DİYARBAKIR – Kürt halkının önemli zenginliklerinden biri olan dengbêjlik kültürünü sürdüren Remezanê Hênê, seslendirdiği duyulmamış klamları ile popüler kültüre karşı dengbêjlik kültürünü sürdürme ve yayma gayretinde.
Yüz yıllardır Mezopotamya topraklarında yaşayan Kürtlerin önemli kültürel zenginliklerinden biri de dêngbejlik. Yaşanan savaş ve kahramanlıklar, anı ve hikayeler ile birlikte aşkların sözlü dil aracılığıyla topluma taşırıldığı dêngbejlik, bu nitelikleriyle tarihi, sosyal ve kültürel içeriğe sahip bir gelenek.
Kitle iletişim araçlarının ortaya çıkışıyla giderek unutulmaya başlanan bu kültürü sürdürmeye yönelik son yıllarda yapılan kimi çalışmaların yanı sıra bu kültürü ısrarla sürdürme çabası içerisinde olanlardan biri de, bugüne kadar adı sanı pek duyulmayan dêngbej Remezanê Hênê.
1966 yılında Diyarbakır’ın Hani (Hênê) ilçesinde dünyaya gelen Hênê (52), 21 yıldır taşındığı kentin merkez ilçesi Bağlar’da yaşamını sürdürüyor. Ailesinden edindiği bu kültürü geçmiş yıllarda köyden köye dolaşarak sürdüren dêngbej, bu güne kadar hiç duyulmamış “Zêrîn” ve “Bedirxan û Hizna” gibi kilamlara da sesiyle hayat veriyor.
Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuşan Dengbêj Hênê, ailesinin çok eskilerde Kuzey Suriye’den gelip Diyarbakır’a yerleştiklerini, dêngbejlik kültürünün de nesilden nesile dünden bugüne taşındığını ifade etti.
Daha önceleri davul, zurna, erbane ve bilûr (kaval) ile köylere giderek, düğün törenlerine katıldıklarını anlatan Hênê, “Köy köy, kent kent gezip, insanların düğünlerine katılırdık. Sürdürdüğümüz bu kültür aynı zamanda geçim kaynağımızdı. İnsanların bu mutlu günlerini daha da coşkulu hale getirirdik. Ancak düğün salonlarının çoğalması ve popüler müzik, bu kadim kültürü tehlikeye attı. Artık dengbêj divanları kurulamaz oldu. Örneğin köyde yaşayan insanlar düğünlerini gelip, kentlerdeki düğün salonlarda yapar oldu. Bu nedenle yüz yıllardır sürdürdüğümüz kültür, son anlarını yaşıyor diye bilirim” dedi.
‘KÜLTÜRÜMÜZ MEKANLARA SIKIŞTI’
Eskiden halkla iç içe geniş alanlarda sürdürülen kültür ve sanatın, bugün mekanlara sıkışmış olduğu eleştirisinde bulunan dêngbej, “Bir zamanlar herkes biz dêngbejleri dinleyip, izlerken, bugün bizler seyirci haline geldik. Yine bugün düğünlerde çalınan orglar, hiçbir zaman aynı coşkuyu veremeyeceği davul ve zurnanın yerini almış durumda” ifadelerini kullandı.
‘O GÜNLERİ HATIRLADIĞIMDA İÇİM ACIYOR’
Hênê, bu nedenlerle kır, bayır, yayla, ova, dağ ve köy demeden her yeri gezdikleri günleri özlediğini söyledi. Hênê, bunu şu sözlerle dile getirdi: “Biz Koçerler ve derwêşler her yeri geziyorduk. Her gün her gece farklı bir yerlerdeydik. Böylece toplumumuzun kültüründen bir şeyler öğreniyorduk. Bu da bizim sanatımızı geliştiriyordu. O eski günleri her hatırladığımda içim acıyor.”
Dengbêjliğin ruhuna işlediğini vurgulayan Hênê, bugün davet edildiği kimi divanlarda seslendirdiği kilamlarla bu kültürü yaşatmaya çalışsa da, son nefesine kadar bu kültüre sahip çıkacağını belirtti.
MA / Bilal Güldem