İZMİR – DEÜ Rektörlüğü’nün depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle Güzel Sanatlar Fakültesi yerleşkesini yıkmak istemesine karşı çıkan Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi Sözcüsü Ahmet Tuncay Karaçoğlu, “Rektörün ‘yaptım oldu’ dayatması bu kentin zenginliğine zarar verecektir” dedi.
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Rektörlüğü’nün “deprem riski” taşıdığı gerekçesiyle Narlıdere’deki Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) yerleşkesini boşaltmak istemesine dair kriz, henüz çözülmüş değil. Rektörlük, Temmuz ayı başında yaklaşık 2 bin öğrencisiyle 150 kişilik akademik ve idari personeli bulunan Güzel Sanatlar Fakültesi kampüsünün iki yıllığına Buca ilçesindeki Tınaztepe Kampusu'nda bulunan boş rektörlük binasına taşınması kararı aldı.
Yapının depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle boşaltılacağını öne süren üniversite yönetimi, DEÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü'nce hazırlanan “deprem riski raporu”nu ise bu yöndeki taleplere rağmen kamuoyu ile paylaşmadı.
Bu nedenle fakültenin öğretim üyeleri ve öğrencileri, söz konusu raporu güvenilir ve inandırıcı bulmayarak protesto eylemlerine başladı. Tepkisini 28 Haziran'daki mezuniyet töreninde de gösteren öğrenciler fakülte dekanı Hacı Yakup Öztuna konuşmasını yapmak üzere kürsüye geldiğinde hep birlikte sırtlarını döndü.
Aynı zamanda şehir plancısı olan Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi Sözcüsü Ahmet Tuncay Karaçoğlu, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Öncelikler Güzel Sanatlar Fakültesi’nin nereye taşınacağının Rektörlüğün çalışma sınırları içerisinde olmadığını söyleyen Karaçoğlu, Rektörlük böylesi bir görevle yükümlü olmadığını vurguladı.
‘ISMARLAMA RAPORLARLA LA OLDUBİTTİYE GETİRİLİYOR’
Deprem riski taşıdığı ileri sürülen Narlıdere’deki binaya dair bilimsel bir raporun da paylaşılmadığı üzerinde duran Karaçoğlu, “Var olduğu söylenen ve kamuoyunun ısrarına rağmen tamamı paylaşılmayan raporun aynı üniversitedeki inşaat mühendisliğinden çıkmış olması daha önce pek çok kez gördüğümüz ısmarlama raporları hatırlatıyor. Güzel Sanatlar Fakültesi’nin daha önce yer aldığı Alsancak’taki binasının taşınması da yine benzer bir ısmarlama rapora dayanıyordu. Fakülte o dönemin Rektörlüğü tarafından oldubittiye getirilerek hemen taşındı ve yıkıldı” diye belirtti.
‘DENETİM VE KONTROLLER BAĞIMSIZ YAPILMALI’
Kamuoyunun şimdi Narlıdere’deki binanın da böyle bir oldubittiye getirilerek yıkılıp, başka amaçlarla kullanılacak bir bina yapılması endişesini taşıdığını söyleyen Karaçoğlu, bu tür raporların, kesin olduğundan emin olmak için tekrar tekrar denetiminin yapılması gerektiğini kaydetti. Karaçoğlu, yapılacak her bağımsız denetim ve kontrollerin hem kamu kurumlarını ve arazilerini koruyacağını hem de Rektörlük görevi sürdüren kişilerin hukuksuzluğa varacak kararları almasına engel olacağını ifade etti.
Karaçorlu, Narlıdere’deki arazinin hala yaşayan bir yurttaş tarafından sanat üretiminin yapılacağı bir akademi olarak kullanılması ön koşuluyla bağışlandığını da hatırlattı.
TINAZTEPE’DEKİ BİNA SANAT EĞİTİME ELVERİŞLİ DEĞİL
“Dolayısıyla başka bir amaçla yapılacak her türlü çalışma, o arazinin sahipleri tarafından da başka şekilde kullanılmasının da yolunu açabilir” diyen Karaçorlu, yine Tınaztepe’deki binanın sanat eğitime elverişli olmadığının üniversitenin tüm bileşenlerinin yanı sıra kentteki farklı kurumlarınca da dile getirdiğini kaydetti.
Kuruculuğunu yaptığı İzmir Şehir Plancıları Odası bünyesinde 30 yıla yakın süre boyunca bu kentin doğasından tarihine, insanına ve pek çok zenginliğine dair çalışmalar yürüttüklerini belirten Karaçoğlu, “Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinin geçici olarak öğretim yılını geçirebileceği ilk alternatif Alsancak’taki eski GSF binasıyla birlikte Şehitler Caddesi denen bölgedeki sit alanlar. Buraların dokusu bozulmadan eğitim alanlarına çevrilebilir” diye belirtti.
‘BEN YAPTIM OLDU’
Dokuz Eylül Dil Araştırmaları Merkezi’nin (DEDAM) bulunduğu alanda daha önce tiyatro sahneleri olduğunu ve burada GSF’nin oyunlarını daha önce ücretsiz izleyebildiğini dile getiren Karaçoğlu, son olarak “Buranın yeniden geçici ama tarihine dayanarak anlamlı bir şekilde tiyatro bölümüne tesis edilebilir. Diğer yandan da bölgedeki birbirine yakın diğer binalara da GSF’nin çeşitli bölümleri yerleştirilebilir. Türkiye’deki yapı teknolojisi buraların tarihi dokusunu bozmadan bu tür alanlara çevrilecek deneyime sahip. Ayrıca gerek limandan, gerek tramvay ve diğer geliştirilmiş güzergâhlarla kentte yaşayan insanların buradaki üretimleri görmesi de şehrin zenginliği olacaktır. GSF’nin yer seçimi değerlendirdiğinde böyle değerler öncelikli olmalı. Rektörün ‘yaptım oldu’ dayatmasıyla alınacak her türlü karar GSF’ye, yarattığı değerlere ve bu kentin zenginliğine zarar verecektir” dedi.