ANTALYA - Kadın aşıklardan İlkin Manya (Sarıcakız), diğer aşıklardan farklı olarak sazını gerçeklikten ve barıştan yana çaldığı için dışlandığını belirtti.
Kadını eve kapatmaya yönelik politikaların devam ettiği Türkiye'de kadınlar ise kendi öz güçleri ve emekleriyle yaşamın her alanında var olmaya çalışıyor. Bu kadınlardan biri de İlkin Manya. Öğretmen olmasının yanı sıra sporcu kimliğiyle de önemli başarılara imza atan Manya, sahip olduğu halk ozanı kimliğiyle kent halkı tarafından daha çok “Sarıcakız” olarak tanınıyor.
1948 yılında Eskişehir'de dünyaya gelen Manya, ilk ve ortaokulu Ankara'da okur. Konya Öğretmen Okulu'ndan mezun olan Manya, Van ve İstanbul'da sınıf öğretmenliği yapar. Öğretmen Okulu'nda okuduğu dönemde atletizm ve aletli jimnastik dalında birkaç kez Türkiye birinciliği elde eden Manya devam etmek istediği spor alanına ise ailesinin ekonomik durumunun kötü olmasından dolayı sürdüremez. Bunun yanı sıra halk ozanlığına da ilgi duyan Manya, öğretmenlik yaptığı dönemde barış mücadelesinde de yer almaya başlar.
'AŞIKLIK GELENEĞİNE ÇOK MERAKLIYDIM'
Konya Öğretmen Okulu'ndayken aşık atışmalarına ilgi duyduğunu kaydeden Manya, "Konya Aşıklar Bayramına seyirci olarak katıldığımda şüphesiz buradan türkü dalı birincisi olarak ayrılacağımı hayal dahi edemezdim. Bu etkinliğin içinde sahne alan tek kadın olarak da tarihe geçmiştim. Birincilik ödülünden sonra turnelere, festivallere, il ve köyleri gezerek türküler söyledim. Değerli âşıkların yanında sahne aldım. Bu, beni o dönemdeki kadın âşıklar içerisinde bir iki adım öne geçirdi” diyerek şıklık hayatına nasıl girdiğini anlattı.
Türkiye toplumunda aşıklık geleneğinin kadınlar için zor olduğunu gördüğünü kaydeden Manya, yoğun araştırmalar sonucunda Türkiye tarihinde 53 kadın aşığın yer aldığı bir kitap yazdığını belirtti. "Halk şiirinde Ana sazı" ismiyle çıkardığı kitabın kadın ozanlar hakkında kapsamlı bir çalışma olmadığından da yakınan Manya, ilk fırsatta yeniden kadın ozanları konu alan daha kapsamlı bir kitap hazırlayacağını belirtti.
'BÖLGE HALKININ HAKLI MÜCADELESİYLE TANIŞTIM'
1990 ile 1994 yılında Van'da öğretmenlik yaptığı dönemde bölge halkının yaşadığı siyasi zorluklara şahitlik eden Manya, ardından belli başlı çalışmalarda yer alır. "Orada yaşadığım sürece bölge halkının verdiği mücadelenin ne kadar haklı olduğunu gördüm" diyen Manya, "Bir şeyler yapmam gerekiyordu. O dönemde yayın yapan Yaşam Radyo'da program yapmaya başladım. Orası benim için bir okuldu, barışı isteyen insanlarla bir araya geliyordum. Onları dinliyor, onların seslerini duyurmaya çalışıyordum" dedi.
Bir süre sonra İstanbul'a tayini çıkan Manya, burada mücadele etmeye devam eder. Barış Meclisi'nde görev almaya başlayan Manya, Van'dan sonra İstanbul'un kalabalık, gökdelenli şehir yapısında daha fazla yaşayamadığını söyleyerek, "Gökdelenler mantar gibi türüyordu ve kaçma ihtiyacı duydum. Böylece 15 gün içinde Antalya’ya taşındım” dedi.
'BENİM SAFIM BARIŞ VE DEMOKRASİYDİ'
Antalya'da da siyasi ve sanatsal faaliyetlerde bulunan Manya, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP Antalya 5'inci sıradan milletvekilli adayı olur. Manya, o süreci şöyle anlattı: “Aday olduktan sonra aşıklık geleneğinde var olan milliyetçilik görüşünden kaynaklı ben de HDP’den aday olduğum için artık türkü söylemeye çağrılmadım. Tüm etkinliklerden dışlandım. Çünkü ben halktan, özgürlükten, demokrasiden yanaydım. Kendime bir yol çizmiştim ve bu yol doğrultusunda yoluma devam ettim." Manya, 1 Kasım 2015 seçimleri sonrası bu dışlamanın daha açık bir şekilde yapıldığını söyledi. Manya, şöyle devam etti: "Artık safların belirginleştiği bu dönemde insanlar ya taraf ya da bertaraf olacaklardı. "Ben tarafımı seçmiştim. O tarafta aşıklık geleneğinde uygun görülmeyen bir taraftı. Ben yüreğimin sesi olan barış ve demokrasi olan tarafı seçtim. Sazı da bıraktım."
Söylediği türkülerin toplumun gerçeklerini anlattığını ifade eden Manya, son olarak Bir Ramazan Bayramı'nda özel bir kanalın ana haber bülteni arasında, “Ramazan mı yoksa şeker, ne bayramı ne bayramı, zamlar gelir teker teker, ne bayramı ne bayramı, çocuklar aç geçimler dar, davalar var, savaşlar var, ne bayramı ne bayramı” söylediği türküden sonra bir daha çağrılmadığını da sözlerine ekledi.
MA / Nurhan Kuzu