ZÜRİH - Freethinkers adlı kuruluş, Özgür Düşünen Ödülü'nü tutuklu gazeteci ve ressam Zehra Doğan ve Amerika’da sürgünde yaşayan gazeteci ve yazar Masih Alinejad’a verdi. Frei Denken Derneği Başkanı Andreas Kyriacou, “İki kadın da kadın özgürlüğü konusunda çok güçlü bir mücadele verdi” dedi.
1908 yılında kurulan ve düşünce özgürlüğü, sekülerlik konularında çalışmalar yapan İsviçre merkezli Freethinkers, (Özgür Düşünenler), ilk olarak 2015'te dağıttığı Özgür Düşünen Ödülü'nü bu yıl ikinci defa verdi. 2015'te ödülü, Suudi Arabistan'daki insan hakları faaliyetleri nedeniyle kırbaç ve hapis cezalarına çarptırılan Ensaf Haidar, Raif Badawi ve Waleed Abulkhair arasında paylaştıran kurum, bu yılki ödülü ise 2016’daki Nusaybin’deki çatışmaları haberleştirdiği için Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan gazeteci ve ressam Zehra Doğan ile Amerika’da sürgünde yaşayan gazeteci ve yazar Masih Alinejad’a verildi.
‘İKİ KADIN DA KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN MÜCADELE VERDİ’
Ödül, bugün İsviçre’nin Zürih kentinde 5 gündür Volkshaus’ta süren Denkfest’in (Düşünce Festivali) son gününde yapılan bir törenle verildi. Törende bir konuşma yapan Frei Denken Derneği Başkanı Andreas Kyriacou, ödüle layık görülen her iki kadının da bireysel haklar ve kadın özgürlüğü konusunda çok güçlü bir mücadele verdiğini söyledi. Kyriacou, “Alinejad İran’da kadınların özgür olabilmesi ve kadın karşıtı dini kurallara karşı bir mücadele verdi. Bundan dolayı da baskılara maruz kaldı ve sürgünde yaşıyor. Zehra Doğan da savaş, sosyal çatışmalar ve kadına yönelik şiddet üzerine çalıştı. Kendisi tamamen kadınlar tarafından yürütülen ve kadın haber ajansı Jinha’nın da kurucularındandır. Bugün Kürtlerin yoğun baskı yaşadığı bir süreçte Erdoğan hükümeti tarafından ‘yasadışı örgüte üye’ olduğu iddiasıyla tutuklu” diye konuştu.
Daha sonra Masih Alinejad’ın ödülünü İngiliz bir arkadaşı Leila Alikarami, Zehra Doğan’ın ödülünü de Fransa’dan arkadaşları Naz Öke ve Lucie Renée Bourges aldı. Leila Alikarami, İran’da devletin hicabı kadının bedeni ve düşünceleri üzerinde bir kontrol mekanizmasının aracı olarak kullandığını belirterek, Alinejad’ın verdiği mücadelenin sadece oradaki hükümete değil, bütün baskıcı rejimlere hayır demek olduğunu söyledi.
‘GERİSİNİ SİZ DÜŞÜNÜN’
Doğan adına ödülü alan Öke, burada Doğan’ın daha önce göndermiş olduğu mektuplardan alıntılar yaparak bir konuşma yaptı. Doğan’ın mektubunda cezaevi koşullarının zor olduğunu; ama yaşam gerekçesi güçlü olanlar için duvarların giderek anlamını yitirdiğini söylediğini aktaran Öke, “Zehra bir mektubunda kadınlar için şunu söylüyor, ‘Kadınların özgürlük arayışında daha ön saflarda olması gerekiyor. Nasıl yaşayacağımıza, giyineceğimize, yiyeceğimize karışan erkek yönetimine karşı mücadele etmeliyiz’ diyor. Laikliği sıfat olarak kullanan, dini siyasete alet eden bugünkü ataerkil yönetim baskısı altında bir kadın olarak Zehra’nın düşüncelerinin özgür olabilmeleri çok önemlidir. Unutmamak gerekiyor ki onu mahkum eden mahkeme kararında, yıkılmış Nusaybin şehrini temsil eden resim ‘eleştiri limitini aştığı’ şeklinde ifade ediliyor. Türkiye’deki söz söyleme özgürlüğü noktasında gerisini gelin siz düşünün” diye konuştu.
'İKİ KADIN DA TOTOLİTER REJİMLERDE YAŞIYOR’
Doğan’ın resimleri ve yaşamına dair kısa bir filmin de gösterildiği tören sonrası Mezopotamya (MA) Ajansı’nın sorularını yanıtlayan Frei Denken Derneği Başkanı Andreas Kyriacou, ödüle layık görülen iki kadının bulundukları ülkelerdeki politik durumlarına dikkat çekerek, her iki gazetecinin de yaşadıkları totaliter ve baskıcı rejimler altında bireysel özgürlükler ve kadın özgürlüğü konusunda mücadele vermiş insanlar olduğunu söyledi. Kyriacou, Türkiye’de farklı düşünen insanlara ciddi baskıların olduğunu, gazetelerin ve televizyonların kapatıldığına dikkat çekti. Bu ödülle bir şekilde düşünce özgürlüğü noktasında mücadele veren insanların mücadelelerine destek vermek istediklerini söyleyen Kyriacou, Avrupa’nın Türkiye’de yaşananlara karşı çok kısık bir ses çıkarttığını söyledi. Almanya ve Avusturya’da hükümet nezdinde bazı tepkiler olsa da bunların çok güçlü olmadığını belirten Kyriacou, İsviçre’nin de kendi nötr pozisyonunu gerekçe yaparak açık bir tepki vermediğini ve muğlak bir tutum sergilediğini söyledi.
‘ZEHRA SADECE TANIKLIKLARINI ANLATTI’
Doğan adına ödülü alan Kedistan haber sitesinin editörlerinden Naz Öke de Zehra Doğan’ın Türkiye’de söz söyleme özgürlüğünün bugün bulunduğu nokta için iyi bir örnek olduğunu belirterek şunları dile getirdi: “Zehra’nın sözü güçlü ve değerli. Kendisi gazetecilik ve sanatçılığını bir araya getirerek bir şeyler anlatıyor, tanıklığını anlatıyor. Zehra bir çığlık atıyor ve bu çok güçlü olduğu için de insanlara ulaşabiliyor. Burada verilen ödül de bunun bir göstergesi. Bu ilk uluslararası ödül, anlattıklarının ve tanıklıklarının burada duyulduğunun güzel bir kanıtı. Ama Avrupa’dan gelen tepkiler yeterli değil, insanların insanca verdiği tepkiler önemli; ama politik yöneticilerin verdiği tepkiler çok yetersiz. Bunun da nedeni Türkiye ile ticari siyasi ilişkilerinin olması. Gözlerinin önünde birçok şey olduğu halde, 170 gazeteci, onlarca politikacı ve değişik kesimlerden yüzlerce insan politik rehine durumda. Bunlara karşı Avrupa’nın sessiz kalmayı tercih ediyor.”