KOCAELİ - TÜM BEL-SEN Kocaeli Şubesi Yılmaz Güney anısına, Güney’i tanıyanların anlatımıyla söyleşi düzenledi. Güney’in cezaevi arkadaşlarından Hakkı Gümüş, “O, döneme damga vuran sözler yazdı.” dedi.
Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL-SEN) Kocaeli Şubesi Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği’nde (KYÖD) ünlü sinemacı oyuncusu, yönetmen ve yazar Yılmaz Güney’i anmak için söyleşi düzenledi. “Anılar, tanıklar, bilinmeyenler, arkadaşları Yılmaz Güney’i anlatıyor” başlıklı söyleşiye araştırmacı-yazar Hakkı Gümüş ve Nevzat Yüce konuşmacı olarak katıldı. Söyleşi, Yılmaz Güney’in hayatını konu alan slayt gösterisiyle başladı.
‘O SAVAŞ ADAMIYDI’
Slayt gösteriminin ardından Güney ile Selimiye Cezaevi’nde tanışan ve uzun süreli dostluk kuran Hakkı Gümüş söz aldı. Güney ile ilk tanışma hikayelerini anlatan Gümüş, “Biz cezaevinde bir ay boyunca tecrit altında olduğumuz için uzun zaman Yılmaz ile tanışma fırsatı bulamadık. Tecrit dönemimiz bittikten sonra Yılmaz ile tanışmak için fırsat kolluyoruz. Bir gün cam kenarında kitap okurken birden yanıma yanaştı ve bana ne okuduğumu sordu, ben tanışmak için zaman kollarken o birden yanıma geldi. Çok şaşırmıştım ve böyle sohbetimiz başladı” şeklinde anlattı. Güney’in sanatla uğraşan herkesle yakından ilgilendiğine dikkat çeken Gümüş, “Resim yapan, şiir yazan, öykü yazan kim varsa bulur ve yakından ilgilenirdi. Tavsiyelerde bulunur ve destek verirdi” dedi.
Güney’in ‘Salpa’ kitabının yazım aşamasını anlatan Gümüş, “Yılmaz, Salpa’yı yazmaya başladığında ben tepki gösterdim. Çünkü o savaş adamıydı ama yazdıkları iç hesaplaşma konularıydı. Sonradan fark ettim ki aslında o, döneme damga vuran sözler yazmış. Kitabın oluşması için yazdıkları sayfaları aralıklarla avukatlar aracılığı ile dışarı göndermeye başladım ve 2 buçuk yılın ardından ben çıktığımda kitabı kendim bastım ve yayınlanmasını sağladım” sözleri ile aktardı.
Güney’in yazdığı film ve kitaplarda cezaevinde kaldığı dönemlerde tanıştığı ve gördüğü insanlardan etkilendiği ve onların hayatlarını kaleme aldığını söyleyen Gümüş, “Yılmaz Güney gerçekten hayatın içinden gelen ve herkese dokunan bir insan oldu. Yaşamı boyunca ezilenlerin yanında yer aldı” dedi.
‘YILMAZ KİMSEDEN ETKİLENMEZDİ’
Güney’in üç özelliğinden çok etkilendiğini belirten Gümüş, “Tek başına onlarca insanın karşısında durabilmesi, cesareti bizi kendine hayran bırakırdı. Bir gün bir üsteğmeni dövecekti ama ranzadan inerken derin derin düşündü ve dövmekten vazgeçti, o an kendine ne kadar hakim olabildiğini gördüm, üçüncü bir özelliği ise kimsenin etkisi altında kalmaması ve kendi kararları doğrultusunda hareket eden bir insan olmasıydı. Bu beni çok etkilemişti” diyerek konuşasını sonlandırdı.
‘YILMAZ İLE YILDIZIMIZ PEK BARIŞMADI’
Araştırmacı-yazar Nevzat Yüce de, Güney ile Selimiye Cezaevi’nde tanışanlardan. Güney ile çok fazla yakın arkadaşlık bağları kuramadıklarını anlatan Yüce, nedenini ise “Biz Yılmaz ile farklı düşünüyorduk yıldızlarımız barışmadı, alanlarımız farklıydı. O devrimci siyasal düşüncenin aynı boyutta eyleme yansıması gerektiğini düşünüyordu, ben ise devrimci eylemde herkesin en iyi olduğu alanda mücadelesini sürdürmesi gerektiğini düşünüyordum bu yüzden yıldızlarımız pek barışmadı” sözleri ile anlattı.
‘GÜNEY’İN DEVİR DERGİSİ İNSANLARI ÇOK ETKİLİYORDU’
Güney’in ‘Devir’ adında bir dergi çıkardığını hatırlatan Yüce, “Devir Dergisi” 12 Eylül darbesini tüm boyutlarıyla anlatan bir dergiydi ve insanları etkileme boyutu çok yüksekti. Bir gün kendisinden o dergiyi istedim o da hemen çıkarıp verdi. Sanki ondan dergiyi isteyeceğimi biliyormuş da teyakkuzda bekliyormuş gibi geldi bana. O davranışından çok rahatsız oldum” diyerek Güney’in hem iyi yanlarının olduğunu hem de insanları iğneleyen yönlerinin olduğunu söyledi.
‘KEŞKE SADECE SİNEMA YAPSAYDI’
Yüce son olarak Güney’in siyasete girişmesini eleştirerek, “Bence devrimci eylemde herkes en iyi olduğu alanı kullanmalıydı. Yılmaz sinemada çok iyi ve başarılı olmasına rağmen siyasete teorik olarak da atılmayı denedi. En güzel, en verimli zamanlarını bu yüzden cezaevlerinde geçirdi. Keşke sadece sinema ile uğraşsaydı işte o zaman Türkiye devrimcileri adına çok iyi işler başarmış olacaktı” dedi.