa karşı tavırlarını oyunlarıyla ortaya koyduklarını söyleyen Kuşku, bu dönem içerisinde yapılması gerekenin bu savaşın zenginlerin savaşı olduğunu anlatmak olduğunu vurguladı.
 
Kuşku, "Savaşın zenginler tarafından çıkarıldığını ve fakirlerin öldüğünü görüyoruz. İşte bu yüzden biz zaten politik yönümüz olarak direk müdahale ediyoruz. Yani biz sanatçılar olarak savaş istemiyoruz" diye konuştu.
 
'MUTLAKA BİZ KAZANACAĞIZ'
 
Bu dönem içerisinde tüm kurumların sahiplenilmesi gerektiğini ve eve kapanmak yerine bu sürecin nasıl atlatılacağı hakkında fikir yürütülmesi gerektiğini belirten Kuşku, "Çünkü yaptığımız her şey ile istediğimiz dünyayı bir saniye önceye çekmiş oluyoruz. Yani şu konuşma olmamış olsaydı, 10 sene sonra istediğimiz dünya olacaksa bu konuşmadan sonra artık işte 9 yıl 11 ay sonra olacak gibi. Bu yüzden bu dönemde sahipleneceğimiz her şeyi sahiplenelim ve çalışalım. Çünkü çalışmazsak bu dünya da kötüye gidecek. Yani bakkalımızla, otobüs şoförümüzle, çalışan işçilerle ve sanatçılarla konuştuğumuzda bile bir geriye gidiş var ama her şeye rağmen umudumuz var. Bu yüzden mutlaka biz kazanacağız" ifadelerini kullandı.