KARS - Açtığı sosyal medya hesaplarında Kürtçe öykü anlatıcılığı yapan ve toplumda büyük bir beğeni toplayan Şair-Yazar Ayhan Erkmen, öykülerin ruhu tedavi ettiğine inanıyor. Erkmen, bu geleneği yaşatmak için köy köy dolaşarak öyküler anlatacak.
Öykü anlatıcılığı "Çîrokbêj" ile bölgede yaşanan olayları, savaşları, mutlulukları, aşkları, kültürüler zenginlikleri gelecek kuşaklara anlatan Digor'un Dağpınar Beldesi eski Belediye Başkanı Ayhan Erkmen, adına açtığı Youtube kanalında anlattığı Kürtçe öykülerle bir çok kesimden büyük beğeni topluyor.
CEZAEVİNDEN ÇIKTI ÖYKÜ ANLATICILIĞINA BAŞLADI
Kars'ta 4 yıl avukatlık yapan Erkmen, 2009 yılında Dağpınar beldesinde belediye başkanı seçildi. 7 yıl belediye başkanlığı yapan Erkmen, 2013 yılında "örgüt üyeliği" gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine gönderildi. 7 yıl tutuklu kalan Erkmen, Avukat Abdurrahman Alaca'nın şiirlerini ve biyografisini kitap haline getirerek "Edo Dêran" isiyle yayımladı. Ardından "Şev û Deng" adlı Kürtçe şiir kitabı yazan Erkmen, bu sıralar sosyal medya platformlarında Kürtçe öyküler anlatıyor. Ne olursa olsun yaşamında öykü anlatmaktan vazgeçmeyeceğini söyleyen Erkmen, cezaevinde tutuklu bulunduğu sürede bir çok araştırma yaptığını söyledi. Bütün zamanını klasik Kürt edebiyatı üzerine araştırma yaparak geçirdiğini belirten Erkmen, cezaevinden tahliye olduktan sonra şiir, fabl, öykü, tiyatro ve öyküler yazıyor. Yakın zamanda yazdıklarını kitap haline getireceğini söyleyen Erkmen, öykü anlatıcılığı ve araştırmalarına ilişkin düşüncelerini paylaştı.
'ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ ÖYKÜ ANLATIYORUM'
Şimdiki nesillerin öyküye ilgisinin olmadığını ve neredeyse hiç Kürtçe öykü okunmadığını dile getiren Erkmen, her öykünün kısa ve öz olması için 3 dakikalık videolar halinde anlattığını söyledi. Her anlattığı öyküden sonra bir çok ülkeden ve farklı kesimlerden olumlu tepkiler aldığını belirten Erkmen, bundan güç alarak bu anlatıcılığı daha güçlü bir şekilde yapmaya karar verdiğini ifade etti. Erkmen öykü ile tanışmasını şöyle anlatıyor; "Eskiden köylerde elektrik yoktu. Evler misafirsiz olmazdı. Çocuklarla birlikte karanlık odalarda tarihi konular, öykü, masallar anlatılır, dengbêjler stran söylerdi. Erivan Radyosu'ndaki Kürtçe yayınları sürekli dinlerdim. Radyo bende zengin bir bellek oluşturdu. Dinlediğimiz öyküleri başka çocuklarla paylaşırdık. Bu şekilde çocukluğumdan beri öykü anlatmaya alıştım. Her gittiğim yerde arkadaşlarım, çevrem benden öykü anlatmamı ister. Artık kendimi bir ’Çîrokbêj’ olarak tanımlıyorum. Öykülerin ruhu tedavi ettiğine inanıyorum. Avrupa'da şuan öykü anlatımı çok trend. Ama baktığınız zaman öykü anlatıcılığı ve Dengbêjlik bizim kültürümüze yani Kürdistan topraklarına ait. Kürtçe bütün dünyada konuşuluyor. Şarkılar söyleniyor ama öyküler anlatılmıyor. Bunu yapabilirim diye düşündüm. Ben insanlara 'öykü anlatacağım' dedim. İnsanların beğenisi bana moral verdi. Şu ana kadar kanalımda 16 tane öykü paylaştım. Daha elimde 100'den fazla öykü var. Sadece insan öyküleri de değil, bir taşın, toprağın, hatta bir sandalyenin hikayesini de anlatıyorum."
'İNSANLAR KÜRTÇE'YE BÜYÜK HİZMETLER VERDİ'
"Evladên Şîr Helal" adlı videosunda Êzidileri konu aldığını dile getiren Ekmen,"Êzidilerin toplu halde Sovyetler Birliğine geçişi 1'inci Dünya Savaşı dönemine dayanıyor. Êzidiler 11 köye sürgün ediliyor. Bununla birlikte Revan bölgesine, Tiflis ve Gürcistan'a göç etmek zorunda kalıyorlar. Savaşlarda büyükleri öldürüldü, annesiz ve babasız kaldılar. Sovyetler de Êzidiler için 10 tane yetimhane açtı. Ermenistan'ın Aştarakan bölgesinde açılan yetimhaneye de 50-60 Êzidi çocuk yerleştiriliyor.Bu yetimhanenin sorumlusu da Xerebe Digorlu olan eğitimli bir Kürt kızı olan Nura Egid Ağadır. Nura Egid'in abisi Ferik de Sovyetler şehidi Lenin'in fedaisidir. Şimdi Ermenistan'da Ferik Ağa adında bir köy var. Ermeni aydın ve dil bilimci Hakob Xazaryan, Kürtler arasındaki ismi ile Apê Lazo, Kürtçe alfabeyi hazırlıyor. Nura Egid Axa ile birlikte Aştarakan yetimhanesindeki Kürt çocuklarına Kürtçe eğitim veriyorlar. Bu çocuklar büyüyor. Onlardan Cerdoyê Genco, kendisi gibi diğer yetim Êzidi Kürt çocuklarıyla birlikte, Sovyetlerdeki ilk Kürtçe gazete olan Riya Teze’yi çıkarıyor ve gazeteye yazılar yazıyorlar. Aştarakan Yetimhanesi'nde üç de Kürt kızı vardır. Zeyneba İbo, Xanima Rizgo ve Hesreta Mîrze. Üçü de sonrasında filoloji eğitimi alıp dil bilimci oluyorlar. Bunlardan Zeyneba Îbo ayni zaman da Erivan radyosunun Kürtçe bölümünün ilk kadın spikerlerindendir. Doktor Çerkez Bakayev okuyup dil bilimci oluyor ve Kürtçe-Rusça sözlük hazırlayıp yayınlıyor. Biroyê Memo, Güney Kafkasya Kürt Pedagoji Meslek Okulu'nun müdürü oluyor. Yine Ûsîvê Elî Kürtçe Öğretmen olunca köy köy dolaşıp Kürt çocuklarına ana dillerinde eğitim veriyor. Heciyê Cindî Hawar Dergisinin yazarı ve yüzlerce kitabı var. Casimê Celîl, Xelil Çaçan, Ereb Şemo bunların hepsi Kürtçeyle ilgili çok büyük hizmetler vermiş" diye konuştu.
'NE ACI Kİ ÖYKÜLERİMİZİ BİLMİYORUZ'
Anlattığı bu öyküden sonra Rusya'da yaşayan Êzidî Kürtlerin de öyküyü paylaştığını dile getiren Erkmen, yüzlerce Êzidi'nin sosyal medya üzerinden kendisiyle iletişime geçtiğini kaydetti. Sürekli teşekkür ve tebrik mesajları aldığını söyleyen Erkmen, bu durumdan mutluluk duyduğunu ifade etti. Casimê Celîl, Xelil Çaçan, Heciyê Cindî, Erebê Şemo'nun öykülerini de anlatacağını dile getiren Erkmen, onların acılarını, anne ve babalarının memleketinden seslendireceğini söyledi. Bununla birlikte toplumda genç ve çocuklar üzerinde büyük bir asimilasyon politikası yürütüldüğünü dile getiren Erkmen, "Televizyonlarda etik olmayan yayınlar yapılıyor. Bu yüzden önemlidir ki güzel dilimize geri dönmeliyiz. Bu dili mutlulukla, saygı ve sevgiyle konuşalım. Ben Kürtçe öyküler söylediğimde yeni nesiller Kürtçe'de böyle bir şey var mı diye soruyorlar. Ne kadar acı bir durum ki çocuklarımızın kültürümüzden haberleri dahi yok" diye belirtti.
'KÖY KÖY DOLAŞIP ÖYKÜ ANLATACAĞIM'
Sadece Kürtçe kurs ve okullarla dilin gelişemeyeceğini söyleyen Erkmen, "Aileler evlerinde Kürtçeyle ilgili ne varsa çocuklarına öğretmelidir. Dil yaşıyor. Dil yaşadığı zaman güzellikleri de sana gösterir. Baba Tahirê Uryan, 'Her ew ku aşiqê ji can natirse. Aşiq ji zencîr û zîndan natirse. Dilê aşiq weke gurê birçî ye. Ku ew ji heyheya şivan natirse' diyor. Bizim dilimiz deniz gibidir. Bizim dilimiz Ortadoğu'da bütün halklara ve dillere komşuluk yapmıştır. Bu hepimizin boynun borcudur. En başta da benim borcumdur. Köy köy dolaşıp sadece Kürt çocuklarına değil büyüklerine de öyküler anlatacağım."
MA / Ayşe Sürme