DERSİM - Dersim katliamı sırasında annesi ve 3 kardeşi gözleri önünde öldürülüp suya atılan, kendisi ise yaralı olarak kurtulan Bego Polat’ın yaşadıkları, kızı tarafından kitaplaştırıldı.
Dersim’de 1937-38 yılları arasında gerçekleştirilen katliamı, yaşanmışlıklar üzerinden anlatan bir kitap daha kaleme alındı. Kitapta öyküsü anlatılan isim ise, bugün 90 yaşında olan Bego Polat. Henüz 9 yaşında iken tanık olduğu katliamda annesi ve 3 kardeşi gözleri önünde öldürülüp, cenazeleri suya atılan Bego Polat’ın kendisi ise yaralı olarak kurtuldu. Polat’ın o yıllarda yaşadıkları, kızı Rose Polat Agum tarafından yazıya dökülüp, kitaplaştırıldı.
Çocukluk yaşlarından bu yana babasının anlattıklarını sürekli not alan Agum, iki yıl süren bir hazırlığın ardından bu tanıklıkların tarihe not düşülmesi amacıyla “Dersim 1938 ve sonrası” adıyla kitaplaştırdı.
Dersim merkeze bağlı Körkez Köyü’nde 6 çocuklu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Bego Polat, kent merkezinde yapılan en büyük katliamın tanığı oldu. O yılara dair kitapta yer alan anlatımlarına göre; katliamın gerçekleştirilmesi öncesinde babası Hasan Polat, bir sabah askerler tarafından karakola götürülür. Ancak üzerinden günler geçmesine rağmen kendisinden bir daha haber alınamaz. Bunun üzerine Polat’ın iki ağabeyi olan Ali ile Hüseyin, direnişçilere katılma kararı alır.
ÖLDÜRÜLÜP CENAZELERİ HARÇİK SUYUNA ATILDI
Bunun üzerine köylerini basan askerler, köy muhtarından mensup oldukları Demanan aşireti üyelerinin hepsinin köy meydanında toplanmasını ister. Yaşadıkları köy ve diğer çevre köylerdeki aşiret mensupları ile yine Haydaran ve Kureyşan aşiretinden olan yaklaşık 300’e yakın kişi köy meydanında toplanır. Askerler aralarında çocuk, genç, yaşlı olan bu kişilerin tümünü götürdükleri Harçik Suyu kenarına süngüleyip, kurşuna dizerek katleder. Öldürülenlerin cenazeleri daha sonra suya atılır.
SAĞ KURTULDU
Askerler, annesi Humar ile ablası Elif, kardeşleri Bıra (4) ve Hatice’yi (6) gözleri önünde öldürdükleri Bego Polat’ı da öldü sanarak, diğer cenazelerle birlikte suya atar. Polat’ın anlatımlarına göre, bu olaydan kendisi ile birlikte sadece Hüseyin Gül adında bir çocuk kurtulur.
DAĞLARDA YAŞADI
Ancak atıldıkları sudan çıkan Polat, sağ elinin 2 parmağının koptuğunu fark eder. O halde yakınlardaki bir köye ulaşarak yardım isterler. Ardından dağlarda olan ağabeylerinin yanına ulaştırılıp, Af Yasası çıkarılana kadar onlarla birlikte dağlarda yaşayarak, katliamdan kurtulur.
‘YARIN BİZE DÜŞMAN OLMASINLAR’ DİYE BEBEKLERİ ÖLDÜRDÜLER
Bego Polat, önceleri tüm ayrıntıları ile çocuklarına anlattığı bu tanıklıklarını bugün yaşının da ilerlemiş olmasının etkisiyle hatırlamakta güçlük çekiyor. Ama “38” dendi mi, hafızasından silinemeyenleri şu sözlerle dile getiriyor:
“Askerler herkesi toplayıp, Harçik su kenarında götürdü ve burada katletti. Sonra da bizleri kol ve bacaklarımızdan tutup suya attılar. Hamile olan kadınlar vardı. Karınlarını süngüleyerek, bebekleri çıkarıp öldürdüler… Özelikle ‘bebekleri öldürün, yaşayıp yarın bize düşman olmasınlar’ diyorlardı. Dersim’de dağ taş yanıyordu. Her yerde kırım yapılıyordu. Birbirlerine ‘hiçbir canlı kalmasın’ diyorlardı. Herkesi işkence ile öldürdüler. İnsanları tarlalara götürerek diri diri yaktılar. Hiçbir şey yokken bir tufan gibi halkın üzerine çöktüler. Katliam olmadan önce herkes köyünde gülük gülistanlık yaşıyordu.”
‘YAŞADIĞIM ACILAR HERKESİNDİR’
O yıllara dair yaşanmışların kızı tarafından kitaplaştırılmasının kendisini çok mutlu ettiğini belirten Polat, “Bu kitap sadece beni anlatmıyor. Buradaki herkesin hikâyesidir. Yaşadığım acılar herkesindir. Umarım bir daha o acılar yaşanmaz…” diyor.
‘BABAMIN ACILARI İLE BÜYÜDÜK’
Babasının yaşadıklarını kitaplaştırarak çocuklarına ve geleceğe miras bırakmak istediğini dile getiren kızı Rose Polat Agum ise, şunları dile getirdi: “İnsanların yaraları ağır olunca iyileşmesi de zor oluyor. Bizim yaralarımız hiçbir zaman iyileşmedi. Kitabı yazmamın temel amacı, babamın yaşadıkları sürekli içinde kanayan bir yara gibiydi. Biz de babamın acıları ile büyüdük. Mutlaka bir şeyler yapmalıyım diyerek bu kitabı yazmaya karar verdim.”
Kitabı yazmadan önce birçok araştırma yaptığını ve yine babası ile birlikte katliamın yaşandığı Harçik’e defalarca gittiklerini anlatan Agum, her defasında babasının aynı duyguları yaşadığı ifade eti. Agum, “Babama bu duyguları yaşattığım için çok üzüldüm. Babam her oraya gittiğinde anılarını hatırladığı için sabahlara kadar birlikte ağladığımız oldu. Dersim katliamında ilk kez bir çocuk babasının acılarını yazıyor. Öyle bir acı ki, o acılar hiçbir zaman kabuk bağlamadı. Babama sorduğum her soruda karşılıklı büyük acılar yaşadık. Bunu yaşamak çok daha acı geldi bana” diye belirtti.
Yaşanan katliama dair kendisini en çok etkileyen şeyin, kitabında da yer verdiği gibi katledilmiş çocuklar olduğunu ifade eden Agum, “Babamın da o noktada acısı derindir. Düşünsenize 10 yaşında bir çocuğun ailesi gözlerinin önünde katlediliyor. Kendisi ise yapayalnız yaşamla mücadele etmek zorunda bırakılıyor” dedi.
MA / Semra Turan