HABER MERKEZİ – Tutuklu yazar Menaf Osman, cezaevinde bedenini ateşe veren Sema Yüce’nin mücadele günlerini konu alan “Lênûska Leyla” adlı son romanıyla, çağının tanığı olarak kalemin hükmüyle içerden dışarıya edebiyata direnişi yüklüyor.
1965 yılında Kuzey Suriye’nin Hesekê kentinde dünyaya gelen ve siyasi faaliyetleri nedeniyle 1993’te tutuklanıp müebbet hapis cezasına çarptırılan yazar Menaf Osman’ın “Lênûska Leyla” adlı romanı Temmuz 2018’de Ulaş Güldiken editörlüğünde Aram Yayınları tarafından yayımlandı. Türkiye’de birçok cezaevinde kalan ve halen cezaevinde olan Menaf Osman, son romanı “Lênûska Leyla” ile beraber şimdiye kadar 5’i roman, 2’si öykü toplamda 7 edebi çalışmaya imza attı. “Lênûska Leyla” (Leyla’nın Defteri), 21 Mart 1998 Newroz’unda Çanakkale Cezaevi’nde bedenini ateşe veren Sema Yüce’nin öğrencilik, mücadele ve cezaevi günlerini konu alıyor. Önsözüyle birlikte her biri şiirle başlayan 27 bölümden oluşan roman, 220 sayfada toplanıyor.
Yazar Lênûska Leyla’yı gösterme, tasvir (zaman, mekan, olay), geriye dönüş, iç monolog, diyalog, özetleme gibi tekniklerle anlatıma hareketlilik ve çeşitlilik katarak günlük konuşmalarda iletişimi sağlayan dilin imkânlarını zorlamadan çağrışımlarla canlandırıyor. Romanda günlük ve biyografiye kurgu katılarak olay örgüsü baştan başlama sistemiyle işleniyor. Yazar diğer kişilerle olaya hareketlilik yükleyip romanın başkarakteri Leyla’yı tamamlıyor.
ARARAT’TAN BAŞLAYAN YOLCULUK…
Lênûska Leyla’da olaylar belirli bir sıraya göre veriliyor. Çocukluk yıllarından itibaren içinde doğup büyüdüğü toplumun tahrip edilen yaşam tarzını ve dayatılan kaide-kurallarını sorgulayan Leyla, arayışlar içine girer. Ankara’da üniversite yıllarında mücadele ile tanışır ve arkadaşı Xemgîn ile dağın yolunu tutar. İlkin Mardin’de kısa bir süre kalıp oradan da Suriye üzerinden Lübnan’a geçer ve bir süre akademide eğitimlere katılıp döner. Ağrı İsyanı’nın öncülerinden olan Biroyê Heskî Têllî’nin mezarının başucundan başlayan mücadele yolculuğu, dört parçada devam eder. Sonunda bu yolculuğu Leyla’yı sınırları olmayan, pasaport, evrak ve tüm resmi kimliklerin geçersiz olduğu ve özgürlükle nakşedilen çocukluk hayallerinin diyarı Ararat’a götürür. Leyla Tendürek’ten Sîpan’a, Deşta Bavê Lalo’dan Murat Nehri’ne, oradan Ararat’a yürür. Bu yolculuğunda 1931 direnişçilerinin mezarlarının başucunda gömülü olan ülkesinin düşünü kurar. Yolculuğu boyunca, çocukluğunda dedesi Xalid Beg’den duyduğu Zerdeşt’in “Huxta, humata, havreşta” (İyi düşün, doğru söyle, iyi yap) sözünü kendine rehber edinen Leyla, Tendürek’te bir çatışmada yaralanır ve esir alınır. Günlerce işkence ve sorgulardan geçen Leyla, cezaevinde bir Newroz günü bedeniyle, Diyarbakır’ın Ben û Sen Burcu’nda yad ettiği Zekiye’nin bedenindeki ateşi alevlendirir.
OLAY VE OLAY ÖRGÜSÜ
Lênûska Leyla’da olay örgüsü giriş, gelişme ve sonuç sırasıyla veriliyor. İçinde gizem ve karmaşıklık barındırmadan olaylar ortadan ve sondan değil baştan başlama sistemi ile veriliyor. Olay başkahraman Sema’nın çocukluğundan başlayıp gençlik yıllarına, oradan da mücadele ve cezaevi yıllarına göre şekil alıp, sebep-sonuç ilişkisi düzleminde şahıs, zaman ve mekân ile canlandırılıyor. Olaylar, mekânlar arası mesafe ve dün-bugünün güncellenmesiyle Sema’yı kanıksanmış sıradanlıklarından kurtarıp, önce Federe Kürdistan Bölgesi’nde sömürgeci güçlere karşı direnişin sembolü olan Leyla Qasim’ın ismini O’na verir ve sonra bu direniş bayrağını daha da gönderlere çekip ismini Serhildan’a dönüştürür.
MEKÂNIN KİŞİLERİN DERUNİ VE FİZİKSEL YÖNLERİNİ YANSITMASI
Lênûska Leyla’da sabit bir mekân olmayıp, olaylar birçok yerde geçiyor. Romanda, mekân tasviri gözlemci anlatıcı tarafından yapılıp kahramanların vaziyetleriyle de yansıtılıyor. Yazar iç ve dış mekânlarla roman kahramanlarının deruni ve fiziksel yönlerini yansıtarak, başkahraman şahsında toplumun içinde olduğu sosyo-kültürel durumu göz önüne seriyor. Romanda birçok dış mekân olup, olay örgüsündeki hareketlilikten, sahnelerin hızlı ve kaygan olmasından ötürü dış mekânlar kesin hatlarla çizilmediği gibi, betimleme ikinci plana itiliyor.
Dış mekânların yanında, romanda birçok iç mekân da geçiyor. Dış mekânlara göre iç mekânlar daha somut olup, betimleme yoluyla kahramanların içinde bulunduğu durumu ve hareketliliklerinin seyrini etkiliyor. Leyla ile Bêrîvan’ın Şam’da Emevi Cami’sinde Selaheddin Eyyubi’nin türbesini ziyaret etmeleri örnek verilebilir. Türbede potinlerini Selahaddin Eyyubi’nin mezar taşına dayadığı ve üzerinde “Selahaddin, bak tekrar geldim!” sözü yazılı olan Fransız General Goreau’ya ait fotoğrafın Leyla ve Bêrîvan’ın iç dünyalarını harekete geçirdiği görülüyor.
LÊNÛSKA LEYLA’DA ZAMAN UNSURU
Biyografiye kurgu katılarak yazımı 2012 yılında tamamlanan Lênûska Leyla’da başkahraman hayali olmayıp, gerçek hayattan alınan Sema Yüce’dir. Dolayısıyla romanda zaman kavramı belli hatlarla çizilmiş denilebilir. Romanın geriye dönüş tekniği mahiyetinde kullanılan birinci bölümü dışında, diğer 25 bölümü Leyla’nın 90’lı yıllardaki 9 yıllık mücadele günlerini kapsıyor. Zaman unsuru ani atlama, geriye dönüş, özetleme ve hızlı kayıt gibi tekniklerle mücadele yıllarının tüm ayrıntılarına yer verilmeden işleniyor.
ROMANIN ŞAHIS KADROSU
Şahıs kadrosu geniş olan Lênûska Leyla’da, asıl kahraman Leyla dışında diğer kişilerin gerçek hayattan alınıp alınmadığı bilinmemekle beraber, olaylar Leyla etrafında gelişip sonuca bağlanır. Olay örgüsü ile Leyla’nın davranışı, fiziki görünüşü ve iç yaşantısı yansıtılıp, içinde doğup büyüdüğü toplumun tahrip edilen yaşam tarzını ve dayatılan kaide-kurallarını sorgulayan ve arayışlar içine giren bir kahraman olarak tanıtılır. İç monologlarla Leyla’nın kısmen tanıttığı (Bêrîvan, Apê Şewket…) birkaç kişi dışında, diğer kişilerin davranış, fiziki görünüşleri ve deruni yönleri belirtilmediği söylenebilir.
DİL VE İFADE BİÇİMİ
Lênûska Leyla’da günlük konuşmalarda iletişimi sağlayan dilin imkânlarından yararlanılıp çağrışımlarla canlandırılıyor. Romanda dil ve üslup kişilerin sosyal, toplumsal, ruhsal ve deruni düzeylerine göre seçildiği ve yazarın edebi dili tasarrufla işlediği söylenebilir. Romanda direniş ve devrim dilinin yanı sıra birçok bölümde günlük konuşma dili, atasözü ve deyimlere de rastlanılıyor:
“Tu li gorî siyaseta dewleta kedxwar, serên zarokên me tijî dikî û ruhê wan gemarî dikî. Ji biçûkaniya wan ve tu wan dihelînî û dihêlî ku ji kujerên bav û kalên xwe hez bikin û ji wan re bibêjin ‘spas.’”
“Çi ye Rizik, qey te dinya neditiye kuro! Şûna ku tu silavê bidî, tu dikewtînî malneket, qey hîna dev ji wan tebê xwe bernedaye kurê Fatê!”
“Xwedê mirovî bike heriya nav lingan, neke benîştê nav diranan…”
Romanda az da olsa kime ait olduğu belirtilmeyen dizeler de yer alıyor:
“Şev bû digeriyam/Yar nexuya bû…”
Ayrıca bazı bölümler de Türkçe, Arapça, Fransızca, İngilizce ve Kürtçe’nin Soranî lehçesinden diyaloglar da bulunuyor:
“Nasıl yani anlamadım?”, “Be ser çawim, be ser serim, birayekanim! Belam ême mecbûr in xwe ragîraw ta beyanî rojî dike.”, “Laisses moi!”, “Please madam, your passport!”, “Saihe, ma hêk?”
İÇERDEN DIŞARIYA EDEBİYATA DİRENİŞİ YÜKLEMEK
Afrikalı yazar Ngugi wa Thiong'o "Afrika'da yazarlar aynı zamanda politikacı olup siyasi hareketlere katılırlar. Çünkü onlara göre silah, kalem ve sandalye aynı amaca, ülkenin özgürlüğüne hizmet eder" der direniş edebiyatı için. Kürt toplumunda da siyaset direniş üzerine kurulu olduğundan, Modern Kürt Edebiyatı da birçok yönüyle direnişi konu alıyor. Bu bağlamda Kürt direnişinin tanıklarından 53 yıllık hayatının 25 yılını cezaevinde geçiren tutuklu yazar Menaf Osman da son romanı "Lênûska Leyla"da baskının ve sansürün hükümranlığında, çağının tanığı olarak bir kez daha direnişin dili ve kalemin hükmüyle içerden dışarıya edebiyata direnişi yüklüyor.
MA / Rêdûr Dîjle