Şair Dîjle: Edebiyat direnişle buluşmalı ki özgür coğrafyada icra edilebilsin

img

DİYARBAKIR – Şair Rêdur Dîjle, Schiller’in, “Sanat, özgürlük tarafından emzirildikçe büyür” sözünü hatırlatarak, “21’inci yüzyılın en direnişçi ve demokratik kuşağının onurlu mücadelesi kalemle, şiirle çok etkin bir şekilde buluşmalı ki şiir de, sanat da bu coğrafyada artık özgür icra edilebilsin” dedi. 

Yaşamın içinden beslenen edebiyat, bazen konusunu bir kişinin yaşamında alırken diğer taraftan da tarihe yön veren olayları ele alabiliyor. Tarihsel süreçlerin Kürt edebiyatındaki yeri ve bu süreçlerin edebiyatı nasıl etkilediği üzerine şair Rêdur Dîjle ile konuştuk. Şair olarak edebiyatı şiir özelinde ele alan Dîjle, şiirin, şairin iç dünyasındaki hissiyatlarının yanı sıra toplumun ve yaşamın varoluşsal mücadelelerini de dert edinerek yansıtma aracı olduğunu belirtti. 
 
ORTADOĞU’DAKİ ÇOK SESLİLİK YOK EDİLMEK İSTENİYOR
 
Kürt edebiyatının konumunun da bu topraklardan bağımsız ele alınamayacağını, Dicle ve Fırat’ın beslediği bereketli, çok dilli, inançlı uygarlık merkezi olan Mezopotamya’da yaşananların da edebiyatta etkili olduğuna işaret eden Dîjle, “Bu topraklar yüzyıllarca birçok halk, toplum, dil, din, ritüel ve kültürlere ev sahipliği yapmış. Öte yandan bu kültür, inanç ve halklar harmonisi coğrafya birçok nedenden ötürü savaşlara tanık olmuş ve halen de tanıklık yapmakta. Bugün de baktığımızda emperyal güçlerin, ulus devletlerin şovenist, faşizan ve mutaassıp siyasetleri uğruna huzurun ve demokratik birlikteliğin teminatı olan topluluk, kültür, inançlar harmonisi yaşamı hedef alan bir savaş yürütmekte. Ve insanlar bugün yaşananları 3. Cihan Harbi olarak nitelendiriyor. Elbette yaşamı tümüyle tehdit eden bu savaşlar ve ulus devlet denen canavarlarca bugün Ortadoğu’da söz konusu bu çok seslilik ve renklilik yok edilmek istenmekte. Tabi bu yok oluşa karşın, varoluşsal ve haklılık zemininde öz gücüyle direnen halklar mücadelesi de söz konusu” diye ifade etti.
 
DİRENİŞ VE EDEBİYAT NASIL BULUŞACAK?
 
Bu coğrafyanın direnişinin edebiyat ve kültür ayağıyla nasıl buluşacağı sorusunun ön plana çıktığını vurgulayan Dîjle, Kürt edebiyatı ya da Kürt şiirinden beklenenin ne olduğunun da bu noktada açığa çıktığına işaret ederek şöyle devam etti: “Elbette Kürt edebiyatı uzun yıllardır statü, kimlik ve dil sorunu ile mücadele etmekte. Ama kanaatimce, bu sorunların yanı sıra mücadeleyi, direnişi ve savaşmayı de en etkin bir biçimde kendine dert etmeli ve mücadelesini ettiği sorunlara eklemeli. Edebiyat var, ama tümüyle topluma mal olamama sorunu var diye düşünüyorum.  Elbette bunun üzerinde birçok faktörün etkisi vardır. Ama bu noktada en önemli sorunlardan birinin edebiyatın, şiirin meseleye ve gerçeğe toplumun dil ve vicdanı olan aydın, devrimci kimlik ile hareket edememe olduğunu düşünüyorum. Yani arkada değil de, önde olmaya yabancı.”
 
Dünyaya bakıldığı zaman edebiyatın halkın mücadelesiyle birlikte hareket ettiği ve öncülük rolü üstlendiği çok fazla örneğin olduğunu hatırlatan Dîjle, Cezayir, Tunus, Fas gibi Kuzey Afrika ülkeleri ve Irak, Filistin, Angola, Mozambik gibi birçok örnekler verilebileceğini belirtti. 
 
DÜNYA ŞİİR İLE DİRENDİ
 
Dîjle, Fransa’nın Cezayir’i işgali dönemini örneklendirerek, “Mesela Fransa Cezayir’i işgal etmeye kalkışınca, ilkin Arapçayı ortadan kaldırma saldırılarını başlattı. Niçin? Bu noktada PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan bir alıntı yaparsak; çünkü ‘Bir toplum anadilini ne kadar geliştirmişse, yaşam düzeyini o kadar geliştiriyor demektir. Yine dilini ne denli yitirmiş ve başka dillerin hegemonyası altına girmeyle karşılaşmışsa o denli sömürgeleşmiş, asimilasyona ve soykırıma uğramış demektir. Bu gerçekliği yaşayan toplumların zihniyet, ahlak ve estetikçe anlamlı bir yaşamlarının olamayacağı, hasta bir toplum olarak silininceye dek trajik bir yaşama mahkûm kalacakları açıktır.’ Fransa’nın da Cezayir’i Fransızlaştırmak için Cezayirlilerin şah damarı olan Arapçaya yabancılaşması ve Fransızcanın hakim olması ve Cezayir halklarının direnişini besleyen kültür zeminini yok etmek gerekliydi. Bunun için Arap kimliğini bertaraf etmeye ve etnik bölücülüğe kadar gidip, Berberileri ve Arapları birbirinden ayırarak, Berberilerin bulunduğu bölgede Arapçayı yasakladı ve eğitim, öğretim yeri olan köy mescitlerine, enstitülerine kadar yöneldi. 
 
Ama tüm bunlara rağmen Cezayirliler ‘Cezayir Cezayirlilerindir’ deyip bu işgale ve sömürüye boyun eğmediler. Hakeza buna benzer durumlar Tunus ve Fas’ta de ortaya çıktı. Bunun yanında Kuzey Afrika şiiri direnişle birlikte uzun yıllardır içine saplandığı, bir türlü üstünden atamadığı klasik şiir konularının, duyguyu savuşturan konuların ötesine geçmeyi başardı ve topluma ön ayak olmayı dert edindi. Mücadeleyi konu edinen bu şiir, Kuzey Afrika’nın sömürgeciliğe, işgale karşı bağımsızlık ve birlik yolunda emperyalizme karşı önemli bir karşı duruş sergilemiş ve adeta direnişin ve mücadelenin silahı olmuştur. O dönem, Fransız düşünür Paul Sartre, Cezayir işgaline karşı Paris sokaklarında bildiriler dağıtıyor. Öte yandan İsrail’in saldırılarına ve işgaline karşın Mahmud Derviş, Nizar Kabbani gibiler Filistin direnişinin, Arap toplumunun sesi oluyorlar. 1960-70’li yıllarda Portekiz’in sömürüsüne karşı direnen Angola, Mozambik gibi ülkelerde edebiyat, şiir direnişin sesi olmaya çalıştılar. Bu tür örnekler çoğaltılabilir” diye ifade etti. 
 
AYDINLARIN ÖNCÜLÜĞÜNDE YAŞANAN DEVRİMLER
 
Hemen hemen tüm devrimlerin, direnişlerin fikriyat, edebiyat ve aydın zeminine sahip olduğunu vurgulayan Dîjle, devrim ve direnişlerin bu zemin ekseninde gerçekleştiğini, Fransız Devrimi ve Ekim Devrimi’nin de bunun en önemli örnekleri olduğunu söyledi.
 
Dîjle, bu zaferlerde direnişin edebi ve aydın ayağının da büyük etkisi olduğunu ancak Kürtler için bu durumun tersi yönde direnişle birlikte bir aydın zemini oluştuğunu dile getirdi. Dîjle, bu topraklardaki devrimin geç kalışının da en önemli sebeplerinden birinin bu olduğuna dikkat çekti. 
 
Kürt edebiyatı bakımından Kobanê’de DAİŞ’e karşı verilen mücadelenin farklı bir etki yarattığını söyleyen Dîjle, bu süreçte halkın 7’den 70’e fikri ayrılıklara rağmen direnişin yanında yer aldığını ve Edebiyat için de benzer bir etki bıraktığını belirtti. 
 
KOBANÊ ŞİİRİ, MÜZİĞİ CANLANDIRDI
 
O dönem yaşananları da hatırlatan Dîjle o dönemde kendisinin de bir şiir kaleme aldığını aktararak, “DAİŞ Kobanê’ye üç cepheden 5 bine yakın gücü ile saldırdığında o küçük kentte günlerce bin 500’e yakın direnişçi ferdi silahlarla direnmeyi başardılar. Ve bu direnme hali, bir kez daha yaşamak, geleceğe umutla bakmanın umudunu insanlıkta uyandırdı. Bu karşı koyma hali ve yaşamı savunma durumu olan Kobanê direnişi Kürtler nazarında da yıllarca özlem duyulan ulusal birlikteliğin zeminini bir kez daha yarattı. İlk kez fikri, politik tutumu, duruşu ne olursa olsun hemen hemen 7’den 70’e Kürt toplumunu tümüyle harekete geçirdi. Beni etkileyen yönlerinden bir tanesi de bu simgesel yönüydü. Ve ister istemez bu durum şiiri, müziği de canlandırdı kısmen. Çünkü bu direniş kalıcılaştırılmalıydı, geleceğe aktarılmalıydı. Bundan dolayı ben de birçok kişi gibi edebi bir sorumluluğu kendimde gördüm ve modern çağın pisliklerine karşı insanlığı kokuşmuşluktan, çürümüşlükten ve eşitsizlikten kurtarmayı dert edinen direnişi yazmalıydım” dedi.  
 
İçinde bulunduğumuz dönemde de Kuzey Suriye’nin Efrin kentine yönelik saldırıların olduğunu söyleyen Dîjle, Kobanê sürecinden farklı bir süreç olduğuna işaret ederek,  “Kobanê’de adı duyulduğunda korku tablosu oluşan DAİŞ’e karşı bir mücadele vardı. Ama şimdi Efrîn’de askeri olarak dünyanın sayılı büyük ordusuna sahip ve resmiyette zımni ama fiiliyatta apaçık dünyanın emperyal güçlerinin destek verdiği bir ülke var ve buna karşı öz gücüyle direnen bir ilçe var. Bundan dolayı Efrîn direnişi Kobanê direnişinin bir üst halidir diyebiliriz. Dünya insanın yaşama ve geleceğe dair kederle umutsuzluk arasına sıkıştırılmış ruh halini irdeleten ve insanlığın ortak kültürel değerlerinin mirasının savunuculuğunu yapan, evrensel bir direniş” diye ifade etti. 
 
‘SANAT ÖZGÜRLÜK TARAFINDAN EMZİRİLDİKÇE BÜYÜR’
 
Şiirin, edebiyat küresel sistemin insanlığı kuşattığı bu dönemde, Efrîn’de yaşanan sürecin en etkin ayaklarından biri olabileceğinin altını çizen Dîjle, “Şiir, talanı, sivil ölümleri, ekolojik yıkımı ve tarihi yerlerin, tapınakların tahribatını yansıtabilir ve yayabilir. Tabi boşuna duygu savuşturan, mağduriyet eksenli ve sloganik olan bir şeyden bahsetmiyorum. Direnişin estetiğine paralel bir hafıza ve belge niteliğinde demek istediğim. Friedrich Schiller, ‘Sanat, özgürlük tarafından emzirildikçe büyür’ der. Bunun için 21’inci yüzyılın en direnişçi ve demokratik kuşağının onurlu mücadelesi kalemle, şiirle çok etkin bir şekilde buluşmalı ki şiir de, sanat da bu coğrafyada artık özgür icra edilebilsin” dedi. 
 
MA / Dicle Müftüoğlu