Dersim Festivali’nde yasaklamalara tepki: Toplum adına karar verme hakkınız yok

img

DERSİM - Munzur Kültür ve Doğa Festivali kapsamında gerçekleştirilecek etkinliklerin valilik tarafından yasaklanmasına tepki gösteren DEDEF Başkanı Ali Haydar Ben, toplum adına kimsenin karar verme hakkına sahip olmadığını belirterek, demokratik koşulların sağlanması gerektiğine işaret etti. 

 
Munzur Kültür ve Doğa Festivali Tertip Komitesi, festival etkinlikleri kapsamında yapılmak istenen ancak Dersim Valiliği tarafından alınan yasaklama kararı sonucunda gösterimi engellenen “Cumartesi Anneleri” belgesel gösterimi ile LGBTİ Kavram Atölyesi etkinliğine ilişkin basın açıklaması yaptı. Dersim Belediyesi önünde yapılan açıklamaya, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz, Cumartesi Anneleri, Suruç Aileleri, 10 Ekim Aileleri, Dersim Belediyesi Başkanı Mehmet Maçoğlu’nun yanı sıra çok sayıda yurttaş katıldı. 
 
‘TOPLUM AHLAK KURALLARINI KENDİSİ TESPİT ETSİN’
 
Komite adına konuşan Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) Başkanı Ali Haydar Ben, Cumartesi Anneleri’nin yıllardır İstanbul’un Galatasaray Meydanı’nda mücadele yürüttüklerine ifade ederek, annelere dönük engelleme ve yasaklamaların belgesel gösterimine kadar uzandığına dikkat çekti. Toplum adına kimsenin karar verme hakkının olmadığını dile getiren Ben,  “Suruç Katliamı’nda katledilen gençlerimizin aileleri kendilerini burada ifade edebilecekken, onlar da engellemelerle karşı karşıya kaldılar. Yine LGBTİ’ler ve ötekileştirilenlere, kendilerini ifade etme hakkının verilmediği ortaya çıktı. Bırakalım; toplum ahlak kurallarını kendisi tespit etsin. Arkadaşlarımızın, dostlarımızın, ailelerimizin etkinliklerini gerçekleştirme hakkı maalesef ellerinden alınmıştır. Halkın kendini rahat bir şekilde ifade edebileceği, özgürce konuşabileceği, demokratik bir şekilde kendini topluma anlatabileceği koşulların oluşturulması gerekmektedir” diye konuştu
 
‘PRİM VERMEYECEĞİZ'
 
10 Ekim Aileleri'nden Erdoğan Tedik, her platformda kaybettiklerini anmaya devam edeceklerini vurgulayarak, “Biz kaybettiklerimize bir söz vermiştik; unutmayacağız, unutturmayacağız. Biz korkuyu Suruç’ta, 5 Haziran’da, Diyarbakır’da, Ankara Gar’ında, çocuklarımızı kaybettiğimiz her yerde bıraktık. Artık biz korkmuyoruz. Birleşeceğiz, bizi katledenler, kaybedenler yargı önüne çıkana kadar mücadele edeceğiz. Gerçek sorumluları, katilleri biz aileler olarak çok iyi biliyoruz. Bunlar açığa çıkana kadar mücadelemiz devam edecek. Biz aileler olarak daha güçlü ve birlikte hareket edeceğiz" dedi. 
 
Yasaklama ve engelleme kararlarına karşı mücadelelerini sürdüreceklerini yineleyen Tedik, “Söz verdik; onların yere düşen bayraklarını daha yukarıya çekeceğiz. Sloganlarını daha gür atacağız. Pankartlarını daha yükseklere asacağız. Ne kadar baskı yaparlarsa yapsınlar yılmayacağız. Katillerin açığa çıkması, yargılanması gerekirken, biz baskılara maruz kalıyoruz. Biz bu yasakçı anlayışı aşacağız. Dersim halkı ve katılımcılar olarak prim vermeyeceğiz. Program devam edecek” dedi.
 
‘ÇOCUKLARIMIZA SIRTIMIZI DÖNMEYECEĞİZ'
 
Suruç Aileleri’nden Fethi Aydın da meydana gelen katliamların toplumsal yara olduğunu belirterek, “Devlet bu katliamları kendisi yapmadıysa neden yasaklama gereği duyuyor?" diye sordu. Aydın, "Biz gücümüzün yettiği her yerde Suruç’un, Ankara’nın kayıp olaylarının ortaya çıkarılması ve sorumluların yargılanması için elimizden gelen tüm çabayı göstereceğiz. Bundan sonra da hiçbir yasak bunu engelleyemeyecek. Çünkü biz her ayın 20’sinde Kadıköy’de oturma eylemi yapıyoruz. Çocuklarımız gitti biz onlara sırtımızı dönmeyeceğiz. Onların bıraktığı yerden devam edeceğiz. Onlar yaşıyor, onlar aramızda” şeklinde konuştu. 
 
'İZİN VERMEYECEĞİZ'
 
LGBTİ’ler adına söz alan Hakan Aksu ise 2016’dan itibaren etkinliklerine yönelik yasaklama kararlarının alındığını anımsatarak, uygulamanın Türkiye’nin her yerinde olduğunu söyledi. Atölyenin yasaklanmasının LGBTİ’lerin toplumdan ayrıştırılmak istenmesine yönelik karar olduğunu aktaran Aksu, şunları söyledi: “Gerek Dersim’de gerekse Türkiye’nin her yerinde demokrasi güçleriyle birlikte LGBTİ’ler olarak bu şiddeti meşru gören, baskıcı ve yasakçı heteroseksist anlayışa karşı birlikte mücadele edeceğiz. Bizler de bu topumun bir parçasıyız. İnsani koşullarda yaşamaya hakkımız vardır. Mücadelemiz devam edecektir.”
 
‘ANAYASA VE ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE AYKIRI'
 
Cumartesi Annesi Maside Ocak, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin ortaya çıkarılması için 24 yıldır mücadele ettiklerini belirterek, şöyle devam etti: “Cumartesi Anneleri’nin hepsinin dini inanışı, düşüncesi farklı. Ancak her birimiz kaybettiklerimiz için bir aradayız. Anayasa’nın ve uluslararası sözleşmelerin bize tanıdığı haklarımız var. Bu haklarımızdan biri de yaşadığımız hak ihlalleri ile ilgili açıklama yapıp kamuoyu oluşturmak. Bugün burada karşı karşıya kaldığımız durum ne Anayasa’ya ne de uluslararası sözleşmelere uyuyor. Biz 24 yıldır yaşam hakkı için sokaklardayız.”
 
‘BİR ARADA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
 
“Bugün burada Ayaz ve Nupelda’nın dehşet bir şekilde öldürülüşünü anıyoruz. Ama 1994’ten beri biz Cumartesi Anneleri ‘3 yaşındaki Dilek Serin’e ne oldu’ diye soruyoruz?” diyen Ocak, “Bugün burada konuşmamıza izin verilseydi Ayten Öztürk’ün babasının on yıllardır ‘Çocuğumun katilinin hesap vermesini istiyorum’ sesine soluk olacaktı. 60 yaşındaki Nazım Gülmez’in nasıl gözaltında kaybedildiğini anlatacaktık ve Edirne’den Kars’a sorumluların nasıl cezalandırılmadığını, ödüllendirildiğini söyleyecektik. Yani bugün konuşacaklarımızın tamamı Anayasa’nın bize tanıdığı hakkımızdı ve bu hakkımız Valilik tarafından yasadışı bir şekilde elimizden alındı. Biz Cumartesi Anneleri kayıplarımız için, hakikat için, adalet için bir arada olmaya devam edeceğiz” diye vurguladı.