DİYARBAKIR- Suruç Katliamı’nı konu edinen “Gitmek” belgeselinin Diyarbakır galasında konuşan yönetmen Mustafa Emin Büyükçoşkun “Suruç Katliamı hakkında bir film değil. 33 insanın hayatı bir filme anlatılamaz. Bu sadece bir arşivdir” dedi.
Suruç Katliamı’nı konu edinen “Gitmek” belgeselinin galası Diyarbakır’da yapıldı. Diyarbakır Büyükşehir Kültür ve Kongre Merkezi’nde Galaya Suruç Aileleri İnisiyatifi ve Barış Anneleri İnisiyatifi öncülüğünde yapılan galaya, Suruç, Ankara Gar ve 5 Haziran İstasyon Meydanı katliamlarında yaşamlarını yitirenlerin aileleri ve yaralı kurtulanlar, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekilleri Murat Çepni, Nusret Maçin ve yüzlerce kişi katıldı.
‘KATLİAM UNUTULMADI MÜCADELE SÜRECEK’
Belgesel galasından önce Can Siner’in cezaevinde yaptığı Suruç Katliamı’nda yaşamını yitiren 33 düş yolcusunu kara kalem resim çalışmasının sergisi açıldı. Demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler için yapılan saygı duruşuyla başlayan gala, yaşamını yitiren 33 kişinin fotoğraflarının yer aldığı sinevizyon gösterimiyle devam etti.
Gitmek belgeseli, 20 Temmuz 2015 yılında Urfa’nın Suruç ilçesinde DAİŞ’in saldırısı sırasında yaşamlarını yitirenlerin aileleri ve saldırı sırasında yaralı olarak kurtulanların anlatımlarıyla çekildi. Suriye’de yaşanan savaş sürecinde Kobaneli çocuklara umut taşımak ve bir nebze savaşın izlerini silmek için “Beraber savunduk beraber inşa ediyoruz” şiarıyla Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) çağrısıyla Suruç’ta buluşan yüzlerce sosyaliste yönelik saldırı yapıldı. 33 kişinin yaşamını yitirdiği katliamın izleri hala tazeliğini korurken, ailelerin başlattığı adalet mücadelesinde hala somut bir adım atılmadı. Gitmek belgeseliyle katliamının unutulmadığı ve adalet mücadelesinin süreceğinin mesajları verildi.
‘HİÇBİR DÜŞ YARIM KALMAYACAK’
Suruç Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin aileleri ve yaralılarının anlatımlarının yer aldığı belgeselde “33 Düş yolcusunun mücadelesi sürüyor” vurgusu yapıldı. Yönetmenliğini Mustafa Emin Büyükçoşkun’un yaptığı Gitmek belgeseli, Türkiye’nin birçok yerinden çıkıp Suruç’a ulaşanların amaçlarını anlatıyor. İlk arabanın kalktığı İstanbul Kadıköy’den seyahat eden bir araçla başlayan belgesel, “Hiçbir düş yarım kalmayacak” şiarıyla düş yolcularının ulaşmak istediği yere gidiyor.
‘YARALARIMIZI BİRLİKTE SARMAYI ÖĞRENECEĞİZ’
Yaşadığı sağlık sorunlarından dolayı galaya katılamayan 5 Haziran İstasyon Meydanı’nda yaralan Lisa Çalan, gönderdiği mesajda “Gitmek! Tam da olduğumuz ve yaşadığımız zamanın kelimesi. Biz geride kalanlar son 4 yıldır hep gittik. Gerek tedavi gerek zorunluluklar yüzünden! İste tamda bu yüzden bitmeyen sağlık sorunları ve protezle ilgili sıkıntılarım yüzünden orada değilim. Suruç ve Ankara da yaralanan ve şehit yakınlarıyla bir kaç şehirde bir araya gelmekte bugün ilk deva 5 Haziran yaralıları ve şehit yakınlarıyla bir arada olmak çok önemli. Hatta kaç yıldır beklediğim bir zaman. Hep beraber yaralarımız sarmayı öğreneceğimiz bir gün. Bugün bir kez daha ağlayacağız bir kez daha sarılacağız ve bir kez daha anlayacağız hep beraber olmanın gücünü. Suruç aileleri inisiyatifi, barış annelerini ve diğer tüm yoldaşlarımı tek tek kucaklıyor ve selamlarımı yolluyorum” dedi.
‘SURUÇ’U UNUTTURMAYA ÇALIŞIYORLAR’
Ardından Suruç Aileleri İnisiyatifi adına konuşan Ali Saadet, 33 düş yolcusu ve 33 kızıl karanfil adına herkesi selamladığını dile getirerek, “bilindiği gibi dün İstanbul’daki galamız Şişli Emniyeti ve Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Nasıl ki mahkemelerimizden biran evvel kapatıp kurtulmak istiyorlarsa aynı şekilde galamızı da yasaklıyorlar. Ankara Gar, Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda Suruç’ta yeteri kadar güvenlik önlemleri alınmadığı için bunlar yaşandı. Bizim çocuklarımızın üstünü örterek bunlara kapatamazlar” diye konuştu.
‘BEDELİ PARCALANMIŞ CESETLERİ TOPLAMAK MI?’
Barış Anneleri İnisiyatifi adına Havva Kıran da, “Barış anneleri olarak bizde 33 duş yolcusunun aileleri gibi acılarını paylaşıyoruz” diyerek başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Onlar bu halkın çocuklarıydı. Kobane çokları için oyuncak götürüp onları mutlu etmek istediler. Onların hakkı parçalanarak ölüm müydü. Çocuklarımıza sahip çıkmalıyız. Çocuklarının parçaları toplayıp toprağın altına koyan annelerin acılarımı tazelemek istemiyorum ama bütün annelerin acısı aynıdır. Bütün anneler aynı acıyı yaşar. Kim olursa olsun barış olsun. Böyle ölümler olmasın. Anneler çocuklarının kemiklerini aramasın. Bu savaş bitsin. Anneler çocuklarını olum için değil özgürlük için büyüttüler. O insanlar için özgür ve barış içinde yatmayı istediler. Yeter artık ölümler olmasın.”
‘BU SADECE BİR ARŞİVDİR’
Belgesel sonunda yapılan söyleşide konuşan yönetmen Mustafa Emin Büyükçoşkun ise, bu projenin 4 yıl önce başladığını belirterek, ‘Suruç Katliamı hakkında bir film değil. 33 insanın hayatı bir filme anlatılamaz. Bu sadece bir arşivdir” dedi.