İZMİR – Tiyatroların yönetmeliklerinin değiştirilmesinin teme sebebinin insanların tek sesli rejime adaptasyonunu sağlamak olduğunu söyleyen tiyatrocu Orçun Masatçı, sanatı özgür olmayan toplumun kendini ifade edemeyeceğini belirterek baskılara karşı ses yükseltme çağrısı yaptı.
Olağanüstü Hal (OHAL) süresi boyunca birçok tiyatro kapatıldığı gibi birçok tiyatro oyunu da ya yasaklandı ya da sahnelenmesi engellendi. Son çıkartılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Devlet Tiyatroları (DT) kuruluş yasanın adı “Devlet Tiyatroları Personeli Hakkında Yasa” ile Devlet Opera ve Bale’nin (DOB) kuruluş yasanın adı “Devlet Opera ve Balesi Personeli Hakkında Yasa” olarak değiştirildi. Yönetmelikler de değiştirilirken pek çok ilde bulunan müdürlüklere bağlı Büyük Tiyatro, Küçük Sahne gibi sahneler ve her iki kurumun taşınmaz mal varlıkları da Cumhurbaşkanlığı'nın himayesine geçti. Türkiye Tiyatro Platformu (TTP) Dönem Başkanı Orçun Masatçı, yeni kararnameyi ve sanata yönelik baskıları Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirdi.
KARARNAME İLE ÖZERKLİK KALKTI
Uzun zamandır Devlet Tiyatroları'nın kapatılmasının tartışıldığına dikkat çeken Masatçı, Türkiye Sanat Kurumu’nun (TÜSAK) ortaya çıkmasıyla birçok tiyatro örgütünün alanlarda tiyatrolarını sergileyerek tepkisellik yarattığını ve eylemlerinde DT'nin kapatılmamasını vurguladıklarını söyledi. Devlet Tiyatrolarına yönelik eleştirilerle birlikte oyunların ilçe ve köylere devlet imkanlarıyla götürülmesi üzerine de eylemler yaptıklarını dile getiren Masatçı, eylemlerin sonucunda TÜSAK'ın rafa kalktığını müdahalenin repertuarla sınırlı kandığını söyleyerek, "Şimdi son kararname ile birlikte kapatılmamış gibi gözükse de aslında var olan tüm kurumlara ve yönetim merkezlerine el konulmuş oldu. Özerkliği sona erdi” dedi.
'SANAT ÖZGÜR DEĞİLSE TOPLUM KENDİNİ İFADE EDEMEZ'
Devlet tiyatrolarının işlevini kaybettiğini vurgulayan Masatçı, iyi ve özel tiyatrolarının var olabilmesi için de ödeneğe ihtiyaç olduğunu söyledi. Herkesin sanata daha kolay ve ucuz ulaşabilmesi için Devlet Tiyatroları'nın var olması gerektiğini savunan Masatçı şunları dile getirdi: “Bütün tiyatro camiasının devlet tiyatrolarının yok edilmesine karşı el ele vererek ortak bir kampanya düzenlememiz gerekiyor. Eminim ki bu zamana kadar yaptığı onlarca yanlışa bir başkasını ekleyen iktidar, bu süreç içerisinde mutlaka bu adımı geriye atacaktır. Sanatı özgür olmayan bir toplum, kendini ifade edemeyen bir toplumdur. Bu anlamda iktidarı uyarmak istiyorum, insanların kendini ifade edebileceği ve var edeceği yerlerden uzak durmanız size de faydalı olacaktır, ‘biz insanların kendini ifade etmesine olanak tanımayacağız’ diyorsanız. Tarih bize böylesi yönetimlerin yıkılma günlerini hep gösterdi, yine gösterecektir.”
DT ÖZERK VE ÖZGÜR OLMALI
Tiyatronun her koşulda kendini var edeceğini söyleyen Masatçı, bu anlamda bir an önce Devlet Tiyatrolarının özerk ve özgür bir yönetim anlayışının benimsenmesi ve yönetiminin de tiyatroculardan oluşması gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara geldiği tarihten bu yana sanat ile barışık bir çizgi izlemediğine işaret eden Masatçı, “Gerek karikatürlere verdiği tepki, gerek aile fertlerinin tiyatroya olan tepkileri gündem oldu. Simgeleşmiş sanat yapıları bu süreç içerisinde bir bir yok oldu. Bu anlamda bugün devlet tiyatrolarının yönetmeliklerinin değiştirilmesi ve yok edilmesinin temel sebebi, aslında insanların tek sesli bir rejime daha hızlı adapte edilmeye çalışılması. Bu yüzden sanatın eline geçmesi için bu değişiklik çok önemliydi onlar için. Türkiye’de sanat severler bu olanlara izin vermeyeceklerdir” ifadesinde bulundu.
'ÜRETİME SAHİP ÇIKMAK İÇİN SES YÜKSELTİLMELİ'
Sanatçılar olarak sanatın gelişimi ve yaşanan baskılara tepki verme noktasında eksik kaldıklarını söyleyen Masatçı, “En son Zuhal Olcay’ın çıkan ceza ile beraber artık tartışacak çok şeyimiz var. Birbirimizle anlaşamadığımız siyasal, sanatsal birçok şey olabilir ama bu bizim artık üretimimize müdahale noktasına geldiği andan itibaren üretimimize sahip çıkmamız gerekiyor. Bizi üretemez duruma getirmeye çalışanlara karşı mutlaka sesimizi yükseltmemiz gerekiyor. Sanatçılar bu anlamda çok cılız bir ses çıkarıyorlar. Ama bıçak kemiğe dayandı.”