DİYARBAKIR - Definecilerin hedefi olan, taşları satılan ve yakılıp yıkılan Surp Sarkis Kilisesi, tamamen yıkılmak üzere. Kilise üzerine çalışma yapan Ruveyda Tunç, “Kilise tamamen yıkılırsa bir hafıza ve belek yok olur” diyerek, acilen önlem alınmasını istedi.
Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinin Alipaşa Mahallesi’nde bulunan ve Ortodoks Ermenilere ait olan Surp Sarkis Kilisesi, yakıp yıkılma ve definecilerin kazılarından dolayı büyük bir bölümü tahrip edilirken, geriye kalan bölümü ise yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. “Hızır İlyas Kilisesi” olarak da anılan kilise, kaynak yetersizliği ve bir kitabesinin olmamasından dolayı yapılış tarihi de tam olarak bilinmiyor. Ancak plan ve mimari özelliklerine dayanan bazı kaynaklar, kilise tarihinin 16’ncı yüzyıla dayandığını tahmin ediyor.
İsviçreli tarihçi Max van Berchem’ın Amida adlı eserinde, 1515'lerde Osmanlı Tebaası olan Amidli (Diyarbekirli) Ermenilerin o tarihlerde bu kiliseyi inşa ettiği ve Surp Sarkis adının verildiğine yer veriyor. İnciciyan’ın 19. Yüzyıl’da bir araştırmasında ise Beş Horanlı, Kagir ve eski bir Ermeni kilisesi olduğuna işaret edilir.
KORUMA ÖNLEMİ YOK
Süryani tarihçi Rahip Gabriel Akyüz, kilise için Mor Dumyana adını kullanırken, 1894-95 yılında meydana gelen provokasyonlarda Surp Sarkis Kilisesi ve okul da nasibini aldı. Tahrip edilen Surp Sarkis Kilisesi, el konulduğu 1915'ten sonra da çeltik fabrikası, deve ahırı, tahıl ambarı gibi birçok farklı işlevde kullanıldı. Harabeye dönen kilise ve okul, sık sık define avcıları tarafından kazılıyor. Ermeni cemaatinin belirli aralıklarla ziyaret ettiği kilise ile yanı başında kentsel dönüşüm adı altında yapılan Sur evlerinin arasına sac konulurken, kilisenin korunması için herhangi bir çalışma yapılmadı.
ARAŞTIRMA YAPILDI
Ankara Üniversitesi Doğu Dilleri ve Dil Bölümü’nden mezun olan Ruveyda Tunç, Almanya merkezli yürütülen “Hafıza ve Mekan” adlı bir çalışma, kilisenin tarihine ışık tuttu. Kiliseye ilişkin araştırma yapan Tunç, diğer büyük kiliselerde olduğu gibi Surp Sarkis Kilisesi bünyesinde de bir okulun bulunduğunu belirten Tunç, “Bu okul kilisenin yapılış tarihinden pek uzağa gitmez, 16. yüzyılda bu okulda Ermenice ve teoloji gibi dini eğitimlerin ağırlıkta olduğu derslikler bulunuyordu. 1800'lü yıllara geldiğimizde Diyarbakır vilayetinde bulunan iki büyük okuldan biriydi Surp Sarkis, bir diğer okul da Surp Giragos'tu. Bu iki okulda sabahtan öğlene kadar Ermenice ve Türkçe, öğleden akşama kadar el sanatları, ayakkabıcılık, terzilik, semercilik, nalbantlık öğretiliyordu. Fakat eğitim ve öğretimin yetersizliğini fark eden Ermeni Patriği Balatlı lll. Garabet, 1824 yılında Ermeni cemaatlerine bir genelge göndererek tüm vilayetlere esnafın finanse edeceği okullar açılmasını istemiştir. Bu genelgeden sonraki süreçte 1800'lü yıllar boyunca bu vilayetlerin en ücra köşelerine kadar okullar inşa edilmeye başlanmıştır. Bu okulların inşa edilmesiyle canlanan eğitim ve öğretim süreci, 1847 yılından sonra Surp Sarkis bünyesinde bir kız okulunun da açılmasına sebep olmuştur. Pazar günleri özellikle kızlara okuma yazma öğreten bu okul, daha sonra yetişkinlere de eğitimler vermeye başlamış. Böylelikle pek çok zanaatkar da kendi mesleklerinde ilerleme sağlamıştır. Genel itibariyle bu okullarda matematik, coğrafya, tabiat, Osmanlı Edebiyatı, mantık, astronomi, ceza kanunu, mezhepler dersi, el işi gibi dersler veriliyordu. Bugün Yavuz Selim İlkokulu, Süleyman Nazif, Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası gibi bildiğimiz yerler de o dönemde inşa edilmiş Ermeni okullarıydılar” diye belirtti.
‘YIKILMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA’
Osmanlı sınırları dahilinde 4572 gayrimüslim okul bulunmasına rağmen 4074 tanesinin ruhsatsız olduğunu hatırlatan Tunç, Surp Sarkis Kilisesi bünyesindeki okullara da 1893 tarihinde ruhsat verildiği bilgisini paylaşarak, “Fakat kız okuluna ruhsat verilmemiştir. İşin enteresan tarafı 1893 yılında ruhsat verilmesine karşı 1894-95 yılında meydana gelen olaylarda Surp Sarkis Kilisesi ve okulları da nasibini almıştır. Kilise yanmış, okullar harap olmuştur. Aynı zamanda bu dönemde birçok Ermeni işyeri ve yaşam alanı ciddi anlamda tahribata uğramış, yakılmıştır. Çarşı-ya Şewiti bunun örneklerinden biridir. Daha sonra 2 Ağustos 1899 tarihli bir belgede kilise ve okulların tamiri için ruhsat verildiği yazmaktadır. Bu süreçten sonra da birçok ev baskını yapılmış, Ermenice kitaplar toplatılmış olmasına rağmen okullardaki eğitim ve öğretim hayatı devam etmiştir. 1915'ten sonra kilise ve okullara el koyanlar tarafından çeltik fabrikası, deve ahırı, tahıl ambarı gibi birçok farklı işlevde kullanılmıştır. Son yıllarda Sur'da yaşanan çatışmalardan kaynaklı Kentsel Dönüşüm kapsamında Surp Sarkis Kilisesi de yıkımla karşı karşıya kalmıştır” dedi.
‘KİLİSE İÇİN ACİLEN ADIM ATILMALI’
Kilisenin define avcıları tarafından tahrip edildiğini vurgulayan Tunç, kilisenin taşlarının da alınıp satıldığını söyledi. Kiliseni yüzde 80’nın harap olduğunu kaydeden Tunç, “Burası için acilen bir şeyler yapılmalı. Kilise tamamen yıkılırsa bir hafıza ve belek yok olur. Alipaşa’da hem Süryaniler hem Ermeniler hem de Müslümanlar bir arada yaşamışlar. Yıkım ile karşı karşıya kalmasına rağmen yerli ve yabancı turistlerin buraya geliyor. Her yıl Ermenistan’dan buraya kafileler gelip ziyaret ediyor. Tadilat olması halinde turistlerin uğrak yerlerinden biri haline gelir” diye konuştu.