Diyanet’in bütçesi beş bakanlığa ayrılan paydan fazla

img

ANKARA - DEM Partili Celal Fırat, Diyanet Başkanlığı’na ayrılan 174 milyar liralık bütçenin 5 bakanlık ve 128 üniversiteye ayrılan paydan fazla olduğunu belirterek tepki gösterdi. 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekilleri, Meclis Genel Kurulu’nda görüşmelerine başlanan Cumhurbaşkanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçelerine dair konuştu.
 
DEM Parti Mûş Milletvekili Sümeyye Boz, Bütçe harcamalarına işaret ederek, harcamaların toplumun refahı için kullanılmadığını, sistemin kendi açıklarını kapatmak amacıyla harcandığını söyledi. Krizlerin derinleştiği böylesi bir ortamda kamu desteklerinin artması gerektiğini, ancak tam tersine azaldığını ifade eden Sümeyye Boz,“SGK’ye bakıyoruz; SGK bugün yalnızca mali bir kurum değildir. Milyonlarca yurttaşın tedaviye erişiminin kapısını tutan bir yapıdır. Ancak genel sağlık sigortası prim borcu, milyonlarca yurttaş için artık sağlık hizmetlerine erişimde bir engele dönüşmüştür. 2025’te sağlık harcamalarının yüzde 60’ın üzerine çıkmasına rağmen, işsiz kalan ve güvencesiz hale gelen yurttaşlar prim borçlarını ödeyemedikleri için tedavi alamadı, muayene olamadı ve tahlil yaptıramadı” dedi
 
‘EMEKLİLERİN ÜMÜĞÜ SIKILIYOR’
 
SGK'nin 318 milyar TL alacağı olduğunu ve bu alacağın büyük bir kısmının işverenlerin oluşturduğunu, bunun tahsis edilmediğini bunun yerine işçi, emekçi ve yoksulun ümüğünün sıkıldığını belirten Sümeyye Boz, emeklilerin yaşadığı sorunlara da dikkat çekti. 
 
Çıkarılan yasalar ile özellikle kamu emekçilerinin kazanılmış haklarının ellerinden alındığını, maaşlarının yoksulluk sınırının çok çok altına düştüğünü dile getiren Sümeyye Boz, “Öyle ki bu yasayla, aynı gün sayısına sahip, aynı statüde çalışmış emekliler arasındaki maaş farkı devasa bir uçuruma dönüştü ve siz böylelikle ciddi bir adaletsizlik yaratmış oldunuz. BAĞ-KUR emeklilerinin durumu da bundan çok farklı değil. Aynı ülkenin vatandaşı, aynı primi ödüyor, aynı vergiyi ödüyor ama bu iki emekçiden biri 7 bin 200 gün prim günü, diğeri ise 9 bin gün prim ödemek zorunda" diye konuştu.
 
‘SAĞLIĞA AYRILAN BÜTÇE 4, 3’
 
Söz alan Bêdlîs Milletvekili Hüseyin Olan, Türkiye’de sağlığa ayrılan harcamanın yüzde 4, 3 olduğunu paylaştı. Olan, Türkiye'de yıllar geçtikçe sağlığa halkın cebinden ödediği prim dışında çıkan paranın da arttığını belirterek, "2023 yılında toplam sağlık harcamalarının yüzde 22,5'ini yurttaş cebinden öderken bir yıl sonra yüzde 1,5 artarak yüzde 24 olmuş. Emekli raporlu bu reçeye bir kuruş dahi ödememesi gerekirken yüzde 17,5 ödüyor. Başka bir raporlu hasta yine, bu da hiçbir kuruş ödememesi gerekirken yüzde 38 ödüyor. Başka bir reçete, bir kutu ilacın fiyatı 148 lira, 148 liranın dışında hastanın cebinden ödediği para 150 lira. Böylelikle hasta artık gittikçe cebinden daha fazla para ödemek zorundadır” dedi. 
 
5 BAKANLIĞIN BÜTÇESİNDEN DAHA BÜYÜK
 
Söz alan İstanbul Milletvekilli Celal Fırat ise Diyanet Başkanlığı’na ayrılan 174 milyar liraya dikkat çekti.  Bu bütçenin 5 bakanlık ve aynı zamanda 128 üniversitenin bütçesinden daha fazla olduğunu belirten, Fırat, "Sayıştay raporlarına göre Diyanetin bütçesinin yüzde 84’ü vergilerden oluşuyor. Peki, bu vergiler kimden alınıyor, kimlere tahsis ediliyor? Bu vergiyi Aleviler ödüyor, Caferiler ödüyor, Şafiiler ödüyor, ateistler ödüyor, Süryaniler ödüyor. Evinde inancını yaşayan, yerine getiren insanlar ödüyor. Yani temsil edilmeyen herkes bu bütçe için âdeta imece usulü çalışıyor. Diyanetin yaklaşık 143 binin üzerinde personeli var; bu sayı bazı kurumlardan daha yüksek. Bu gidişle yeni bir il kursak, vali atamasını bile Diyanet İşleri Başkanlığı yerine getirecek noktadadır” dedi.
 
'EMEKLİNİN SOFRASINDAN, ÖĞRENCİLERİN HARÇLIĞINDAN ALINIYOR'
 
Diyanete ayrılan bütçenin vergiler ile sağlandığını ve bu vergilerin emeklinin sofrasından, öğrencinin harçlığından, işsizin umudundan toplandığını belirten Fırat, Alevilerin ötekileştirilmesine de dikkat çekti. 
 
Fırat, “Bir yandan ‘Ne olursan ol, gel.’ diyeceksiniz ama Alevilere gelince ‘Kapının önünde dur’ deniliyor. Vergide varsın, bütçede yoksun, yükte varsın, sözde yoksun. Bu yaklaşım birleştirmez, bizi incitir, kapsamaz, bizi dışlar, toplumsal barışı güçlendirmez, zedeler. İnanç, devlet eliyle değil halkların kardeşliğiyle olmalıdır. Kimin makbul, kimin sessiz olması gerektiğine de karar verilmiş olur. Genelde sessiz kalması beklenenler hep aynı kesimler olur. Oysa inançlar devlet cetveliyle ölçülecek alanlar olmamalıdır. Her inancın yolu, ritüeli, dili, hafızası kendinedir. Bunu görmezden gelmek sadece o inançları değil o ülkenin ortak vicdanını yaralar. Biz diyoruz ki kimsenin vergisi bir başkasının inancını beslemek için kullanılmasın, kimseye bu ülkede misafir muamelesi yapılmasın, kimse inancını ispatlamak zorunda kalmasın; gelin, bütün halkların kendini özgür hissedebileceği yarınları hep beraber inşa edelim” ifadelerini kullandı.