686 Nolu Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen Eğitim Sen Üyesi Şahin Kelleci, eğitimci kimliğinin yanı sıra Adana Umut Sahnesi'nde oyuncu ve yönetmenlik yapıyor. Kelleci, bu yıl "Cesaret bulaşıcıdır" teması ile düzenlenen 12. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali'nin Adana ayağı için kendisi gibi KHK'lerle ihraç edilen kamu çalışanlarının yaşadıkları üzerinden bir belgesel hazırladı. Belgesel 12. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nde gösterildi.

 

'OHAL İZİN VERİRSE OYNARSIN'

 

25 yıldır Adana Umut Sahnesi olarak; “emekçiler de sanat yapabiliri” göstermek için uğraştıklarını vurgulayan Kelleci, bunu birçok yerde de gösterdiklerini belirtti. Olağanüstü Hal (OHAL) öncesinde yaşanan bombalı saldırılar nedeniyle seyircilerin toplu yerlere gitmek istemediğini ve çalışmalara katılma konusunda bir azalmanın yaşandığını söyleyen Kelleci, insanların mutsuz oluşundan kaynaklı gösterimlere ilginin az olduğunu belirterek, "OHAL'in böyle bir etkisi oldu. Biz tiyatroyu amatör olarak yaptığımız için maddi şeyler pek bizi etkilemiyor. Destek veren kurumlar desteklerini azalttığı için bu noktada bir sıkıntı yaşıyoruz. Seyirci bazında büyük bir düşüş yaşanıyor. Sanatçı bazında ise ‘suya ve sabuna dokunma, iş yap’ derdine düşüldü. OHAL öncesinde salon kiralanıyordu. Şimdi ise önce OHAL komisyonundan izin alman gerekiyor, salonu o şekilde tahsis ediyorlar. OHAL izin vermezse salonda oynayamıyorsunuz" dedi.

 

'KENDİ PROPAGANDASINI YAPMAYA ZORLUYOR'

 

Bazı salonlarda yapılacak etkinliğin içeriğinin sorulduğunu ve etkinliğin siyasi bir içeriği varsa salona izin verilmediğini aktaran Kelleci, muhalif sanatın maddi yaptırımlara da maruz kaldığını anlattı. "Siyasi iktidarın kendi propagandasını yapacak yeterli düzeyde sanatçısı olsa hiç durmadan ortamı tarumar ederdi" diyen Kelleci, ellerinde sanatçı olmadığı için var olan sanatçıları ve sanat ortamını manipüle ederek; kendi lehine çevirmeye çalışıp kendi propagandasını yapmaya zorladığını anlattı. 

 

'ALTERNATİF YOK BİAT ETMEYE ZORLANIYOR'

 

Kelleci, "Bunu, sanatçının yaşam alanını daraltarak, olanaklarını kısıtlayarak kendisine biat ettirmeye çalışıyor. Yoksa şu ana kadar alternatifi koyacak bir kapasitesi olsa çok farklı bir durum olurdu. Siyasi iktidarın sanata bu kadar saldırmasının altında yatan sebep sanatçıya kendi istediğini söylemesini sağlamaktır. ‘Ben bir iktidar kurdum, bu iktidarın güzel, iyi, hoş bir şey olduğunu ve yaptıklarımı her şeyin istisnasız her şeyin güzel olduğunu söylemek zorundasın.’ Yapılan baskıları medya ve sosyal medya kampanyaları ile ima etsen dahi cezalandırmaya çalışıyorlar" dedi.