Harabeye çevrilen bir tarih: Ani

img

KARS – Yüzyıllarca bölgenin en görkemli kentlerinden biri olan Ani kenti, geçen zamana rağmen hala büyüsünü koruyor. Ulaşımı zor olan ve ilgisizlikten “Harabe” adını alan Ani, halklar ve kültürler için ortak değer niteliğinde.

Türkiye ve Ermenistan arasında bir sınır niteliği taşıyan Arpaçay Nehri’nin hemen yanında bulunuyor Ani kenti. 4 bin 500 metre boyunca uzanan surlardan içeriye girildiğinde bir zaman tünelinden geçmişsiniz hissi yaratan Ani'de, 78 hektarlık bir alanda bulunan dev eserler ve kaybolmaya yüz tutan bir tarih karşılıyor sizleri. Ani surlarının görkemi Diyarbakır surlarını çağrıştırıyor. Yine surların üzerindeki kabartmalar da kentin geçmişine dair izleri bugüne taşıyor. 

MEDENİYETLERE EV SAHİPLİĞİ YAPAN KENT

Tam kuruluş tarihi bilinmeyen ve Ermeni Bagratuni Hanedanlığı döneminde kurulduğu belirtilen kent, yüz yıllarca Bagratuni Ermenilerinden Bizanslılara, Selçuklulardan Gürcülere ve Osmanlılara ev sahipliği yapmış, o medeniyetlerden izleri silikte olsa bugünlere taşıyabilmiş. 1319’daki depremde ağır hasar gördüğü belirtilen Ani, daha sonra Timur tarafından ele geçirilerek tahrip edilir. Tahribata rağmen 1535 Osmanlı-İran savaşına kadar ayakta kalır. 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında Rusların eline geçen bölge, Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlılar tarafından geri alınır. Bir dönem yeni kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin toprakları arasında yer alan kent daha sonra Türkiye sınırları içinde kalır.

1001 KİLİSEDEN GERİYE KALANLAR

İpekyolu üzerine kurulan kent, dönemin zengin kentleri arasında yer almakla birlikte birçok savaş ve yıkıma da tanıklık etmiş. Yaşanan bu yıkımdan kaynaklı olsa gerek birçok metinde ve kaynakta bu kentin adı Ani Harabeleri olarak geçiyor. “1001 Kilise Kenti” olarak da bilinen Ani'den geriye kalan birkaç kilise mimarisiyle görenleri büyülüyor.

Kars kent merkezine 48 kilometre uzaklıkta bulunan Ani, uzun yıllar restorasyon ve bakıma tabi tutulmadığı gibi büyük oranda tahrip edilmiş. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Ani, 2011 yılında başlayan kazı ve restorasyon çalışmalarında da pek yol kat edilmiş değil. Bu durum Ani surlarından içeriye girildiğinde kentteki yıkımıyla görülüyor. Yıkılmış ve büyük bölümünün izlerinin dahi ortada kalmadığı kente dair konutlara ait taşlar, kentin her tarafında dağılmış bir halde bulunuyor. Hatta ayakta kalan eserlere ulaşmak için yapılan toprak yolların kenarlarına da bu taşlardan konularak yola çerçeve çizilmesi dikkat çekiyor. Kiliselerin içlerine hatıra niyetiyle yazılan yazılar, isimlerde yaşanan tahribatı arttırmış.

Bugüne kadar yapılan araştırmalarda 40 kilise, şapel ve anıt mezar tespit edilen kentte ayakta duran mimari eser sayısı sınırlı. Kentin ayakta duran en büyük yapısı olan Ani Katedrali, kırmızı taşlarla örülmüş duvarları, üzerine işlenmiş desenleriyle dikkat çekiyor. Tavanı ve bir köşesi yıkılmış olan katedralin bu hasarı 1319'da yaşanan depremden aldığı belirtiliyor.

Aziz Gregor Kilisesi de Ani'nin simge yapılarından biri olarak biliniyor ve hala ayakta kalması sebebiyle görenleri büyüleyecek nitelikte. 10. yüzyıl sonlarında kurulan 12 kenarlı şapeli ve kubbesi olan kilisede bulunan ve Bagratuni Ermenilerinden Prens Grigor Pahlavuni’ye ait olduğu sanılan anıt mezar da kentte yaşanan yağmadan nasibini almış.

Kentte Arapçay Nehri'ne bakan uçurumda bulunan Ebul Manucehr Camii'nin tarihine ilişkin muamma da hala devam ediyor. Kimi kaynaklar bu yapının 1000'li yıllarda yapıldığı söylense de minarenin asıl binaya eklendiği belirtiliyor.

Kent içerisinde birçok yapı, duvar iskelelerle ayakta kalmayı başarırken yapılan restorasyonun sırasında Ebul Manucehr Camii'nin çatısının saçtan yapılması restorasyonun nasıl süreceğini göstermeye yeter. Yine sur kapısında güvenlik görevlisi dururken, kent içinde hiçbir görevli ve rehberin olmayışı da dikkat çekiyor.

MAĞARA EVLERİ

Aziz Gregor Kilisesi'nin karşısında bulunan kayalara oyulan mağaraların tarihi de pek bilinmiyor. Birçok tarihçi tarafından Ani kentinin kuruluşundan öncesine dayandığı belirtilse de arkeolojik bir kazı yapılmadığı için yazılı kaynaklarda net bilgilere ulaşmak da mümkün değil. 20. yüzyıl başlarında bu mağaralarda insanların yaşadığı da söylenceler arasında.

ULAŞIM SORUNU VAR

İlgisiz bırakılan kenti görebilmek de ayrı bir uğraş gerektiriyor. Kars merkezinden buraya Ören köyüne gelen minibüs dışında araç yok. Köy minibüsü de sabah kente gelen ancak akşamüzeri köye dönmesinden dolayı kullanılamıyor. Kent merkezinden ancak kiralanacak özel taksilerle Ani’ye geliniyor.

Yerli turistlerin kendi imkânlarıyla geldiği Ani'nin asıl misafirleri ise, özel turlarla günü birlik gelen Ermeniler. Grup olarak kenti gezen Ermeniler, tur kapsamında yanlarında olan rehberinin kent tarihine ilişkin anlatımlarını kimi zaman gözleri dolu bir şekilde dinliyor ve belki de yok olup giden tarihlerine ağlıyorlar.

Yerli turistlerin böyle bir rehberden tarih dinleme olanağı olmadığı yapıların çevresinde bulunan tabelalarda bu bilgileri bulmak mümkün değil.

SAVAŞ ANİ’Yİ DE ETKİLEDİ

Kente ilişkin ulaşım zorluğunu ve ilgiyi konuştuğumuz taksiciler ise yaşanan savaş halinin kentin durumunda etkili olduğunu belirtiyor ve "Eskiden özellikle yazları buraya çok fazla turist geldiği için büyü otobüs firmaları tarafından turlar düzenlenirdi. Bu turlarda sadece Ani'ye değil kentin tüm tarihi yapıları gezilirdi. Ancak şimdi turist gelmediği için kent merkezinden turlar yapılmıyor" diyor. Gelen yerli ve yabancı turistler ise genellikle kent merkezine uğramadan Ani'ye gidip-geldikleri için gelen turistin kent ekonomisine bir katkısı olmuyor. 

Yapılan restorasyonla Ani'nin "Harabe" sıfatından kurtulup kurtulmayacağı bilinmemekle birlikte kent hala ayakta kalan görkemli yapılarıyla misafirlerini bekliyor.

MA / Dicle Müftüoğlu