VAN - Edebiyatın bir toplumun doğası ve belleği olduğunu belirten yazar Rengîn Kardelen, "Kendi edebi eserlerini çıkaran, öykü, şiir ve romanını yazan, üreten hiçbir toplum yok olamaz, yok edilemez. Edebiyat bir diriliş ve varoluş inadı, kültürel ve tarihi değerlerini yaşatma iradesidir" dedi.
Belçika’da yaşayan Kürt yazar Rengîn Kardelen, ile ilk deneme kitabı Xaşxaş için düzenlenen söyleşiye geldiği Van'da bir araya geldik. Kardelen ile kitabının yanı sıra edebiyat serüvenini, Kürt edebiyatı ve kültürüne yönelik baskılar, Kürt diline yaklaşım üzerine konuştuk. 1974 yılında kendi Diyarbakır'ın Sur ilçesinde doğan Kardelen, kendi değimiyle Sur'ın labirent gibi kuçelerinde (Sokak) kara taşların efsunlu hikayelerini dinleyerek büyür.
Ruhsal mayasını kadim kentin isyankar ve Robîn Hoodçu tarzından aldığını dile getiren Kardelen, Kürt halkının yürüttüğü özgürlük mücadelesinin yayıldığı bir ortamda büyümenin kendi yaşam çizgisini oluşturmakta etki ettiğini dile getiriyor.
"Xaşxaş" kitabını içinde yaşadığı toplumun "öz yaşam öyküsü" olarak tanımlayan Kardelen, bir halkın kendini küllerinden yeniden yaratma gücünü işlediğini dile getiriyor.
'SONU MUHTEŞEM OLACAK DİYEN UMUT ÇIĞLIĞIDIR'
Kitabı yazarken ruhunu yontar gibi hissettiğini söyleyen Kardelen, ülkenin belleğinde yükselip alçalan bir yankı gibi, geçmişten gelip güncelin yamaçlarında yayıldığını belirterek şunları dile getirdi:"Xaşxaş bir çağrıdır, bir sesleniş ve kendi özüne bir davettir. Sur taşlarında kırılan hüzünlü bir serzeniştir. 'Sonu muhteşem olacak' diyen bir umut çığlığıdır. Xaşxaş’i yazarken kendi ruhumu yontar gibiydim. Ağzı açık onlarca yarayı yüreğimde taşıyordum ve ağrının, sancının, aynı zamanda gururun ve umudun sözcükleri adeta nefesimden kitabın sayfalarına süzülür gibiydi."
'EDEBİYAT BİR TOPLUMUN DOĞASI VE BELLEĞİDİR'
Edebiyatın bir toplumun doğası, belleği ve duruşu olduğunu söyleyen Kardelen, edebiyatın aynı zamanda bir toplumun kendisini estetize etme, yaratma ve geleceğe taşıma etkinliği olduğunu vurguladı. Edebiyatın verili olanın ötesine geçme, onu arama ve oluşturma eylemi olduğunu dile getiren Kardelen şöyle devam etti: "Değişmesi gereken ile değişmemesi gerekenin dengesini oluşturur. Edebiyat bir toplumun yaşam tarzıdır, onun kurgusu, ütopyası ve karakteridir. Bu açıdan kendi edebi eserlerini açığa çıkaran, kendi öykü, şiir ve romanını yazan, üreten hiçbir toplum yok olamaz, yok edilemez. Edebiyat bir diriliş ve varoluş inadı, kendi kültürel ve tarihi değerlerini yaşatma iradesidir" dedi.
'EDEBİYAT SÜRGÜNDE İSYAN ARACINA DÖNÜŞÜR'
Bunu bilen egemenlerin öncellikle dil, kültür ve edebiyata yöneldiğine dikkat çeken Kardelen, bu durum bir toplumun dilini yasaklayacak bir düzeye ulaştığını söyledi. Melayê Cizîrî ve Ehmedê Xanî'nin Kürt edebiyatında yarattığı geleneğin halk ile buluşmasının engellenmeye çalışıldığını belirten Kardelen, Cumhuriyet'in ilk yıllarından bu yana Kürt aydınlarının sürgüne yollandığını ve buna rağmen burada edebiyatın bir isyan aracına dönüştüğünü aktardı.
Mir Celadet Bedirxan, Cegerxwîn, Osman Sabri, Kadri Can ve daha onlarca aydının bir dönemin temsilcisi olarak açığa çıktığını sözlerine ekleyen Kardelen, "Hawar, Nûdem, Tîrêj gibi dergiler bu sürecin edebiyat ve siyasal politik ürünü olarak tarihte önemli rol oynamışlardır. Eğer Kürt halkı Ehmedê Xanî ise onun neslinin devamcısı olan çocukları da Celaddet, Osman Sabri ve Cegerxwîn gibi yüreği ayaklandıran kişilerdir. Yine eğer Mem û Zîn kurgulanmış bir ülke ise Hawar ve Nûdem onun çığlığı ve özlemidir" diye ifade etti.
'EDEBİYAT MÜCADELENİN ÖNEMLİ BİR DİLİDİR'
Kürt edebiyatı üzerindeki baskıların Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle bağlantılı olduğunu dile getiren Kardelen, bir halkın varoluş, özgürleşme ve dil sorununun edebiyatla paralel ilerlediğine işaret ederek, "Bugün kayyumların Kürt kültürü ve edebiyatı üzerindeki baskıları inkârcı devlet politikasının güncellenmek istenmesinden kaynaklıdır. Fakat hesaba katılamayan şey Kürt halkının kat ettiği mesafeler, geldiği politik bilinç, örgütlü güç ve özgürlük düzeyidir. Büstlere dönük baskılar, belediyelere atanan kayyumlar ve Kürt siyasal öncülerinin cezaevlerine atılması ile birlikte okunmalıdır. Diriliş günlerinin edebiyatı kesinlikle politiktir ve politik baskıları yaşar. Mücadelenin önemli bir dili olmak durumundadır, bu da egemen güçlerin hedefi haline gelmesi için yeterli sebeptir. Çünkü onlar edebiyatın toplum kurucu rolünü iyi bilmektedirler " diye konuştu.
MA / Müjdat Can