'Örgütlü çalışmalarla Kürtçenin yaşamasını sağlarız'

img

İSTANBUL - Dilbilimciler Zana Farqînî ve Sami Tan, Kürt dilinin gelişmesinin demokratik mücadeleyle paralel yürüdüğüne işaret ederek, Kürtçenin kaybolmaması ve gelişmesi için örgütlü çalışmalara ihtiyaç olduğunu ifade etti. 

 
Türkiye'de Kürtlerin anadilde eğitim mücadelesinin bir sonucu olarak Milli Eğitim Bakanlığı Kürtçeyi seçmeli ders olarak müfredata aldı. Ancak buna dair sistem işletilmediği için büyük oranda Kürtçe dersler açılmadı. Dilbilimciler Sami Tan ve Zana Farqinî, Kürt dilinin yaşatılması ve tekçi devlet anlayışına karşı yapılması gerekenlere dikkat çekti. 
 
Devletin Kürt dilinin gelişmesini istemediğini ve bu noktada marjinal tutmaya çalıştığını belirten Sami Tan, “Fakülte ve enstitülerde Kürt demokratik bilincine sahip akademisyenler yer aldığı için, bunun dağıtılması hedefleniyor" dedi. Kürt dili üzerindeki baskının Kürt demokratik mücadelesiyle değişeceğine dikkat çeken Tan,"Türkiye’deki farklı demokrasi kesimlerinin nasıl tavır alacağı, nasıl bir örgütlenme içerisine gireceğiyle ilgili bir durumdur. Elbette burada Kürtlerin direnişi de belirleyici olacaktır” dedi. Kürtçenin siyasal mücadelede elde edilecek kazanımlarla doğru orantılı gelişeceğini vurgulayan Tan, dil ve kimlik gelişiminin paralel olduğu ve Kürt hareketinin de bunu daha fazla gündemine alması gerektiğini vurgulayarak bu noktada bir planlamaya ihtiyaç olduğunu söyledi. 
 
HALKA DAYANAN ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜLMELİ
 
Tan sözünü ettiği planlamanın ayrıntılarını şu şekilde aktardı: "Sivil ve demokratik kurumlar aracılığıyla, siyasal aktörlerin aktif olarak içinde yer alacağı ve Kürtlerin kendi şahsiyetlerinin öncülük edeceği bir planlama yapılmalı. Gidişat ve duruma göre kısa dönemli, orta vadeli ve uzun vadeli çalışmalara ihtiyaç var. Bu bütün dünyada böyle gelişmiştir. Birçok ülkede bu tür sorunlar devletlerin öncülüğünde, yani devletlerin verdiği destekle ilerlemiş ama maalesef Türkiye’de böyle bir konjektör yoktur. Uygun koşullar sağlanana  kadar halka dayanan bir çalışmanın yürütülmesi gerekir.” 
 
 Tan, yapılacak çalışmalarla egemenlerin asimilasyon politikasının işe yaramayacağının gösterilmesi gerektiğini söyledi. 
 
ATILAN ADIMLAR SAMİMİYETTEN UZAK
 
Kürt hareketiyle devam eden diyalog sürecinde kimi adımların atıldığını ancak süreç değişince uygulamanın olmadığını ifade eden Zana Farqinî de samimiyet ve ciddiyetten uzak, siyasi rant için "hak sunuyorum" gibi bir algı yaratıldığını vurguladı.“Türkiye’de yaşayan diller” ifadesini sakıncalı bulduğunu söyleyen Farqinî, “Yaşayan diller ne demekti? Daha önceki kanunlarda vardı; Türk vatandaşların günlük yaşamında kullandığı mahalli dil ve lehçeler şeklinde tanımlanıyordu. Bu tabirlere ve adlandırmalara baktığımızda bile aslında bir hakkın teslimi değil, sadece günü kurtarma, mücadele karşıtında biraz geri adım atma ya da siyasi konjektöre uygun olarak bir takım adımlar atarak halkı oyalama durumu olarak yorumlanabilir. Mahalli dil ve lehçe olarak tanımlaması ciddiyetsizliktir. Siyasi amaçlarla yapılıp günü geldiğinde bunun önüne geçebilirim mantığı var. Bunu en ucuz nasıl kapatabilirim diye düşünüyorlar. Hükümet, devlet gerçekten samimiler ise bu tür yollara başvurmazlar. Hakkı olduğu gibi hak sahibine teslim ederlerdi” diye belirtti. 
 
Temel hak ve özgürlüklerin gelişmesinin halkta bir rahatlamaya yol açacağını dile getiren Farqinî, “Dolayısıyla Kürtçe ve Kürt Dili ile atılacak adımları da Kürt sorunundan bağımsız değerlendirmek yersizdir. Bu bir kimlik meselesidir. Bu dili yasaklayan, halkı asimilasyona tabi tutan politikalar ortadan kalkmadığı sürece atılacak bütün adımlar ciddiyetten uzak kalacaktır. Son gelişmeler bunun kanıtıdır” ifadesinde bulundu.  
 
'YENİ NESLİN DİLİ TÜRKÇE' 
 
Yasakçı ve tekçi zihniyetle mücadele edilmesi gerektiğine dikkati çeken Farqinî şunları dile getirdi: “Hak ve özgürlüklerin gelişmesi için taleplerin geliştirilmesi gerekiyor. Cumhuriyetten beri uygulanan kanunların hiçbir şeye çare olmadığı zaten ortadadır. Bu kanunların değişmesi gerekiyor. Başta Kürtler olmak üzere, dili ve kimliği yasaklanmış bütün halkların hayatın her alanında dilini ve kültürünü yaşatması lazım. Sadece devletten beklemek yetersiz, üstelik devlet tekçi bir anlayışa sahiptir. Aksi halde asimilasyon politikalarının önüne geçilemez. Eğitim seviyesi yükseldikçe asimilasyon artıyor. Yeni nesil anadiliyle öğrenemiyor ve düşünemiyor. Eğitimliler arasında asimilasyonun yaygınlaştığını görüyoruz. Bu yapılan araştırmaların sonucu olarak ortaya çıkan bir tespittir. Kürtçe konuşma oranlarına da baktığımızda yeni neslin dilinin Türkçe olduğunu görüyoruz. Örgütlü çalışmalar ile bunun üstesinden gelinebilir. Yazılı veya görsel yani amaç ne olursa olsun hayatın her alanında Kürtçenin yaygınlaştırılması gerekiyor.”