DİYARBAKIR – Kürt sanatçılar Rewşen Çeliker, Mem Ararat ve Mehmet Atlı, Kürt müziğine ömrünü veren ve büyük eserler ekleyen Aram Tigran’ın müziğinin yaşatılması ve zenginleştirilmesinin kendileri için bir sorumluluk olduğunu söyledi.
Sürgünde doğup, sürgünde yaşamını yitiren ve hasretini çektiği Diyarbakır’da defnedilmesine izin verilmeyen Kürt müziğinin en sevilen seslerinden Aram Tigran’ın ölüm yıldönümü. Ailesi Ermeni Soykırımı'ndan kurtularak Suriye'nin Qamişlo kentine gelen Tigran, 1934 yılında burada dünyaya gelir. 9 yaşında müzikle ilgilenmeye başlayan Tigran, 55 yıllık müzik yaşamında Kürtçe, Ermenice, Süryanice, Arapça, Türkçe ve Yunanca şarkılar seslendirdi. 1995’ten sonra Atina’ya yerleşti ve 8 Ağustos 2009 tarihinde 75 yaşındayken burada hayatını kaybetti. Diyarbakır’da gömülme vasiyetine karşın İçişleri Bakanlığı'nın engel olmasından dolayı Belçika’nın başkenti Brüksel’de toprağa verilen sanatçının mezarına Diyarbakır’dan getirilen toprak döküldü. Tigran, ardından Kürt halkına yüzlerce eser bıraktı.
Kürt sanatçılar Rewşen Çeliker, Mem Ararat ve Mehmet Atlı, Kürt müziğine ömrünü veren, Kürtçe’ye büyük değerler katmış ve Kürt halkının gönlünde büyük bir yer edinen Aram Tigran’ın kendileri için önemini anlattı.
‘SADE VE İÇTENDİ’
Klasik Kürt müziğiyle ilgilenen ve Kürtlerin hafızasında kalan parçaları özgün bir yorumuyla yeniden seslendirerek beğeni kazanan Rewşen Çeliker, Aram Tigran'ı çocukluğunda “lolo pismamo” eseriyle duyduğunu dile getirdi. Tigran'ın eserleriyle herkese hitap ettiğini belirten Çeliker,"Bana göre Aram Tigran’ın en büyük özelliği müziğinin basit olmasıdır. Kürt Halk Müziği formatında eserleri her kesime hitap ediyor. Stranların sözü gündelik hayattan alıntılanmıştır. Seslendirdiği parçalarla Kürtlerin sevda sözleri, ağıtlar, vatan hasreti dile gelirdi. Kürt makamları konusunda uzmanlaştı. Kürt müziğinde cümbüş Aram Tigran’la özdeşleşti. Sesi Kürt halkının acılarına, efsanelerine, aşk öykülerine ses verdiğini herkes bilirdi. Sesinde, söyleyişinde öfke değil, sükunet vardı. Onun sesi sade, yanık, duru, içten bir sestir. İçeriği zengin ve renklidir. Sözlerinde halkın yaşanmışlıkları, geçmişi, hafızası saklı. Üst zümreye değil halka seslenmeyi tercih etti. Halktan ilham alarak onların sesi oldu. Aynı şekilde insanlar kendini onun müziğinde buldu” dedi.
‘EN BÜYÜK HAZİNESİNİ PAYLAŞTI’
Uzun yıllar Kürt müziğinin yaşatıldığı yerlerden biri olan Ermenistan’daki Erivan Radyosu’ndan sesini duyuran Tigran’ın müziğinin büyük beğeni ile Kürtlerin yaşadığı tüm parçalarda ilgi gördüğünü anlatan Çeliker, “Müziği Erivan Radyosundan yayılarak günümüze kadar etkisini devam ettiriyor. Aram’ın, Kürtlerin yaşadığı bütün parçalarda dinlenip tanınmasında önemli bir dönüm noktası oluşturdu. O kadar ki, bu parçaların her birinin Kürt müziğiyle ilgili herkeste derin bir izi bulunur. Pek çok Kürt, onu ve diğer sanatçıları dinlemek için Erivan Radyosu’nu açardı. Emeği Kürt dilinin korunması ve yaşatılması için bir sembol oldu. Müziği duyulduğunda bu notaların ona ait olduğunu bilirsiniz. Sesi ve makamı bütünleşti belleklerde. Müziğini kendisi yaratırdı. En büyük hazinesi olan şarkılarını paylaştı. Müziğindeki özgünlük kendi ekolünü yaratmasını sağladı” ifadelerini kullandı.
'TİGRAN’I VE MÜZİĞİNİ YAŞATMAK GEREKİR'
Tigran'ın müziğinin üzerinde büyük bir etki bıraktığını ve aralık ayında çıkacak albümünde O'nun iki eserini seslendireceğini aktaran Çeliker,"Aram Tigran’ı ve müziğini yaşatmak gerekir. Bizlere kocaman bir müzik arşivi bıraktı. Ekolü devam etmeli. Genç Kürt müzisyenler onu örnek almalılar. Ümit ediyorum ki bu ekol zenginleştirilir. Bir gün Kürt müziğinin tarihi yazıldığında Aram Tigran’ın yeri en yukarıda olacak ve hep saygıyla anılacaktır.”
ARARAT: ARAM TİGRAN’DAN YOLA ÇIKTIM
Aram Tigran’a çok şey borçlu olduğunu belirten sanatçı Mem Ararat da Tigran’ın Kürtçe müzik üreten herkes için kutup yıldızı olduğunu söyledi. Ararat, “Hangi etnik kökenden olursanız olun, hangi ulusun dilinde üretim yapıyorsanız o ulusun sanatçısısınızdır. Yaptığı besteler ve derlemelerle Kürt müziğine çok önemli katkılarda bulunmuştur. Kürtçe üzerinde süregelen asimilasyon politikasının önüne geçilmesi noktasında çok önemli bir husustur bu. Aram Tigran bu katkıları Kürtçenin zor zamanlarında yaptı. Kürtçe müzik üretmeye çalışan biri olarak şunu çok açık yüreklilikle ifade edebilirim ki Aram Tigran kendimi borçlu hissediyorum. Tıpkı Mihemed Şêxo ve Mihemed Arif ve diğer çağdaşlarına olduğu gibi. Bütün bu sanatçılar benim için ve inanıyorum ki bu gün Kürtçe müzik üreten bir çok sanatçı için birer kutup yıldızıdırlar. Müzik serüvenim boyunca elimden geldiğince dünyaya da kulak vermeye çalıştım. Çoğu zaman yaptığım müziklerde bunun etkisi de görülebilir diye düşünüyorum, ama her zaman Kürdistan’dan yola çıktım. Yani Kürt müziğinden yola çıktım. Yani Aram Dîkran’dan. Mihemed Şêxo’dan, Rençber Ezîz’den, Hesen Zîrek’ten Meyremxan’dan, Şakiro’dan, Krapêtê Xaço’dan yola çıktım.”
‘MÜZİĞİNDE COĞRAFYAMIN DUYDUM’
Tigran’da coğrafyasının sesini bulduğunu dile getiren Ararat şunları belirtti: “Nereye giderseniz gidin kendi evinizden yola çıkarsınız ve en nihayetinde evinize dönmek istersiniz. Ben nereye gidersem gideyim, evimde ölmek isterim. Bence evrensel olabilmenin birinci koşullarından biri de şudur. Kendi sesinizi, renginizi, size ait olan şeylerin farkında olmak ve onu iyice öğrendikten sonra dünyadaki diğer insanlarla paylaşabilir şekilde iyi işleyebilmektir. Bir Kürt sanatçısı en iyi Kürtçe ile evrenselleşebilir diye düşünüyorum. Çünkü içinde yetiştiğiniz kültür ruhunuzu işler. Hissetmediğiniz bir duyguyu başka birine geçiremezsiniz. Ben Aram Tigran’da kendi coğrafyamın sesini duydum. Feqiyê Teyran’ın şiirini ilk onun şarkılarından tanıdım mesela. Ondaki Ermeni tınısı ise kültürümüzün içinde çok özel bir renk olarak kalacak ve bence daha birçok geleceğin sanatçısına ilham olacaktır.”
‘REPERTUARIMA ERMENİCEYİ EKLEYECEĞİM’
Tigran'ın bu coğrafyanın en özel sanatçılarından biri olduğunu ve Tigran ve Kerapêtê Xaço’ya olan sevgisinden dolayı ileride repertuarına Ermenice müzik eklemek istediğini söyleyen Ararat, “Bu coğrafyanın sesini rengini bilmek isteyenlerin kuşkusuz Aram Tigran’dan öğreneceği çok şey var. Ben bir Kürt müzisyen olarak Aram Tigran ve Kerapêtê Xaço’ya olan sevgim ve saygımdan dolayı ileride repertuarıma Ermenice şarkılar da eklemek istiyorum ve şu an bunun üzerine çalışıyoruz.”
‘TRAJEDİYLE BAŞ ETMEK İÇİN MÜZİĞE TUTUNDU’
Sanatçı Mehmet Atlı ise şunları söyledi: “Aram Tigran denince öncelikle çocukluğumda evimizde bulunan tek kasetini annemle uzun uzun, defalarca dinlememizi hatırlıyorum. Annem de ben de özellikle ismi gibi duru Kürtçesini ve tane tane anlatan sakin üslubunu seviyorduk. Cümbüş, darbuka ve kendi sesi ile sade ama etkili bir sound oluşturmuştu ve Kürtçenin en güzel şiirlerini, halk şarkılarını seçmeyi biliyordu. Aram Tigran’ın sonraları öğrendiğimiz hikâyesi bir yandan bu topraklar için çok aşina olduğumuz dramları bir yandan da yine çok aşina olduğumuz dayanışma örneklerinden birini yansıtıyor. Hem bir utancı hem de bunun üstesinden gelmek için insanların nasıl mücadeleler verip bireysel hikâyelerinde bununla baş etmek için ne gibi yolları zorlayabileceğini düşündürüyor. Aram Tigran kendi ailesinin ve kavminin yaşadığı trajediyle baş etmek için kardeşliğe ve dayanışmaya ama özellikle müziğe tutunmuş gibiydi. Aram’ın tutturduğu yol, kimlik denen şeyin insanın doğuştan kazanılan özelliklerinden çok kişinin yaşadıkları, kendi iradesi ve seçimleri ile biçimlenen bir şey olduğunu göstermesi açısından da öğretici. Bir trajediden Kürtçenin en güzel şarkılarını, şiirlerini günümüze ulaştıran bir köprü oluşmuş gibidir Aram Tigran’ın şahsında. Yeni nesilden pek çok müzisyen gibi ben de bu köprüden, membadan faydalandım ve hala faydalanıyorum. Aram Tigran’dan öğrendiğim Lo Şivano, Pismamo, Peşîya Malê, Ay Dilberê gibi şarkılar, repertuarımda çok özel yerleri olan şarkılardan bazıları.”
‘MÜZİĞİNİ TAŞIMAK SORUMLULUĞUMUZDUR’
Tigran’ın sesinin uzun yıllar bu topraklarda yankılanacağını söyleyen Atlı, “Altı dil bilen, bununla gurur duyan, enternasyonalizmi şahsında cisimleştirmiş müthiş bir insandı. Şık, saygılı, işini ciddiye alan ve bu topraklarda birlikte yaşama adına umutlarımızı canlı tutan bir müzik insanı örneği olarak, gelecek nesillerde de yaşatılacağına, sesinin uzun yıllar yankılanacağına inandığım Aram Tigran’ı saygıyla anıyorum. 'Birîn' isimli albümümü Mehmed Uzun ve Arjen Ari ile birlikte kendisine da ithaf ettim. Bize ulaştırdığı birikimi çoğaltarak yarınlara taşımak da bizim neslimizin sorumluluğu olsa gerek. Mezarının istediği gibi kendi ülkesinde olamamasını ise hem anısına bir saygısızlık hem de bu ülke adına bir utanç vesilesi sayıyorum.”
MA / Lezgin Akdeniz