‘Dengbêjlik sözle direnmektir’

img

DİYARBAKIR - Sur sokaklarında 52 yıldır kilamlar seslendiren Dengbêj Naif Subaşı, sesleri ve sözleriyle direnişe dahil olduklarını belirterek, Öcalan'ın hiçbir zaman dengbêjlerin dilinden düşmediğini söyledi. 

Kürt tarihinin sözlü tarih aktarıcıları olan dengbêjlik geleneği aynı zamanda sanattaki yerini günümüz koşullarına rağmen canlı tutuyor. Dengbêjliğin nesiller arasında köprü görevi üstlendiğini dile getiren Dengbêj Naif Subaşı, Kürtlerin yaşamış oldukları acıları ve sevinçleri kilamlarıyla yansıtıyor. Diyarbakır’ın Hazro ilçesine bağlı Yerigüzel (Munisî ) köyünde 1959 yılında dünya gelen Subaşı, 8 yaşından beri dengbêjlik yapıyor. 1968 yılında ailesiyle birlikte Sur’a yerleşen Dengbêj Naif Subaşı, küçük yaşlarında dedesiyle sürekli dost meclislerine gelen dengbêjleri dinleyerek büyüdüğünü söyledi.  
 
Serhat ve Diyarbakır bölgelerindeki dengbêjlerin söylediği klamların kendisini çok etkilediğini ve o zamanlarda dengbêj olmaya karar verdiğini dile getiren Subaşı, dengbêjler içinde kendisini en çok etkileyenin Dengbêj Salihê Beynatê olduğunu belirtti. Zamanla etrafında gelişen olayların duyguda olgunlaşmasıyla dile aktarıldığını kaydeden Subaşı, Kürtlerin yüzyıllar boyunca yaşamış olduğu acı, keder, mutluluk, aşk ve göç gibi olayları dengbêjlik sanatı üzerinden bu günlere kadar aktarıldığını ifade etti.    
 
‘DENGBÊJ HALKIN DİVANINDAN AYRILMAMALI’
 
Olgunlaştıktan sonra halk arasında Munisli Dengbêj olarak anıldığını belirten Subaşı, 2007 yılında Diyarbakır’da Dengbêj Evi’nin açılmasıyla orada söylemeye başladığını, ancak kayyum atandıktan sonra Dengbêj Evi’nden ayrılarak sanatını özgürce icra edeceği halk divanlarındaki yerini aldığını belirtti. Dengbêjlik sanatının Kürt kültürü üzerindeki önemine dikkat çeken Subaşı, "Dengbêjlik kültürü, Kürtlerin ilk sözlü tarihidir. Bu anlamda hayatidir ve Kürtlerin varlığıdır. Şeyh Sait, Gazi Muhammed ve Seyit Rıza’dan tutun Abdullah Öcalan'a kadar yaşanan olayları hangi bölgede neler yaşanmış, kim nerede ölmüş, hangi bölgede hangi ağa ve mir yaşamış, nerede büyük aşklar yaşanmışsa onlar üzerine ağıt, şiir, kaset ve stranlar, dengbêjin duygu süzgecinden geçerek dünden bugüne bir köprü kurmuş” diye özetledi. 
 
‘DENGBEJLER SESİ VE SÖZÜYLE DİRENİYORDU’
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın devletlerarası bir operasyonla Türkiye'ye teslim edildiği dönemde bölgede çok karışıklıklar olduğunu hatırlatan Subaşı, “Halkta müthiş bir öfke, kızgınlık vardı. O dönemde birçok kişi kendini yaktı. Kadınlar siyah elbiseleriyle yas tutuyordu. Anneler zincirle kendini bağlayan eylemleri yapıyordu. Dünyanın birçok yerinde Kürtler ayaktaydı. Yaşanan yas ve matem havası elbette dengbêjlerin kilamlarına da yansıyordu. Bu da baskı ve gözaltılara neden olurken, aynı zamanda beraberinde direnmeyi getiriyordu. Sazı olan sazıyla, sözü olan sözüyle direniyordu. Dengbêjler de sesi sözüyle direniyordu” ifadelerini kullandı. 
 
‘ÖCALAN KÜRT SANATÇILARIN DİLİNDEN HİÇ DÜŞMEDİ’
 
Öcalan’ın mücadeleye başladığı günden yakalandığı güne kadar Kürt sanatçıların dilinden düşmediğini aktaran Subaşı, Öcalan’ın savunduğu barış, özgürlük ve eşitlik ilkelerini benimsemesi açısından halklarda her zaman bir umut yarattığını kaydetti. Yaşanan savaş halinin Öcalan’ın tecrit edilmesiyle bağlantılı olduğunu dikkat çeken Subaşı, “Eğer bu sorun çözülürse belki bu ülkeye barış gelir. Sanat ve sanatçı üzerindeki baskılar da son bulur. Savaşla, yok etmekle, tutuklamalarla bu sorun çözülmez. Herkesin özgürce düşüncesini ve türküsünü söylemeye hakkı vardır. Eğer barış ve kardeşlik gelirse belki o zaman Kürt dengbêjler de ölüm ve yas yerine aşk ve seyran kilamlarını söyler" dedi.