Mahkemeyi reddetti, savunmasını halka yaptı

  • kadın
  • 14:57 5 Ağustos 2024
  • |
img
WAN - Kadınlara verilen idam cezasını protesto etmek için İran Devrim Mahkemesi'ne çıkmayan KJAR üyesi Werişe Muradî, halka hitaben yazdığı savunmasında, "Yaşamı ya yüce ve anlamlı yaşamalı ve özgürlükle süslemeli ya da hiç yaşamamalı" dedi.
 
Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu (KJAR) üyesi Werişe Muradî, İslam Devrim Mahkemesi'nin 15’inci Şubesi'nde dün görülen ikinci duruşmasına, Pexşan Ezîzî ve Şerife Muhammedî’ye verilen idam kararlarını protesto etmek amacıyla duruşmaya çıkmadı. Mahkeme, Muradî katılmadığı gerekçesiyle avukatların savunmasını almadan duruşmayı sonlandırdı. 
 
Muradî, kadınlara ve halka hitaben bir savunma kaleme aldı. Savunmasında verdiği mücadeleyi anlatan Muradî, “Adil bir kararın verilmediği böyle bir mahkemeyi tanımıyorum” dedi. 
 
“IŞİD kafa kesiyor, İslam Cumhuriyeti de darağacına çekiyor” sözleriyle başlayan savunma şöyle: 
 
“Bir aydan kısa bir süre içinde kadın aktivistler için (Pexşan Ezîzî ve Şerife Muhammedî) verilen haksız idam kararları, İslam Cumhuriyeti'nin siyasi yetersizliğini ve çaresizliğini itiraf etmesidir. Yeni hükümetin güçlü olduğu iddiası, korku yayma ve baskıyı artırma, ‘Jin, jiyan, azadi’ devrimi arifesinde, boş bir hayalden başka bir şey değildir. Bu bağlamda, ben de kadın olmak, Kürt olmak ve özgür bir yaşam arayışında olmak suçlarıyla, ‘isyan’ ile suçlandım. Şu anda, tutuklanmamdan bir yıl sonra bu yılın 4 Ağustos tarihinde Hâkim Salavati başkanlığındaki İslam Devrim Mahkemesi'nin 15’inci Şubesi'nde ikinci duruşmanın yapılmasını bekliyorum. Her ne kadar mahkemeye katılmamamın, ‘kendimi savunmak istemediğim’ şeklinde yorumlanabileceğini bilsem de arkadaşlarım, Pexşan Ezîzî ve Şerife Muhammedî’ye verilen idam kararlarını protesto etmek amacıyla mahkemeye gitmeyeceğim ve adil bir kararın verilmediği böyle bir mahkemeyi tanımıyorum.
 
SAVUNMAMI HALKA YAPIYORUM
 
Defalarca, zorlu sorgulama ve soruşturma koşullarında savunmalarımı sundum. Ancak bu kez savunma mektubumu her zaman uyanık, bilinçli ve özgürlük yanlısı olan halka ve topluma hitaben yazıyorum. Onlardan beni ve faaliyetlerimi sosyal adalet ölçütlerine göre yargılamalarını istiyorum. Küresel hegemonik güçlerin ve bölgedeki diktatör ulus-devletlerin değerleri ve kültürleri gasp etmeye çalıştığı ve kendi hegemonyalarını yeniden inşa etmek istediği 21’inci yüzyıl Orta Doğu'sunda yaşamak, kan ve gözyaşına bulanmış ve her gün soykırım, homojenleştirme ve zorla entegrasyon ve ilhaka tanıklık eden bir coğrafyada yaşamak anlamına gelir. Kürdistan'da yaşamak ise yasal, ekonomik, siyasi, eğitimsel vb. güvencelerden yoksun bir hayat, yani işsizlik, yoksulluk, ayrımcılık, tutuklama, işkence, idam ve kolberlerin (ekmek şehitlerinin) öldürülmesi demektir!
 
Bireyin kimliği ve doğrudan yaşadığı koşullar, zulmün kaynağını ve diğer zulme uğrayan insanları bulmak için en iyi teşvik ve rehberdir. Bu, onların yanında olup, durumlarını değiştirmek ve sorunlara çözüm bulmak için çaba göstermeyi içerir. Bir Kürt kadın olarak tarihime, kültürüme ve kimliğime dayanıyorum; oysa koşullar her zaman kimlikten yabancılaşmayı ve öz benlikten kaçışı şekillendirmiştir. Sömürü, milliyetçi, cinsiyetçi ve dinci sistemlerin yarattığı ayrımcılığa maruz kalan bir topluluk olarak, kimlik, inanç ve sınıf üzerine bir söylem sunulması durumunda bastırıldık; yanlış etiketlerle suçlandık ve gözaltına alınıp, hapsedildik, işkence gördük ve idam edildik. Bu durum, eşitsiz sosyal, ekonomik, politik ve eğitimsel koşullarda bulunan benim ve benim gibiler için geçerlidir. Bu, birey ve toplum olarak nesnellikten geçmek ve aynı zamanda bir varlığa sahip olmak istediğimiz bir durumdur. Elbette, bu konuları dile getirmek, milliyetçilik biçimine dayanarak kimlik meselesine karşı körü körüne bir önyargı anlamına gelmez, aksine kimlik bilincidir. Çünkü aşırı milliyetçiliğin herkesi faşizme sürüklediğinin farkındayım. Bu konu tam olarak karşılaştığımız acı gerçektir. Biz, kendini ifade etme gücü olmayan ve sosyal kimliğini ifade etmesi durumunda dışlanmayla karşılaşacak bir nesne gibi görülüyoruz.
 
KARANLIĞA LANET OKUMAK YERİNE MUM YAKTIM
 
Kendimi tanıdığım tüm yıllarda, toplumsal normlara karşı kayıtsız kalamadım ve kalmak da istemedim. Büyüdüğüm Zagros eteklerinde kalmayı, orayı terk edip Batı'da gösterişli bir hayat sürmeye tercih etmedim. Birçok yara aldım ve birçok yaraya da merhem oldum. Önümde iki yol vardı: Ya mevcut nesneleşmeyi ve baskıyla dolu bir hayatı hiç direnmeden kabul edecektim ya da varoluşsal gerçeğimi bulacaktım. Bu yüzden ‘karanlığa lanet okumak yerine bir mum yaktım!’
 
EĞİTİMDEN MAHRUM KALANLAR İÇİN ÇALIŞTIM
 
Öğrencilik yolumun başlangıcında sporcu idim. Bilgi ve farkındalıkla yaşama çabası, beni bundan sonra kolektif çıkarı bireysel çıkarın üzerinde tuttuğum bir yola soktu. Derneklerde, sivil toplum kuruluşlarında (STK) ve öğrenci gruplarında kadınlar, çocuklar, gençler, uyuşturucu mağdurları, yoksul kesimlerde spor severler ve eğitimden mahrum kalanlar için çalıştım. Hem eğitmen hem de destekçi olurken, öğrencilerimden direnç dersleri alıyordum. Ayrıca, çeşitli gruplarla çalışmak, ayrımcılığın türlerini ve boyutlarını daha net ve açık bir şekilde anlamama ve tüm köleliklerin kökünün kadınların köleliğinde ve sosyal konumunda yattığı gerçeğini daha iyi kavramama neden oldu. Bu durum, kendimin ve başkalarının farkındalık düzeyini yükseltmek, aile ve toplum sorunlarını doğru bir şekilde anlamak ve analiz etmek ve aynı zamanda sorunları çözmek için daha fazla çaba göstermem için bir motivasyon kaynağı oldu.
 
APOİST DÜŞÜNCE İLE TANIŞTIM
 
Bir süre sonra, yaratıcısının şu anda ‘Nasıl yaşamalı’ sorusunun peşinde koşmanın bedelini 25 yıldır İmralı Adası'ndaki tek kişilik hücrede tam bir izolasyon içinde yaşayarak ödediği bir düşünce ve felsefeyle tanıştım. Bu düşünce ve felsefe, inkâr edilen birey ve toplum kimliğini ifade etmek için çözümü ulus-devletçilikte, nefret üretmekte ve sınırlar çizmekte değil, demokratik toplumu inşa etmekte, inkâr edilen kimlikleri korumakta ve halkların barış içinde bir arada yaşamasında arıyor. Toplumun hakikatinin derinliklerinden doğan, baskının katmanlarını açığa çıkaran ve şimdi de alternatiften bahseden bir düşünce ve felsefe. Katı siyasi sınırlara, tek dile, tek millete, tek kültüre, tek dine ve tarihin doğrudan yorumuna inanmayan ve dayanmayan, aksine tüm farklılıkları, inançları ve halkları hesaba katarak varlığını ifade eden çoğulcu toplulukları temsil eden bir yaşam ve hayat modelini seçtim. Bu düşünce ve felsefeyi (Apoist düşünce ve felsefe) tanıdıkça, faaliyetlerimi ve araştırmalarımı Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu'na (KJAR) üye olarak daha da tamamladım. Bu doğrultuda, Orta Doğu'nun çeşitli yerlerinde kadınların sosyolojik meselesiyle ilgilendim. Kadınların ortak yaraları olduğunu fark ettim, dolayısıyla kurtuluş yolları da aynı doğrultuda ve ortak olabilir ve ortak faaliyetler yürütebilirler.
 
KOBANÊ’YE GİDİŞ SÜRECİ
 
IŞİD’in Rojava'ya (Kuzey ve Doğu Suriye) saldırısı, bir yandan Orta Doğu'daki karanlık güçlerin eylemlerinin amacını ve nedenini daha iyi anlamama, diğer yandan Orta Doğu'nun jeopolitik konumunu ve bölgedeki aktif siyasi güçlerin güç ilişkilerini daha net kavramama ve bir kadın aktivist olarak bölgede istikrar, barış ve demokrasinin sağlanması yönünde aktif ve çok yönlü katılımın gerekliliğini anlamama neden oldu. Bu yüzden Kobanê şehrine gittim, IŞİD terörist güçlerinin camisinde bayram namazı kılmaktan bahsettiği yere. Onların tekbiri ‘kadın ve çocukların kesik başlarını’, bizim zafer çığlıklarımız ise ‘Jin, jiyan, azadi’yi çağrıştırıyordu. Aslında biz, bu sefer adı IŞİD olan yeryüzündeki tanrıların askerleriyle savaşıyorduk! Görevi, Orta Doğu'nun gelecek yüzyılı için cehennemî bir planın uygulanması yolunu açmak ve savaş yorgunu Orta Doğu'da açılan değişimin tek umut ışığını yok etmek için bir araç olan bir güç. Bu terörist güç, Orta Çağ tarzında (gerici bir yöntemle) sözde İslami adalet talebinde bulunuyor ve hilafeti ve İslami hükümetini kurmak için halkların yaşamını yok ediyordu. Hiçbir devlet bu terörist güçle mücadele etmedi.
 
Türkiye devleti, IŞİD güçlerine tam destek vererek, sınırlarını lojistik ve askeri teçhizatın onlara gönderilmesi için açık tutmuştu. Koalisyon güçleri de Kobanê'nin sokak sokak işgaline kadar son ana dek IŞİD'in zaferine emin olarak izliyorlardı. Tıpkı Gazze'de olduğu gibi Kobanê ve Şengal halkının soykırımını seyrettiler. IŞİD binlerce Êzîdî kadını kılıçtan geçirdi, binlercesini esir aldı ve savaş ganimeti olarak sattı. Ancak ulus-devletlerin sessizliğinin yanında, dünyanın dört bir yanındaki özgürlükçü halk güçlerinin çığlığına tanık olduk. Kobane ve Şengal'le aynı sesi yükselterek ayağa kalktılar, kısa sürede oraya gittiler ve IŞİD'e karşı mücadeleye katıldılar. Ardından, hegemonik güçler ister istemez hümanist maskesini takmak zorunda kaldı ve kendilerini sanki Ortadoğu'nun ve sakinlerinin imdadına yetişen çağdaş bir Mesih gibi gösterdiler. Oysa bu maske çoktan düşmüştü ve halk kendi yarasına kendi merhemini sürmüştü.
 
BİLİNÇLİ KADIN DEMEK BİLİNÇLİ TOPLUM DEMEKTİR
 
Yirmi birinci yüzyıl, toplumun taleplerinin ve devlet-ulus yapısında ve zihniyetinde köklü değişimlere ulaşmanın yüzyılıdır ki bu, demokratikleşme ve devrim ile hedefine ulaşabilir. Artık devletlerin öznelliği ve toplumların nesnelliği dönemi sona ermiştir. Artık devlet tarihi ve kültürü, milliyetçi, dinci, cinsiyetçi ve pozitivist ideolojilerle toplumları sersemletemez. Artık devletin çobanlığı ve toplumun sürü olduğu dönem sona ermiştir. Rojava (Kuzey ve Doğu Suriye), toplumun dinamizmini ve içsel iradesini gösteren bir denemedir, ancak bu deneme, toplumun ve özellikle kadınların bilinç düzeyini yükseltmek için yıllarca süren çabanın sonucudur. Bilinçli kadın demek bilinçli toplum demektir ve bilinçli toplum demek kapitalizmin kutsallarını sorgulamak demektir. Yani halkın içsel iradesinin barış ve çözüm süreçlerine ortak olması, toplumun sosyal, ekonomik, eğitsel, siyasi vb. alanlarda aktif katılımı demektir. İşte burada kadınların yaşamdaki varlığını ve özgürlükle ilişkisini daha derinden kavradım. IŞİD'e karşı mücadele siperlerindeki varlığım, bu akımın Kobanê'yi işgal etmek için tüm gücünü kullandığı günlere denk gelmişti.
 
IŞİD'E KARŞI MÜCADELEM
 
Türkiye-Suriye sınırında halk insan kalkanı oluşturduğunda, ‘Orta Doğu'nun çocuğu’ olmanın bizi oraya çektiği binlerce insandan biriydim. Yaralandıktan sonra, artık oradaki mücadele ortamında bulunma imkân ve gücüm kalmamıştı, bu yüzden tekrar Doğu Kürdistan'a ve eğitim, araştırma ve toplumsal faaliyetlerime devam etmek için KJAR'a döndüm. Bu sırada, IŞİD'e karşı mücadelem, adımın Türk istihbarat güçlerinin (MİT) ölüm listesine girmesine neden olmuştu. Bu yüzden Rojava'da veya Kürdistan Bölgesi'nde bulunmam Türkiye devleti tarafından suikast tehdidiyle eş anlamlıydı. Son yıllarda KJAR'da (Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu), kadın sosyolojisi alanında çalışarak ve İran'ın siyasi coğrafyasında kadınların yazılmamış tarihini inceleyerek, anaerkil toplumun izlerini ve bir zamanlar tanrıçaların yeri olan bir mekânda kadın intiharları ve cinayetlerinin neden bu kadar zirveye ulaştığı sorusuna bir cevap bulmaya çalışıyordum.
 
TUTUKLANMA VE İŞKENCE
 
1 Ağustos 2023 tarihinde Senendec-Kamyaran karayolunda İstihbarat Bakanlığı güçleri tarafından tutuklandım. Tutuklanma anında ateş açma, arabanın camlarını kırma, işkence ve fiziksel saldırı, psikolojik savaş, kamera görüş alanı dışında tek kişilik hücrede sorgu (beyaz işkence)- davranışlarını ve ahlak dışı saldırılarını kaydetmemek için, iradeyi aşağılamak için kamera önünde azarlama ve Senendec İstihbarat'ta bulunduğum 13 gün boyunca maruz kaldığım baskılar, bana uygulanan baskıların bir kısmıdır. Bana vahşi dediler ve ‘Kadınlığını kaybetmişsin! Neden ağlamıyorsun? En son ne zaman ağladın? En son ne zaman bir çiçek kokladın?’ dediler.
 
Ardından beni Evin Tutukevi'nin 209’uncu koğuşuna transfer ettiler. Orada dört buçuk ay boyunca sorgulamalarda çok baskı altında tutuldum. Bunlar arasında beyaz işkence, çelişkili ve aldatıcı senaryo üretmeleri, karakter suikastı tehdidi, zorla itiraf alma ve benzeri vardı. Şiddetli baş ağrıları ve sürekli kanamalar (burun bölgesinden), boyun ve bel ağrılarının şiddetlenmesi, tek kişilik hücrede geçirdiğim günlerin armağanıydı. Bir başka deyişle, Türk istihbarat güçlerinin bana yapma ihtimali olan şeyi, İran İstihbarat Bakanlığı gerçekleştirdi. 20 Aralık 2023 tarihinde Evin'in kadınlar koğuşuna transfer edildim. Sonunda 9 Nisan 2024 tarihinde Tahran İslam Devrim Mahkemesi 15’inci Şubesi'nde ‘muhalif gruplara üyelik’ ve ‘isyan’ suçlamalarıyla yargılandım. Ancak temel soru şu: ‘Neden IŞİD gibi terörist bir güçle mücadele etmek, İslam Cumhuriyeti'ne karşı savaşla eşdeğer ve aynı seviyede görülüyor?’ Peki, İslam Cumhuriyeti'nin IŞİD’le mücadele ettiği iddiası tarihin neresinde yer alıyor? DAİŞ kafamızı kesiyordu, İslam Cumhuriyeti ise kafamızı darağacına çekiyor. Hiçbir siyasi-hukuki bilgi bu paradoksu çözme gücüne sahip değil. O halde uyanık olalım.
 
1 YILDA 3,5 AY İLETİŞİM HAKKINI KULLANDIM
 
Bir yıllık tutukluluğum süresince, sadece üç buçuk ay boyunca ailemle görüşme hakkına sahip oldum. Geri kalan zamanda ya tek kişilik hücrede kaldım ya da şu an olduğu gibi kadınlar koğuşunda, ancak tecrit koşullarında. Tutukluluğumun onuncu ayından sonra, 15-17 Mayıs tarihleri arasında Evin koğuşunda, geçmişim ve sicilim dikkate alınmaksızın, beni IŞİD ile aynı kefeye koydular ve terörist olarak adlandırdılar. Devlet tarafından ve ‘Haremi Savunan’ unvanıyla Suriye'ye gitmemin gerekli olduğunu söylediler. Bu tanımlamalara göre, o halde insani görevler temelinde IŞİD’e karşı savaşan herkes terörist olmalı. Geçtiğimiz üç ay boyunca bana yeni suçlamalar yöneltmeye çalıştılar. Boş ve asılsız iddiaları dinlemenin yanı sıra, telkine dayalı sorgular, aşağılama, idam tehditleri, zorunlu itirafta bulunmam için kışkırtma ve baskı bu dönemin diğer sorunlarıydı. Şu anda son sorgunun ardından yaklaşık üç ay geçti, ne avukatlarım dosyayı yeniden inceleme hakkına sahip oldu, ne de ben avukatımla görüşme hakkına! Şu anda da iletişim ve görüşme yasağı dönemini geçiriyorum.
 
Şimdi geçmişe ve kat ettiğim yola bakarak; eylemlerimi savunuyorum, çünkü hiçbir zaman ve mekânda kimsenin canına ya da malına en ufak bir saldırıda bulunmadım ve tek suçum topluma karşı sorumluluk duymaktır. Kobanê'de IŞİD terör güçlerine karşı mücadelemi hâlâ savunuyorum ve Kürdistan'dan Belucistan'a, İran'dan Afganistan'a kadar kadınlara yönelik her türlü zulmün sonuna kadar, "Jin, jiyan, azadî" (Kadın, Yaşam, Özgürlük) ideallerine ulaşana dek mücadeleme devam edeceğim.
 
Son olarak belirtmek isterim ki, geçtiğimiz bir yıl boyunca hiçbir şey topluma ve özellikle kadınlara karşı insani görevlerimi yerine getirme konusunda en ufak bir şüphe uyandırmadı ve asla uyandırmayacak. Ben Orta Doğu'da yaşayan Kürt bir kadınım ve sadece kendim için yaşamadım. Bölge sakinlerinin toplumsal özgürlüğü için elimden gelen her şeyi yaptım ve yapmaya devam edeceğim, çünkü özgür ve değerli bir yaşam, can vermeye değerdir. Yaşamı ya yüce ve anlamlı yaşamalı ve özgürlükle süslemeli, ya da hiç yaşamamalı.
 
Werişe Muradî
 
Evin Hapishanesi Kadınlar Koğuşu
 
Ağustos 2024"

Diğer başlıklar

07/08/2024
16:51 Türkiye'nin bombardımanı yangına neden oldu
16:16 1 milyondan fazla alan adına erişim engeli uygulanıyor
15:51 Batman M Tipi Cezaevi’nde tekmil, ayakta sayım dayatması
15:46 Niğde'de 7 ayda köpek sayısı 800'den 30'a düştü
15:16 BES TÜİK Başkanı hakkında suç duyurusunda bulundu
14:42 Gazeteci Karakoç hakkında tutuklama ve iade kararı
14:36 İzmir'de bir kadın katledildi
14:35 Kamu okullarında bir öğün ücretsiz yemek talebi
14:31 ABD Rusya’ya ihracatı konusunda Türkiye’ye ‘yaptırım’ uyarısı yaptı
13:49 Hastane binalarından alınan numune sonuçları açıklanmıyor
13:37 Hatimoğulları Îdir’da kadın emekçilerle bir araya geldi
13:19 HDP Gever eski eşbaşkanı tahliye edildi
13:18 HPG’den Zap açıklaması
12:50 Zap’ta bir astsubay yaşamını yitirdi
12:35 Akdeniz'de deprem
12:27 Dêrsim'deki yangın söndürüldü
12:02 Siyasetçilerden Bakırhan'a taziye ziyareti
11:37 Tecrit Avustralya parlamentosunda tartışıldı
11:34 İstanbul'da kaza: 1 ölü
11:30 Türkiye'nin ÖSO'ya teslim ettiği Veli fidye karşılığında serbest
11:27 Serêkanîye'de tecride pankartlı tepki
11:15 TÜİK'in iddiası: Dünyadaki en şeffaf istatistik kurumuyuz!
10:51 MKG'nin Temmuz raporu: 4 kadın gazeteciye ceza
10:11 Bangladeş'te geçici hükümet başkanı belli oldu
10:01 Cezaevinde toplu aile fotoğrafı çekimine engel
10:01 PADÊ: Kapatma kararını gözden geçirin
09:39 Şam'a bağlı güçlerden Dêrazor'a saldırı
09:29 Jineoloji yeni sayısında ‘Başur’u işliyor
09:12 Zap’ta şiddetli çatışma
09:11 Çakmak: İktidar çözümsüzlük üzerinden varlığını sürdürüyor
09:10 Aram Tigransız 15 yıl
09:09 Demirel: Kürt kültürüne saldırılar tecridin yansımasıdır
09:08 Gazeteci Şaxo: İşgal edilen yerlerde Türkçe dayatılıyor
09:07 SYKP Eş Genel Başkanı Titiz: Ekonomik krizin başlıca nedeni savaştır
09:07 3 yıldır kızının cenazesini arıyor
09:02 'Ölüm Yolu'nda tedbirsizlik can alıyor
09:01 Valinin 'uygun' görmediği eğitimcilerin atamasına engel
09:00 07 AĞUSTOS 2024 GÜNDEMİ
08:47 7 kent için sağanak uyarısı
08:34 Adana'da art arda dört deprem
06/08/2024
23:59 EngelliWeb Türkiye’den erişime engellenmiş web sitelerini paylaştı
23:29 İki sigara grubuna zam
22:50 Avrupa kentlerinde tecrit protestoları
22:34 Hamas'ın yeni lideri Yahya Sinvar oldu
21:34 İstanbul’da kayyım nöbeti: Hak, hukuk, adalet isteyenler için alanlardayız
21:22 61 barodan Instagram için çağrı: Hukuksuzluğa son verin
21:05 Dêrsim'de orman yangını
20:22 Osmaniye'de halay çeken 1 kişi tutuklandı
20:03 Adana’daki gençlik örgütleri: Çözüm anti emperyalist mücadelede
18:11 Gazeteci Ren tahliye oldu
17:51 Denizli’de iş cinayeti
17:07 Ankara'da doğal gaz patlaması: 1 ölü
16:59 Efrîn’de 2 çocuğa işkence
16:00 Muhalefet Instagram engeli için olağanüstü toplantı talep etti
14:56 Karadenizlilerden maden ihalelerine tepki: Yıkıma izin vermeyeceğiz
14:55 Annelerden barış talebini büyütme çağrısı
14:41 Ege cezaevleri raporu: Tutsaklara kötü muamele ve şiddet uygulanıyor
14:41 EŞİK: Aile Hukuku Değerlendirme Kurulu hangi kriterlere göre kuruldu?
14:26 SES: Tedbir alınmaması nedeniyle ölüyoruz
14:13 İsrail Dışişleri Bakanı Katz'dan Erdoğan'a: Diktatör!
14:00 Şirnex’te Kadın Konferansı
13:20 İran'da 'jin, jiyan, azadî' eylemlerine katılan Resai idam edildi
13:14 9 yeni üs yapıldı, 184 aile evlerini terk etti
13:05 Atalay özlük haklarının iadesini talep etti
13:04 Kürtçe hizmet sorusuna ‘Türk devleti bölünmez’ yanıtı
12:35 BTK’nin Instagram kararının iptali için dava
12:29 Demokratik Yerel Yönetimler Çalıştayı: Yeniden inşanın öncüsü olacağız
11:42 İSİG: Temmuz ayında 144 iş cinayeti yaşandı
11:23 Asrın Hukuk Bürosu'ndan İmralı için yeni başvuru
10:09 Temmuz ayı şiddet çetelesi: 21 kadın ve 4 çocuk katledildi
09:43 Irak’ta PADÊ ve Tevgera Azadî’yi kapatma kararı
09:21 Dr. Gössner: Öcalan’ın tutukluluğu son bulmalı ve çözüme dahil edilmeli
09:14 Demir’den muhalefete: Savaş politikalarına karşı birleşelim
09:13 'Özgürlük' kampanyasında hedef BM'yi harekete geçirmek olacak
09:12 Yetiştirici de işçi de zorda
09:12 Tutsak annesi: Kürtçe konuştuğumda telefon kesildi
09:11 'Kürtçeyi yaygınlaştırarak saldırılara cevap vermeliyiz'
09:11 Mutlu: Eşbaşkanlık devletçi kodların panzehridir
09:10 Hayvancılığın merkezinde satışlar yarı yarıya düştü
09:04 Kadınların temaslarında gündem saldırılar, tecrit ve birlik
09:03 Ormanın sahası var kendisi yok!
09:00 06 AĞUSTOS 2024 GÜNDEMİ
08:56 Anket: AKP'nin oyu yüzde 26'ya düştü
08:33 Osmaniye'de 'halay' baskınları: 5 gözaltı
07:54 Gümrük vergileri arttırıldı
05/08/2024
23:00 Êlih’te dengbêj dinletisine yoğun ilgi
22:48 Eyn Esed üssüne saldırı
22:16 Bir sigara grubuna daha zam geldi
21:46 İstanbul ve İzmir’de kayyım nöbeti: Kazanan Kürt halkı olacak
19:56 500 göçmen Musul’a geri döndü
17:49 Herekol’da yaşamını yitirenler defnedildi
16:56 TİP Atalay'ın milletvekili kaydının yapılması için Meclis’e başvurdu
16:29 'Özgürlüğe ses ver' eyleminden seslendiler: Tecride son verin
16:12 Erdoğan Instagram yasağını savundu
15:35 Şankuş'taki yangında üzüm bağları zarar gördü
15:22 729 bin Suriyeli mülteci kayıp!
15:10 Herekol'da yaşamını yitirenlerin cenazeleri ailelerine verildi
15:04 Hatimoğulları: AİHM kararlarını uygulayın
Bakırhan: Can Atalay bir an önce tahliye edilmeli
14:59 Can Atalay: AYM kararı derhal uygulansın
14:57 Mahkemeyi reddetti, savunmasını halka yaptı
14:44 Cizîr'de aşırı sıcaklar nedeniyle sokaklar boş kaldı
13:59 Kemalpaşa Belediyesi’nde işçiler eylem başlattı
13:46 Elektrik faciasında belediye başkanları hakkında suç duyurusu
13:41 Bangladeş'te başbakan ülkeyi terk etti
13:34 Pınar Bayrak'ı katleden Ecer tutuklandı
13:19 Ortak çağrı: Can Atalay kararı uygulanmalı
12:05 İngiltere'de kabineden 'acil toplanma' kararı
11:40 Bangladeş'te hükümet karşıtı protestolarda 300 ölü
11:10 Şankuş’da orman yangını
10:33 Elkê kırsalında operasyon: Köyler ablukada
10:19 TÜİK’in iddiası: Yıllık enflasyon yüzde 61
09:31 ENAG: Temmuz ayında enflasyon yüzde 5,91 arttı
09:30 Tutsak siyasetçinin tedavisi engelleniyor
09:24 Sigaraya zam
09:18 Mersin’de bir kadın katledildi
09:12 Xwebûn ‘Halay özgürlüktür’ manşetiyle çıktı
09:10 Tecride karşı direnen tutsak annesi: Eşit bir yaşam istiyoruz
09:07 'Kürtçeyi yasaklamak Kürt varlığını yasaklamaktır'
09:02 Yazar Yurtsever: Türkiye boşaltılan yerleri ilhak etmek istiyor
09:00 05 AĞUSTOS 2024 GÜNDEMİ
04/08/2024
21:56 Jîn Art’tan Kasım Taşdoğan konseri
21:50 Futbol turnuvasında anadile dikkat çekidi
19:33 İsrail yine okullara saldırdı: 30 ölü
19:17 Şengal Katliamı Mersin’de kınandı: Kadınların direnişini selamlıyoruz
17:52 Manisa'da orman yangını
17:49 Boğaziçi Üniversitesi’nde iş cinayeti protesto edildi
17:02 'Pêşî Kurdî' diyen Prof. Ekinci ifadeye çağrıldı
16:52 TUHAYDER eşbaşkanları serbest bırakıldı
16:10 Xeta Jinê'den kadın buluşması
15:43 Qers’te kavga: 4 yaralı
15:16 Tavanı çöken hastanede bir bebek öldü
15:11 Mêrdîn’de iş cinayeti
14:33 Cezaevi önünde 'özgürlük' eylemi: Diyalog ve müzakere ülkeyi bölmez
13:43 SADAT kurucusu Tanrıverdi yaşamını yitirdi
13:39 Uçar: Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü çözüm için elzemdir
13:27 DEM Parti'den Gezi tutsaklarına ziyaret
12:12 Tecride karşı oturma eylemleri başlıyor
11:45 Boğaziçi Üniversitesi'nde iş cinayeti protesto edilecek
10:54 Amed'de ekoloji çalıştayı
10:13 Jin derginin bu haftaki konusu kadın direnişleri
09:45 8 il için sağanak uyarısı
09:14 Saadet Partili Kaya: Kürt meselesindeki kısır döngü ülkeye kaybettiriyor
09:13 Beylikdüzü Hastanesi’nde muhalif sendika üyelerine mobbing
09:12 Kadınlar: Kürtçeyi sahiplenelim
09:12 Açlık grevindeki tutsağın sağlık durumu ağır
09:09 Bir haftada 3 kez acile kaldırılan Demir tahliye edilmiyor
09:08 Hasandin'e göz diken şirket belli oldu
09:05 DEM Partili belediyelerde öncelik kadınlar
09:04 ÖHD’li Muğuç: Demokratik bir ülke isteyenler tecride karşı söz kurmalı
09:02 Fındık fiyatı memnun etmedi: Üretici tekellere teslim edildi