Dengbejler yitirildikçe şevbihûrkler susuyor...

img
DİYARBAKIR - Botan'ın payizoklarının güçlü sesi Fadıl Cizîrî'nin yitirilmesinin ardından dengbejlik kültürünün geleceğini tartışan derlemeci Hilmi Akyol, "Eğer dengbejler olmasaydı ne Dımdım Kalesi direnişinden, ne Hüseyni Kurdî'den, ne Mem û Zin'den, ne Binevş û Narin'den haberdar olamazdık" diyerek, bu kültürün yaşatılması gerektiğini söyledi. 
 
Deng; ses, bej; sesi, sözü söylemektir Kürtçe'de. Dengbejler de, tarihte saklı kalan sözleri, destanları, aşk hikayelerini günümüze taşıranlardır. Seslerindeki her tınıyla unutturulmak istenen o tarihi kulaklardan yüreğe, bilince taşıranlar. O seslerden, ışıklardan biri daha geçtiğimiz gün söndü. Tam da korktuğu gibi, kimsesizlikten. Botan'ın payizoklar ile heyranoklarının güçlü ve içten sesi olan Fadıl Cizîrî, tedavi olacak imkanlar oluşturulamadığı için hayata gözlerini yumdu.       
 
Fadil Cizîrî'nin yaşamını yitirmesiyle birlikte bir kez daha gündeme gelen Dengbejliği ve bu kültüre olan ilgisizliği, Dengbej Antolojisi hazırlayıcılarından Hilmi Akyol ve derleme çalışmalarıyla bilinen LaWje'den Ali Tekbaş ile konuştuk. 
 
KİLAMLAR EKMEK GİBİ, SU GİBİ 
 
Kürt tarihinin ve edebiyatına dair geçmişle ilgili çok az yazılı kaynak olduğunu hatırlatan Akyol, "Bu yönüyle baktığımızda Kürtlerin son birkaç yüzyıllık tarihlerinde yaşanan olaylar, iyi ya da kötü; başkaldırılarımız, kazanımlarımız, kayıplarımız, öykülerimiz, destanlarımız, hayvanlara ve doğaya dair öyküler dengbejler sayesinde günümüze ulaşmıştır. Bana göre bugün dengbejlerin söylediği eserler, Kürt tiyatrosu, filmi, skeçlerine kadar birçok şeye ürün sağlayan niteliktedir. Yani Kürt kültürünün diğer alanlarını da besleyen durumda. Bizim gibi bir halk için dengbejlik ekmek ve su kadar önemli" diye belirtiyor. 
 
'HERŞEYİMİZ DENGBEJLERİN KİLAMLARINDA SAKLI'
 
Kürt kültürünün temel ayaklarından olan dengbejliğin yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması noktasında geç kalındığını dile getiren Akyol,  "20 yılı aşkındır Kürt kültürünü yaşatmak adına çok sayıda kurum kuruldu ama hiçbiri bu kültürün yaşatılması adına tam olarak bir adım atamadı” eleştirisinde bulundu.
 
Akyol, “Bizim tarihimiz, destanlarımız onların kilamlarında saklıdır. Eğer dengbej ve hikaye anlatıcılarımız olmasaydı, ne Dımdım Kalesi direnişinden, ne Hüseyni Kurdî'den, ne Mem û Zin'den, ne Binevş û Narin'den haberdar olamazdık" diye vurguladı.
 
ZAMANLA ŞEVBİHÛRKLER SUSTU...
 
Eskiden köylerde şevbihûrkler düzenlediğini buralarda dengbejlerin kilamlar seslendirdiğini de anlatan Akyol, zamanla televizyon ile birlikte bu kültürün devam ettirilemediğine değinerek, şunları söyledi: “Bazı köylerde zaten dengbejler vardı ve stranlar hiç susmazdı. Bazı yerlere de dengbejler, çirokbejler misafir olurlardı. Bir de eski dönemlerde paşalar, büyük aileler dengbejleri sahipleniyordu. Her büyük ailenin ihtiyaçlarını karşıladığı ve evinde barındırdığı bir dengbej bulunurdu. Sürmeli Memet Paşa Ewdal'ı, Cemil Paşa Ailesi Abdul Hadi'yi sahipleniyor. Böylelikle ünlü dengbejler birer ailenin himayesinde olurdu ve aileler bununla övünürlerdi; 'En iyi dengbej benim dengbejim' diye. Ancak televizyon yaygınlaşmaya başladıktan sonra dengbejlerin değeri azalmaya başladı. Artık insanlar köylerde bile televizyon izliyor, yani özel bir çaba olmazsa insanlar artık böyle şewbêrgler düzenlemiyorlar." 
 
KAYYUMLA BİRLİKTE PROJE YARIM KALDI
 
1977 yılından bu yana hikaye derleyen Akyol, 2006 yılında da Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin Dengbej Antolojisi projesine dahil olarak birçok kentte kayıtlar aldı. 
 
Bu kapsamda 120 dengbeje dair kamera kaydı, 145 dengbeje dair ise ses kaydı aldıklarını söyleyen Akyol, yaşamını yitiren dengbejlerin kilamlarını da internet ortamından ve kasetler üzerinden dinleyerek deşifre ettiklerini ve hazırladıkları 4 ciltten 3'ünün belediye tarafından basıldığını, ancak kayyum atanması ardından bu projenin de yarım kaldığını aktardı.
 
BİR BİR YİTİRİYORUZ
 
Bu kültürün yok olmaması için ilgili kurumların omuzlarına büyük yük düştüğünü belirtiyor Akyol ve şunları ekliyor: "Yani üzülerek söylüyorum son birkaç yılda Usufê Farê, Emin ê Heci Tahar, Salihê Şirnêxê, Bawe Salih, Asker Demirbaş şimdi de Fadil Cizîri yaşamını yitirdi. Seyidxanê Boyaxçi kalp krizi geçirdi ve artık kilam seslendiremiyor. Günden güne belirli yaş üstündeki dengbejler yaşamlarını yitiriyor. Eğer bu kişilerin yerine birilerini yetiştirmezsek bu nesil bitiyor." 
 
BÖYLE GİDERSE BU KÜLTÜR YOK OLACAK
 
Bu durumun sadece dengbejlerle sınırlı olmadığını, Kürt kültürüne değer katan içinde yer alan sanatçıların hiçbirine yeterli desteğin ve ilginin verilmediğini dile getiren Akyol, bunun en büyük nedeninin de ulusal bir kurumsallaşmanın olmamasına bağlıyor. 
 
1990'lı yıllarda açılan kültür kurumları ve 2000'li yılların başından itibaren yerel yönetimler üzerinden kimi adımlar atıldığını, ancak yeterli olmadığını aktaran Akyol, "Yerel yönetimler dengbejleri ve bu kültürü yaşatmak için onlara yer verilebilirdi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi kısmi olarak bazı şeyler yapılsa da diğer belediyeler tarafından neredeyse hiçbir şey yapılmadı. Bu anlamda kurumsallaşma olmazsa kişi olarak kimse tek tek bu sanatçılara bakamaz, koruyamaz. Birçok dengbejimiz köylerde yaşıyordu ve 1990'lı yıllarda köyler boşaltılıp yakılınca kentlere göç etmek zorunda kaldılar. Kentlere göç eden bu insanlar hamallıktan, seyyar satıcılığa kadar birçok farklı işte çalışmak zorunda kaldılar. Kürtlerin öyle birkaç tane dengbeji yok, bilinmeyen yüzlerce dengbeji var ve bu yüzden öncelikle bu halkın özgürlüğünün sağlanması lazım. Bu sağlanana kadar da kurumlar üzerinden bu kültürü yaşatmak için çalışmalar yapılabilir. Kurumlarımız genç degbejleri eğitip, yetiştirmeli. Öyle olmazsa 300 dengbej yazılı olarak kaydettik ama ne yazık ki onlardan sadece 20'si 40 yaş altındaydı. Bu da bize gösteriyor ki 10-15 yıl sonra denbejlik diye bir şey kalmayacak" diyerek tehlikeye işaret ediyor.
 
ANNESİ ONUN ÖĞRETİCİSİYDİ
 
Hakkari'nin geleneksel müziklerini derleyerek seslendiren LaWje'den Ali Tekbaş da, 2 yıl kadar önce hastalığı döneminde Fadıl Cizîrî'yi tanıma şansı bulanlardan. 
 
Kilam derleme çalışması yapmak için gittikleri Cizre'de Cizîrî'den de kayıt aldıklarını anlatan Tekbaş, "Fadıl Cizîrî, Botan'ın önemli seslerinden biriydi. 2 yıl kadar önce gidip onu tanımaya fırsatım oldu. Sanatçı Ayfer Düztaş ile birlikte derleme çalışması yürütmek için onun yanına gittik. Gittiğimizde hastaydı ve çok halsizdi, parkinson hastasıydı. Bu duruma çok üzülmüştük. Çünkü ben onun iyi dinleyicilerindendim. Çok fazla stranını dinlemiştim özellikle Heyran Jero parçasını çok seviyordum. Her Kürt dengbeji gibi o da payizokları, dilanları annesinden öğrenmişti. Biz de LaWje olarak stranların başlangıcının kadından geldiğini, stranbejliğin, dengbejliğin kadından başladığını belirtiyoruz" diyor.  
 
'STRANLARIMIZDA CİZÎRÎ'NİN MAKAMI, SESİ OLACAK'
 
Cizîrî'nin sesinde dağların tınısını duyduğunu dile getiren Tekbaş şöyle anlatıyor Cizîrî'nin sanatını: "O Mezrabotan'ın sesiydi. Farklı bir makamda stranları seslendiriyordu. Payizoklarını seslendirdiğinde yaylalarda, dağlarda yaşanan aşklar insanın gözlerinin önünden akıyordu. Heyran Jaro, stranı yaylalarda yaşayanların hayatlarını bir film gibi önümüze seriyordu. Çok fazla heyranok, payizok biliyordu. Behidini ve Boti tarzına hakimdi. Kendi yazdığı çok fazla parça var. Ancak biz onu kaybettik. Onun yaşamı ve sanatıyla bıraktığı şey Kürt sanatı için çok önemli örneklerdir ve öyle olacaktır. Biz de yeni jenerasyon olarak onu kendimize onu öncü olarak görüyoruz. Bizim yüreğimizde, stranlarımızda yaşayacak." 
 
YARDIM TALEPLERİ KARŞILIK BULMADI
 
Cizîrî ile tanıştıktan sonra çokça kez telefon üzerinden görüştüklerini, tedavisi için yardımcı olmaya çalıştıklarını belirten Tekbaş, sosyal medya üzerinden kampanyalar yapsalar da bunun çok da karşılık bulmadığından yakındı.
 
LaWje, Kardeş Türküler ve Çarnewa grupları olarak kısmi olarak yardımcı olmaya çalıştıklarını kaydeden Tekbaş, "Ancak o dönemde yasaklar olduğu için yardım konserleri düzenleyemedik. Yaptığımız çağrılara da çok yanıt olamadık. Şakiro, Karepetê Xeco gibi Cizîri'ye de sahip çıkamadık. Bu ses de dünyadan ayrıldı. O bizim sanatımızda yaşayacak. Onun sesini, makamı, payizokları bizim eserlerimizde de yaşayacak" dedi.
 
KADERİ DİĞER DENGBEJLERİN KADERİYLE AYNI OLDU
 
Tekbaş, Cizîrî ile yaptıkları görüşmede yaşadıklarını ise şöyle paylaştı: "Biz onu evinde ziyaret ettiğimizde Şakiro'nun bir stranını okumak istedi. Ne kadar Botan makamıyla bilinse de Serhat dengbejlerinin de makamlarını söyleyebildiğini söyledi. Ancak hastalığından dolayı söyleyemedi parçayı. O zaman yanımızda Dengbej Hacı Ahmet Dengbej Abdurrahman da vardı. Biz birlikte oturduktan sonra Hacı Ahmet onun için bir kilam söylemek istedi. Hey Yare stranını söyleyince Ciziri çok mutlu oldu. Dengbej Abdurahman da Heyran Jaro'yu söyleyince o dizlerinin düzerine doğrulup payizokun diğer bendini söylemeye başladı. Sesi titriyordu, O zorlandıkça bizim gözümüzden yaşlar dökülmeye başladı.  Biz onunla konuştuğumuzda "Ali bak Aşık Veysel, Mahsuni Şerif gibi isimlerin hep destekçileri oldu ancak kimse bize kimse sahip çıkmadı" dedi. Şakiro'nun durumunu da hatırlattı ne yazık ki bu dengbejlerin kaderi aynı oldu. Ne yazık ki dengbejlere ilgi göstermelik kalıyor." 
 
MA / Dicle Müftüoğlu