DİYARBAKIR - Akademisyen Yusuf Baluken, Eyyubi Devleti döneminde sarayın önemli bürokratlardan biri olan el-Hasan bin İbrâhîm el-Münşî el-Hısnî tarafından kaleme alınan “Hasankeyf Tarihi” el yazmalarını Avusturya Viyana Kraliyet Kütüphanesi’nde bularak kitaplaştırdı.
Hasankeyf’te 1231 yılında kurulan ve 230 yıl boyunca hakimiyeti süren Eyyubi Devleti’nin 200 yıllık tarihini anlatan ve tek nüshası Viyana Kraliyet Kütüphanesi’nde bulunan “Nüzhetu’n-Nâzır ve Râhetu’l-Hâtır” (Hasankeyf Tarihi) kitabı, Nûbihar Yayınları tarafından yayınlandı. Akademisyen Yusuf Baluken tarafından yayına hazırlanan kitap, Hasankeyf tarihini ilgilendiren çok sayıda belgeyi içeren eklemelerle şehrin tarihine ilişkin ansiklopedik bir kaynak işlevi görüyor. Baluken, kitabın Hasankeyf Eyyubi hükümdarı el-Meliku’l-Âdil Süleymân döneminde saraydaki önemli bürokratlardan biri olan el-Hasan bin İbrâhîm el-Münşî el-Hısnî tarafından bin 400 yıllarında kaleme alındığını ve doğrudan Hasankeyf Eyyubilerinin tarihini konu alan önemli bir kaynak olduğunu söyledi.
200 YILLIK KAYIP HALKA
Orijinal elyazmasının Avusturya’nın başkenti Viyana Kraliyet Kütüphanesi’nde bulunduğu kitabın bir nüshasını elde ettiğini aktaran Baluken, kitabın orijinal metin olan Arapçasını çıkardığını, Kürtçe ve Türkçe çevirileri için çalışmalarının olduğunu kaydetti. Eserle birlikte Kürt tarihinin kayıp halkasının tamamlanacağını söyleyen Baluken, “İbnu’l-Ezrak el-Fârikî’nin Tarîhu Meyyâfârikîn’i ile Şerefhân-ı Bitlisî’ye ait Şerefname arasındaki tarihi periyotta Kürt tarihi için önemli bir kaynaktır. Kitap, Abbasilerin zayıflamasıyla birlikte ortaya çıkan Mervanî, Şeddadî, Hasanveyhî, Revadî, Hezbanî ve Fazlaveyhî Kürt emirliklerinin yıkılışından sonra kurulan Eyyubi Devleti tarihinin yanı sıra Osmanlı öncesi Kürt beyliklerinin kuruluş dönemlerine ilişkin başka hiçbir kaynakta bulunmayan bilgiler içermektedir. Bohtî, Rojkî, Süleymanî, Zirkî, Mihranî gibi Kürt aşiretleri; Mahalmî Arap aşireti; Karakoyunlu Türkmen oymaklarına dair kayıtlar da mevcut. Öte yandan bölgedeki yerleşim yerlerinin isimlerine ve etimolojisine ilişkin kayıtlar barındıran eser Kürt tarihi alanında çalışan akademisyenler ve araştırmacılar için önemli bir kaynak olacaktır” dedi.
TÜRKMEN GÖÇLERİ
Kitabı Hasankeyf’in tapusu ve senedi olarak değerlendiren Yusuf Baluken, Eyyubi döneminde yıldızı parlayan Hasankeyf’in en müreffeh zamanlarını bu yüzyıllarda yaşadığı ve bu dönemde Hasankeyf’te çok sayıda eser inşa edilmekle birlikte bunların sadece bir kısmının günümüz eserlerin kimliği değiştirilerek ulaşabildiğini söyledi. Hasankeyf’in, Eyyubi hakimiyetini yaşadığı devirde birçok kez yağma ve talan hareketlerine maruz kaldığını söyleyen Baluken, Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenlerinin Hasankeyf’e yaptığı göç dalgasıyla Eyyubiler, Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmenlerinin birçok kez karşı karşıya geldiğini ve şiddetli çatışmalara varan olayların yaşandığını söyledi. Baluken, Eyyubi devrinde en ihtişamlı dönemini yaşayan Hasankeyf’te Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmenlerinin olumsuz faaliyetlerde bulunduklarını, yaşanan tüm gelişmelerin şehrin zarar görmesine ve gelişiminin sekteye uğramasına neden olduğunu belirtti.
EYYUBİ VE KÜRT MİRLERİNİN İLİŞKİLERİ
Kitapta, Eyyubi sultanlarının kendilerini Kürt olarak tanıttıkları ve yine Kürt mirleri arasındaki ilişkilerin yazıldığını belirten akademisyen Baluken, “Kitap, Cizre, Hakkari, Bitlis, Amed ve Mardin çevrelerinde var olan Kürt mirlerinin Eyyubi sultanlarıyla ilişkileri açısından önemli bir kaynaktır. Eyyubi ailesi devletleri yıkıldığında göç edip Hasankeyf’e yerleştiler. Uzun bir zaman Hasankeyf’te kaldılar. Bunlar siyasi deneyimlerini Hasankeyf’te bir minyatür şeklinde yerine getirdiler ve ilerlettiler. Kürt mirleri çevrelerinde oldukları için bunlar da onlara yol gösterip ilişkilendiler. Biz biliyoruz ki Eyyubi ailesi devletleri yıkıldıktan sonra yaklaşık 250 yıl Hasankeyf’te kalıyor. Fakat bir şey daha var, bu aile neden önemlidir? Bu aileden Melîk Xelîl Eyyubi adında Yavuz Sultan Selim döneminde yaşamış bir mir var ve Şah İsmail’in damadıdır. Bu aile, daha sonra Osmanlılar bu ülkeye geldiklerinde maalesef ezilmişler, Cizre'ye göç edip oraya yerleşmişler ve egemenlikleri ellerinden gitmiş. Onun için kitap içerik yönünden Eyyubi ailesinden bahsediyor. Kürt tarihi açısından tarihi imkanlardır. 1250 yılından tutun 1450 yılına kadar Kürt tarihinin kayıp 200 yılı var. Bu 200 yıl nedir? Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi ve yayılma dönemidir. Kürtler de bilsinler ki Osmanlı kurulduğunda Hasankeyf'te öyle bir medeniyet kurmuşlardı ki bu kitap inşallah onu ortaya çıkaracaktır” ifadelerini kullandı.
MERVANİLER
“Selçuklular gelmeden bu topraklarda Mervani Devleti vardı ve bunlar Kürtlerdi” diyen Baluken, şöyle devam etti: “Başkentleri Hasankeyf’ti, sonra Silvan'a taşımışlar. Alparslan'a kadar Kürtler burada devlet sahibiydiler. Fakat Selçuklular geldikten sonra bu bölgede Türkmen beylikleri kurdular. Ahlat, Garzan, Mardin ve Cizre gibi yerlerde Zengiler, Artuklular, Ahlatşahlılar ve Toğanaslan adında beylikler kuruldu. Bunların hepsi Kürtlerin toprağında olan Türkmen beylikleriydiler. Fakat Moğollar geldikten sonra diğer devletler gibi bunlar da yıkıldılar. Bu durumda Eyyubiler ortaya çıktı ve bu ülkeye geldiler. Yeniden atalarının topraklarını esas sahiplerine döndürdüler, yani Kürtlere. Hasankeyf’in dışında, çevrede de Cizre'de Botan Aşiretii, Hakkari'de Hekkari Aşireti, Bitlis'te Rojkan Aşireti, Eğil'de Mirdasî Aşireti, Silvan'da Zirkan Aşireti ve Batman'da Silîvan Aşireti’nin tarihi var. Bunların hepsi teker teker isim olarak yer alıyor. Onun için kitapta, sadece Eyyubiler ve Hasankeyf değil, Hasankeyf’in çevresi başta olmak üzere tüm Kürdistan ülkesindeki aşiret ve mirliklerin bahsi geçiyor.”
EYYUBİ MİRİNİN VASİYETİ
Eyyubi Miri Melik Adil Mücireddin’in vasiyetinin de kitapta yer aldığını aktaran yazar Yusuf Baluken, kitaptaki bazı bölümleri şöyle anlattı: “Dikkat çekici bir şeyi örnek olarak vereyim. Hasankeyf’in bir miri ölmeden önce bir vasiyet yazıyor. Bu vasiyetinde diyor ki: ‘Maalesef çevremizde bulunan Kürt aşiretleri gidip Türkmenlerle anlaşıp bize saldırıyorlardı. Bunları bertaraf ettiğimiz zaman bu Kürt aşiretleri bir araya getirip barıştırıyorduk. Onlara öğütler veriyorduk. Fakat aynı hatalarını tekrarlıyorlardı. Fakat yine de çocuklarımıza vasiyetimdir. Asla ve kata halkınızın en kötüsünü diğer halkların en değerlisine kurban etmeyin. Kendinizi koruyun. Hasankeyfli biri olduğu sürece yabancı birini başınıza getirip yönetici yapmayın.’ Yine diyor ki: ‘Türkler her zaman kendilerini büyük görüyorlar. Bizlerden üstün tutuyorlar, burunları havadadır, tıpkı Artuklu beyleri gibi. Bizleri küçük görüyorlar, neden? Diyorlar ki biz Selçuklu torunlarıyız. Onlar bu ülkeye geldiler Mervani topraklarına el koydular ve yönetici oldular. Şimdi biz Eyyubiler geldik mülk, imkan sahibi ve bundan haz etmiyorlar.’”
KİMLİĞİ DEĞİŞTİRİLEN ESERLER
Baluken, kitapta Eyyubiler döneminde inşa edilen eserlerin kayıtlarının olduğunu bunların bir kısmının yıkımdan kurtulamadığını, günümüze yetişen eserlerin ise çarpıtılarak Türkmenlere mal edildiğini belirtti. Baluken, “Bugün baktığımda arkeolojik araştırmalar yapılıyor. Tescilleri yapılıyor. İsimden tutun da mimarisini yapan kişiye kadar yanlış kaydedilmiş. Neden? Bilinçli yapıyorlar. Bir örnek vermem gerekirse Hasankeyf’te büyük bir cami vardı. Türkçe ismi; Er-Rızk Camisi. Öyle bir şey yok gerçek ismi Rıza Camisi’dir. Bu kitaptan bakıyoruz Rıza Camisi nerede kurulmuş? Kim inşa etmiş? Tek tek malumat içinde var” dedi.
ALEVİLER İÇİN KUTSAL BİR YER
Hasankeyf’in uzun bir süre bu topraklarda yaşayan Aleviler için kutsal olduğunu söyleyen akademisyen Baluken, “Şehrin girişinde köprünün sol tarafında bir mezar var. ‘İmam Abdullah’ın mezarıdır’ diyorlar. İmam Abdullah’ın kendisi Caferi Tayyar’ın torunudur. Hz. Ali’nin kardeşidir. Ehli Beyt’tendir. Hasankeyf’te Emeviler tarafından katledilmiş. Cenazesi bulunduktan sonra oraya getirip gömüyorlar. Kubbeli bir mezar yapıyorlar. Ehli Beyt’ten kim vefat etmiş ise o dönem Hasankeyf’e, İmam Abdullah’ın ayaklarının dibine gömülmek istemiş. Bakıyoruz ki Ehli Beyt’ten onlarca kişi orada gömülmüş. O kayıtlar sadece bu belgelerde geçiyor. Hasankeyf Ehli Beyt yönünden Kürdistan’daki Aleviler açısından kutsal bir yerdi. Fakat maalesef kimse orada kimin olduğunu orada yaşayan ailelerin kim olduğunu, Ehli Beyt ile alakaları nedir bilmiyor. Hz. Ali’nin yeğeninin ailesi oradaydı. Bu kitapta, tek tek kim orada gömülmüş ise hepsinin ismi veriliyor” diye konuştu.
KÜRTLERDE TARİH YAZIMI
Kürtlerde tarih yazımının olduğunu ve bu yazılan kaynakları arşivlerden çıkarmaya başladıklarını ifade eden Baluken, şunları kaydetti: “Bu kitaptan 5 yıl önce ‘Silvan Tarihi’ kitabını yazdım. Silvanlı İbnul Ezraq-ul Fariqî tarafından Hasankeyf tarihinden 800 yıl önce yazılmıştı. Kürdistan'da bir kültür var. Tarih yazarlığı kültürü. İbnul Ezraq’ın kendisi Kürt’tür, Silvan tarihini yazmış. İbnul Munşi Hasankeyf’tendir, Hasankeyf’in tarihini yazmış. Şerefxanê Bitlîsî Bitlis’tendir, mirdir. Tüm Kürdistan’ın tarihini yazmış. Kürtlerde tarih yazarlığı ulusal ilişkilerle vardır. Tarih halka bir bilinç yüklüyor. Kim dostumuzdur kim düşmanımızdır? Tarihte kiminle ne yaptık, kim başımıza ne getirmiş, neyi doğru neyi yanlış yaptık? Bundan dolayı tarih yazarlığı Kürdistan'da önemli bir şeydir. Adım adım bu kaynakları arşivlerden çıkarıyoruz, yayınlıyoruz, çeviriyoruz ve halkımızla paylaşıyoruz. Kürtler maalesef tarihten ibret almıyorlar. İbret almadığın zaman da tarih tekerrür eder. Maalesef Kürtlerin tarihi de yanlışlarla doludur. Hiçbir kavim için tarih tekerrürden ibarettir diyemeyiz, fakat Kürtlerin son bin yılına bakıyoruz; ne kadar önemli nokta varsa aynı hata ve yanlışlarla tekrarlıyoruz. Onun için tarih bizim için önemlidir. Ve kim tarafından yazıldığı da mühimdir. Bahsettiğimiz kaynakların yazarları hepsi Kürt’tür ve kendi tarihlerini yazmışlardır. Asıl kaynaklarımızdan okumak gerekir. Ancak bu şekilde doğru ve yanlışlarımızı öğrenebiliriz.”
HAFIZA SULAR ALTINDA KALIYOR
Hasankeyf’in sular altına bırakılmasına yeterli tepki verilmediğini belirten yazar Yusuf Baluken, “Bugün bir şehri göz göre göre, canlı canlı suyun altına gömüyorlar. Sebep ne olursa olsun, ne şekilde izah edeceklerse etsinler, bu cinayete katılanlar, izleyenler, sağır olanların hepsi suçludur. Biz bu ülkenin evlatlarıyız. Atalarımız bu topraklarda gömülmüş. Hasankeyf’in sular altında kalmasıyla sadece Kürtlerin tarihi, kültürü katledilmez, tüm insanlarınki katledilir. Artuklu Türkmenleri de burada gömülmüş. Egemen oldukları zaman onların da mezarları vardı. Arap ve Farsların da var. Diğer kavimlerin de var. Mihelmilerin de, Süryanilerin de, Yahudilerin de var. Onun için diyorum ki sadece Kürtler değil, bu ülkede yaşayan tüm halkların sahip çıkması gerekirdi. Fakat sahip çıkmadılar. Orada bir hafıza sular altında kalıyor. Bu hafızayı canlı tutacağız, neyle bu kitaplarla, bu kaynaklarla. Bilimsel bir usulle hazırladık. Diyeceğiz ki ne kadar sular altında bıraksanız da yok ettirmeyeceğiz ve unutturmayacağız” diye konuştu.
MA / Lezgin Akdeniz