DİYARBAKIR - 6'ncı Amed Tiyatro Festivali'ne katılım çağrısı yapan oyuncu Berfin Emektar, "Sanat bir düşle başlar sonu özgürlükle biter. Yoksa başka bir şeye dönüşür, sanatın özüne, ruhuna ters bir durum oluşur" dedi.
Amed Şehir Tiyatrosu, "Ji Xewn û Xeyalan Ber Bi Azadîyê-Düşlerden Özgürlüğe" sloganıyla 6'ncı Amed Tiyatro Festivali'ni düzenliyor. 4-13 Mayıs tarihleri arasından düzenlenecek festivale ve Amed Şehir Tiyatrosu'nun çalışmalarına ilişkin oyuncu Berfin Emektar Mezopotamya Ajansı'nın (MA) sorularını yanıtladı.
İZLEYİCİ KİTLESİ DEĞİŞMEDİ
Belediye bünyesinde yürüttükleri tiyatro çalışmalarını kayyum atanmasının ardından özel olarak yürütmeye başladıklarını söyleyen Emektar, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu (DBŞT) olarak çalıştıkları süreçte kendilerini takip eden izleyici kitlesinin şimdi de kendilerini izlemeyi sürdürdüğünü söyledi.Temel sorunun mekan sıkıntısı olduğunu belirten Emektar, salonun yeterli kapasitede olmadığını dile getirerek, "Şuan kente ait tek sahne ve onun için mekanın küçüklüğü bir sıkıntı. Bu mekanın hem küçük olması hem de bulunduğu konum itibariyle daha fazla kişiye ulaşamıyoruz. Birçok oyunda daha fazla talep olmasına rağmen biz ulaşamıyoruz. 1,5 milyon nüfusu olan bir kent ve 80 kişilik bir salon bunu kaldırmıyor" dedi. Talepler karşısında şube açmayı tartıştıklarını söyleyen Emektar, iyi oyun olduğunda talebin yüksek olduğunu ancak ve bu gibi festivallerde oyun sahnelemek için mekanın yeterli gelmediğini belirtti.
'SEYİRCİYLE BAŞKA BİR İLİŞKİ DOĞDU'
Özel tiyatronun maddi avantajları olmadığını ancak manevi avantajlarının çok fazla olduğunu vurgulayan Emektar şunları dile getirdi: "Hem grup dinamiği hem de seyirciyle buluşma samimiyeti daha başka. Seyirciyle başka bir ilişki doğdu aslında. Daha önceden gelip oyunu izleyip giden yerine bunun parçası olan bir seyirci var. Şimdi takip eden, ortaklaşmaya çalışan, biletiyle katkı sunan, sahibi gibi davranan bir seyirci var. Bu bize birçok şeyi sorgulattı. Şehir Tiyatrosu, eski alışkanlıkları olan kurumsal bir yapıydı. Biz ne kadar desek de o kurumun bürokratik bir yapısı bir şekilde mevcuttu. DBP'li belediyelerde birçok şey aşılsa da o kurumların birçok bürokratik işleri var, aşamaları var. Kulislerin kapıları farklı taraflara açılıyor, seyirci, sanatçı başka kapıdan çıkıyordu. Niyetsel olarak tartıştığımız tarafları vardı. Burada daha iç içe geçen bir ilişki var. Bu grup dinamiği açısından çok iyi. Bu kurumdaki sahiplenme, iş bölümüyle yapılan işler daha başka. Burada iş yapmak daha kolay. Bir şeylere takılmadan, grup dinamiğine dayanan avantajı var."
Özel tiyatro olarak çalışmaya başladıktan sonra da DBŞT bünyesinde başlattıkları festivali sürdürdüklerini söyleyen Emektar, festivale ilişkin yürüttükleri tartışmanın büyütmek üzerine olduğunu yapmama gibi bir seçeneğin hiç geçmediğini söyledi. Bu yıl İstanbul ve Van'da da festival yapmayı planladıklarını da sözlerine ekleyen Emektar, kendileri gibi özel olan sadece tek bir tiyatronun festival düzenlediğini diğer bütün organizasyonların destekli yapıldığını söyledi.
'SANAT DÜŞLE BAŞLAR VE ÖZGÜRLÜKLE BİTER'
Festivali 2 yıldır seyircinin desteğiyle yaptıklarını, insanların bilet ya da kombine bilet alarak destek sunduklarını vurgulayan Emektar, festivale katılan grupların da hiçbir maddi talepte bulunmadan kimi zaman kendi yol paralarını dahi karşılayarak geldiklerini belirtti. Tüm zorluklara rağmen festivali asla kesintiye uğratmayı düşünmediklerini söyleyen Emektar, "Kürtlerin tek tiyatro festivali ve bunu kesintiye uğratmak başka bir şey olurdu. "Düşlerden Özgürlüğe" sloganıyla düzenliyoruz. Sanat bir düşle başlar ama sonu özgürlükle bitmek zorunda. Yoksa başka bir şeye dönüşür, sanatın özüne, ruhuna ters bir durum olacak" dedi.
Emektar, 10 gün sürecek kapsamlı bir program hazırladıklarını dile getirerek, belediye bünyesinde imkanların ve salon sayısının fazla olmasının avantajıyla daha kısa süreli festivalin yapıldığını belirtti. 12 oyunun sahneleneceğini söyleyen Emektar, "Mahabat'tan, Süleymaniye, Van, Kerkük, İstanbul gibi kentlerden oyunlar izleyici ile buluşacak. Türkçe oyun yapan tiyatro grupları yer alıyor. Rojhilat Ma'nın katılımıyla kapanış konserimiz var. Biz de bu kentin tüm sokaklarına tiyatroyu taşımak isterdik ama OHAL koşullarında sokakta etkinlik yapmak yasak. Daha büyük oyunları izleyici ile buluşturmak için okulların salonlarına başvuru yaptık ama festivalin adından kaynaklı izin verilmedi" dedi.
Herkesi festivale katılmaya çağıran Emektar,"Herkesin sahiplenmesini bekliyoruz ama bir taraftan da böyle bir tiyatro buluşmasının kendileri için de çok iyi olacağını düşünüyoruz" diye belirtti.
'SANATIN İDEOLOJİSİ EZİLENİN YANINDA OLMAKTIR'
Son dönemde sanatçıların yaptığı açıklamaları da değerlendiren Emektar, tarih boyunca iktidarların sanatçıların kimlikleri üzerinden siyaset yürüttüğünü belirterek, "Sanatçıların toplumda itibar gören, tanınan bilinen bir kimlikleri var. Her iktidar bunu kullanmayı kendine mubah görmüş. Tabi bu 'kullanma' halinden bir sanat çıkar mı tartışmalı. Burada sanat ve ideoloji arasındaki ilişki ortaya çıkıyor. Ferah dönemlerde sanatçılar sanatın ideolojik kimliğini tartışırlar, 'Sanatın ideoloji ile ne bağı olur?' diye tartışırlar ama bu tür pozisyonlarda da ilk onlar iktidarla bağlantı kurar. Sanat ile ideolojinin tarih boyunca ilişkisi olmuştur. Ama eğer bir sanat ideolojisinden bahs edilecekse; sanatın ideolojisi ezilenin yanında olmaktır. Sanat hiçbir zaman egemenin yanında olmamıştır. Zaten o tarz yapıları tarih sanat diye tanımlamamıştır. Son dönemde çok fazla karşımıza çıkıyor bu durum. Artık siyasetçilerden daha çok onlar konuşmaya başladı çünkü siyasetçilerin güvenirliliği ortadan kaybolduğu zaman sanatçı devreye giriyor" diye ifade etti.
Sanatçıların Türkiye'de her dönem bu tarz iktidarların kurbanı olduklarını, 80'li, 90'lı yıllarda ya da Ahmet Kaya gibi isimlerin linç edilmek istenmesi sırasında yer aldıklarını hatırlatan Emektar, bu süreçlere dahil olan isimlerin zaman geçtikçe pişmanlık açıklamaları yaptığına da şahitlik yaptıklarını söyledi. Tüm baskı haline rağmen alternatif olarak ayakta kalmaya çalışan sanatsal alt yapı olduğuna dikkat çeken Emektar, bu süreci alnının akıyla geçiren muhalif isimlerin olduğunu ancak örgütlülük ve tepki anlamında eksik kalındığını söyledi.
'TEMEL SORUN BİR ARADA OLAMAMAK'
Emektar şöyle devam etti: "Belki en temel sorun bir arada olmamak. Niyetlerinden bağımsız, nerede, neye tavır koymak noktasında ciddi bir sorun var Türkiye sanatçı cenahında. Ankara'da kadınların sahneye çıkması engellendi. İstanbul'da bir sürü muhalif sanatçı sahneye çıktı. Birçok kişi sosyal medya üzerinden 'Biz nasıl bu hale geldik?' diyorlardı. Belki temel soru da buydu. Ben o zaman bir isme; 'Kürtlerin tiyatroları kapatıldığında sesinizi çıkartmadığınızda bu hale geldik' yanıtını verdim. Muhaliflerin hep bir tavrı var ama daha liberal duran sanatçılar okun bugün kendilerine dönüldüğünü gördüler. Bunlar devletin sanatçısı ama sahneye çıkmaları engellendi. Barış Atay'ın oyununu yasakladılar bunu bir yere kadar anladılar çünkü o muhalif, karşıt olandı. Ama bir baktılar ki kendi içlerine döndü. Bunun için de sanatçılarda örgütlenmek, bir arada durmak, tavır koymak gibi bir sorun var. Devlet Tiyatrosu sanatçılarının da bu durumdan memnun olduğunu düşünmüyorum. Buna tavır konulmayınca bir tepkiye dönüşmüyor. Çünkü ses çıkarmamak memnuniyetin belirtisi. Şuandaki pozisyondan çıkış için tavır yok."
MA / Dicle Müftüoğlu