DİYARBAKIR – Kürt Filozof Ehmedê Xanî’nin aşk hikayesiyle birlikte ülke sevdasını konu aldığı ünlü eseri "Mem û Zîn", Amed Şehir Tiyatrosu oyuncuları tarafından 5 yıl aradan sonra yeniden sahnelenecek.
Amed Şehir Tiyatrosu, Kürt Filozof ve Edebiyatçı Ehmedê Xanî’nin 1692 yılında kaleme aldığı ünlü eseri "Mem û Zîn", 5 yıl aradan sonra 6 Eylül’de bir kez daha sahneye taşınacak. Kürt yazar Kawa Nemir tarafından günümüz Kürtçesiyle güncellenen metin üzerinden hazırlanan müzikalin yönetmenliğini ise Rüknettin Gün yapıyor. Müzikal 6-8 Eylül tarihleri arasında Galeria İş Merkezi'nde sahnelenecek.
Dans ve oyunculuğun iç içe kullanıldığı müzikal MA Müzik Akademisi ve Laleş Sanat Merkezi’nin destekleriyle 60 kişilik ekip tarafından sahnelenecek. Oyunda Mem karakterini Lawje’nin solisti Ali Tekbaş, Zîn karakterini ise sanatçı Gülseven Medar canlandıracak.
Yine Beko karakterini deneyimli oyuncu Yavuz Akkuzu canlandırırken, Mir karakterini Kemal Ulusoy oynuyor. Oyunda dillendirilecek stranlar da yazar Şeyhmus Sefer tarafından kaleme alındı. Yine oyunun aranjesini İran’ın Sîne kentinden gelen Mehdi Ahmed Puryan yapıyor.
GÜNCELLİĞİNİ KORUYOR
Oyunun yönetmeni Rüknettin Gün, her yıl bir Kürt klasiğini sahneye taşıma kararlarından sonra 9 aylık bir hazırlık çalışması ile Mem û Zîn oyununu 2014 yılında tiyatro sahnesinin dışına taşıyarak Cemil Paşa Konağı'nda sahnelediklerini hatırlattı. Gün o dönemde yeteri kadar izleyiciyle bulaşamadıkları düşüncesiyle oyunu bir kez daha sahnelemek istediklerini söyledi. Gün, oyunun içeriği için şunları söyledi: “Bir Kürt ve Kürdistan hikayesidir. Ehmedê Xanî aşkın rengiyle kaleme aldığı bu tarihi hikaye, günümüzde halen geçerliliğini koruyor. Her yönüyle yeniliğini koruyan bir başyapıttır.”
Gün, müzik, dans ve şarkıların oyunla bütünleştiği çağdaş müzikalin Kürt tiyatrosunun gelecek kuşaklara aktarımı açısından ön açıcı ve çalışmanın ilk ayağını oluşturduğunu ifade etti.
ULUSAL DESTANI YABANCI DİLDE SAHNELEMEK!
Daha önce Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nda, Türkçeleştirilerek sahnelenen Mem û Zîn oyununu eleştiren Gün, bunun Kürt halkına hakaret niteliğinde olduğunu belirtti. Gün, “Bizim oyunla orada sahnelenen oyunu karşılaştırmayacağım. Ancak düşünün ki İngiltere’ye gidip onların ulusal aşk destanını başka bir dilde sahneliyoruz. Bu kolonyalizm zihniyetidir. Kürtçe isimlerin Türkçeleştirilerek sunulması gibi benzer şeyler bizimle dalga geçiyorlardı” dedi.
‘YAŞAM VE VATAN SEVDASIDIR’
Sanatçı Ali Tekbaş ise Mem karakterini canlandırma teklifi karşısında çok heyecanlandığını ve başaramama korkusunu yaşadığını, ancak çalışmalara başlayınca bu korkunun yok odluğunu söyledi. Oyunun sıradan bir aşk hikayesi olmadığını vurgulayan Tekbaş, “Bu sadece iki kişi arasında geçen bir aşk değildir. Bir yaşam ve vatan sevdasıdır. Yaşamımızda çok sayıda Mem ve Zîn var. Maalesef çok sayıda Beko da var. Yaşamımızda sayıları çok fazla olan bu Beko’ların ihaneti ise halen devam ediyor” dedi.
‘ZÎN’İN YAŞADIĞI PROBLEM SÜRÜYOR’
Gülseven Medar, Zîn’in yaşadığı sorunların günümüzdeki kadınların sorunu olmaya devam ettiğinin altını çizdi. Medar, “Zîn karakterinde toplumun hiyerarşik düzenin çelişkilerinde kadın sorununu görüyoruz. Ne yazık ki çok alışıldık bir karakter olmaya başladı. Zîn’in kaderini tayin edememesinin benzerini ve türevlerini halen günümüzde yaşıyoruz maalesef. Bunu sanatsal olarak ele alma, sanatın gözüyle vurgulamak çok önemli. Zîn, günümüze kadar süregelmiş kadınların yaşadığı sorunlarla ilgili önemli bir ışık tutan örneklemedir. Eserin yazıldığı dönemde anlaşıldığını düşünmüyorum” diye konuştu.
‘MESAJ DEFORME EDİLDİ’
Mîr Zeynedîn’i canlandıra oyuncu Kemal Ulusoy da böyle büyük bir hikayenin mekansal tiyatro olarak temsil edilmesinin önemli olduğunu ve Cemil Paşa Konağı'nda yapmayı planladıklarını, ancak Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne atanan kayyumdan dolayı oyunun bir Galeria'da sahneleneceğini belirtti. Oyunun Türkçeleştirilerek içinde taşıdığı mesajların deforme olmasına neden olduğuna dikkat çeken Ulusoy, dil kriterinin önemli olduğunu söyledi.
‘FİLOZOFUN GÖZÜNDEN GÜÇLÜ BİR HİKAYE’
Ulusoy, Xanî’nın bu güçlü hikayeyi bir filozofun gözüyle, sembollere büyük anlamlar taşıyan bir yapıta dönüştürdüğünü söyleyerek, “Bu hikaye içinde Kürtlerin derdini, sorunlarını görüyoruz. İçinde hukuk, siyaset, kültür, iktidar, toplumsal direniş, bozulan adalet ve Kürtlerin sosyolojik durumunu taşıyor. Bir siyasi manifesto olarak yazılsaydı, bu kadar ses çıkaracağını zannetmiyorum” dedi.
‘HİKAYE RİTME SAHİP’
Oyunun düzenlemesini yapmak için İran’ın Sine kentinden gelen Mehdi Ahmed Puryan da Mem û Zîn’in İran Kürtleri tarafından hem tiyatro hem de sinemaya taşındığını söyledi.
“Mem û Zîn, Kürdistan’ın tüm parçalarında bilinen şaheserdir. Çünkü bu eseri okuyan her Kürt kendisini, köyünü, kentini görür. Bu mesele Kürtlerin gönlünde olan şeylerdir. Beraberinde bir nasihatnamedir” diyen Puryan, Mem û Zîn’in müzikal olarak sahnelenmesine ilişkin şunları söyledi: “Tiyatro diğer sanat dallarından yardım alması gerekiyor. Müzik dramatiğe renk verir. Yazılı metinde verilen duyguyu tiyatro sahnesinde müzik ile seyirciye aktarabilirsiniz. Hikaye bir ritme sahiptir. Bu ritmi müzikle birleştirdiğiniz de güçlü bir görsel performans meydana çıkar.”
MA / Lezgin Akdeniz - Bilal Güldem