İSTANBUL - Akil İnsan Heyeti'nde yer alan Ahmet Faruk Ünsal, Kürt sorununun çözümü ve iç barışın konuşulması için tecridin kaldırılarak, Abdullah Öcalan'ın muhatap alınacağı bir siyasi iradenin gelişmesi gerektiğini vurguladı.
Ortadoğu'da tırmanan savaş ve çatışmalar Türkiye siyasetini de hareketlendirdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 1 Ekim'de yeni yasama yılının açılışında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ile bazı milletvekilleriyle tokalaştı. Bahçeli, DEM Partililerle el sıkışma kararını da AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurul’daki konuşmasından sonra aldığını açıkladı. Bahçeli, dün de Meclis'te yaptığı açıklamada da bir kez daha tokalaşma konusuna işaret ederek, "Uzattığım el, milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır" dedi.
Medya Haber'de yayınlanan özel bir programda konuşan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat ise, Bahçeli’nin DEM Partililerle el sıkışmasını “Bunlar yeni oyunlar peşindeler” şeklinde değerlendirdi. Hozat, “Bir yaklaşımın varsa “Keremke (buyur), İmralı oradadır” dedi.
2013-2015 yılları arasında yürütülen "diyalog süreci" sırasında Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan dönemin İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Kürt sorununun çözümü ve siyasetteki hareketlenmeyi değerlendirdi.
KRİZLER VE KÜRT SORUNU
Cumhuriyetin kendisini "Kürt karşıtlığı" üzerinden kodladığını ve bu nedenle cumhuriyet tarihi boyunca birçok Kürt isyanının yaşandığını söyleyen Ünsal, gelinen aşamada Kürt sorununun uluslararası bir boyuta evrildiğini kaydetti. Ünsal, "Türkiye bunu erteledikçe, üstünü kapattıkça, yok saydıkça hem sorunu büyütüp hem de bir tarafıyla da sorunu uluslararasılaştırdı. Artık Türkiye'nin Kürtlerle ilgili sadece kendi sınırları içerisindeki bir tepkisi olmaktan çıkıp, işte Güney Kürdistan'a ve Rojava'ya dönük de bir fiili askeri müdahaleye, hatta orada kalıcı askeri birleşmeye doğru giden bir süreçle karşı karşıyayız. Dolayısıyla Kürt sorununa nereden bakarsanız bakın Türkiye halkları için ekonomik ve toplumsal barışın tehdit edildiği büyük bir beşeri maliyete dönüştü” dedi.
Kürt sorununun çözümsüzlüğü ile ekonomik kriz ve diğer sorunların birbirinden bağımsız ele alınamayacağına dikkati çeken Ünsal, "Türkiye gerçekten cumhuriyet döneminin en ağır ve en uzun süren ekonomik bunalımını yaşıyor. Tansu Çiller döneminde de Ecevit döneminde de böyle kısmi krizler yaşandı ama bu kadar uzun süren bir kriz daha önceden olmamıştı. Elbette Türkiye'nin iç barışını kuramamış olması bu krizin derinleşmesinde çok çok önemli. Elbette bunu aşmanın yollarından birisi ve çok önemli olanı tabii ki Kürt sorununun aşılması ve Türkiye'nin mutlak surette demokratikleşmeye, çoğulcu yaşamı mümkün kılacak bir parlamenter sisteme geçmesidir” diye belirtti.
'MÜZAKERE SÜRECİ' VURGUSU
Bahçeli’nin yeni yasama yılında DEM Partili milletvekilleriyle tokalaşmasına dikkati çeken Ünsal, "Bahçeli’nin DEM Parti grubuyla tokalaşması, daha sonra resepsiyonda vermiş olduğu mesajlar, Türkiye’nin yaşamakta olduğu muhtemel risklere dair algılarının artık farklılaşmaya başladığını gösteriyor. Eğer öyleyse Türkiye’nin bu ihtiyacı bir fırsata dönüştürülebilir. Çünkü bir taraftan da baktığınız zaman Türkiye'nin barış ihtiyacı Kürtlerin de barış ihtiyacı anlamına geliyor. O yüzden bu kadar bir sıkışmışlık içerisinden yaratıcı bir süreçle demokratik, eşitlikçi ve bölge halkları için sadece Türkler ve Kürtler için değil, bir tarafıyla da baktığınız zaman esasında belki Yahudiler, Araplar ve Ermeniler için de yeni bir kapının açılacağı bir süreç olabilir. O yüzden herkesin kendi geleneksel pozisyonu terk edip bir müzakere sürecine doğru gitmesine yarar var diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
2013-2015 SÜRECİ
Akil İnsanlar Heyeti'nin oluşturulduğu dönemi anımsatan Ünsal, "diyalog sürecinin" Kürt sorununun çözümü açısından bugüne dek atılan en büyük adım olduğunu söyledi. Sürecin tüm halklar tarafından desteklenmesine rağmen fırsata çevrilemediğini vurgulayan Ünsal, şunları söyledi: "2013-2015 döneminde Akil İnsanlar'ın da bir şekilde sahada olduğu Türkiye’nin bir çözüm süreci denemesi oldu ve bu ilk denemesiydi. Herkesin acemilikleri oldu. Siyasal iktidar muhalefeti yeterince sürece dahil etmekte zorlandı. Oysa Dolmabahçe Mutabakatı ile Kürt silahlı hareketinin silahlarını bırakacağının deklare edilmesine kadar giden çok radikal bir süreçten bahsediyoruz. Doğal olarak Kürtlerin yaşadığı illerde büyük bir destek vardı ama Kürtlerin az yaşadığı Karadeniz’de, Akdeniz gibi bölgelerde de ciddi anlamda sürece destek vardı. Çünkü herkes barışın Türkiye'ye ne getireceğini, bunun ekonomik, sosyal ve siyasal avantajlarının neler olduğu konusunda yeterince bilgilendirilmişti. Ama sanıyorum parlamento çok fazla işin içerisine giremedi. Diğer taraftan da müzakere sürecini dışarıdan denetleyecek bir denetleme mekanizmasının inşa edilememiş olması da sürecin yeterince başarılı gitmesine mani oldu. Oysa bir denetleme süreci ve denetleme mekanizması yapılabilseydi tarafların süreç dahilinde birbirlerine verdikleri sözleri ve ev ödevlerini ne kadar yerine getirip getirmediği süreç içerisinde denetlenebilirdi. O eksik bırakılmıştı.”
'İMRALI KAPILARI AÇILMALI'
Söz konusu sürecin en önemli aktörlerden birisinin PKK Lideri Abdullah Öcalan olduğunu ve Öcalan'ın şu an tecrit altında tutulduğunu dile getiren Ünsal, "Mevcut tecrit halinin devam ettirilebilmesi sürdürülebilir bir durum değil. Suriye'de, Irak'ta, kısmen İran'da ve Türkiye'de ciddi anlamda örgütlü bir Kürt muhalefetinin üzerinde tartışmadığı tek lider olan, kendisine tek önder kabul ettiği bir şahsı bu kadar tecrit altında ve sürecin dışında tutarak bırakın bir müzakereyi yürütmek, başlatmak da mümkün değil. O yüzden elbette İmralı'nın kapılarının açılması lazım. Sizin sevip sevmemenizden bağımsız olarak; İmralı'da Öcalan'ın Kürt hareketi üzerinde böylesine bir ağırlığı var. O halde yapılacak iş bunu bir avantaja dönüştürmek. Nihayetinde bütün hareket üzerinde böylesine güçlü bir karizması ve etkisi olan tek bir insanla konuşarak, belli bir noktaya varmak, bir taraftan baktığınızda devlet için de daha rahat bir şey. Bir kişiyle oturup rahat olarak meseleleri enine boyuna konuşabilirsiniz. Artık tabi bu tecrit sürecinin mutlak bir şekilde sonlandırılması lazım. Ortadoğu'da, böyle bir kan deryasına dönmüş bir süreçte eğer bir barış konuşacaksak, umarım onun en önemli taraflarından ve en önemli aktörlerinden birinin artık muhatap alınması konusunda bir siyasi irade gelişir Türkiye'de" diye konuştu.
‘DENETİM MEKANİZMASI'
Olası yeni bir sürecinin başlatılması halinde herkesin bu konuda sorumluluk alması gerektiğini söyleyen Ünsal, şunları söyledi: "Önümüzdeki günlerde tekrar bir barış süreci gerçekleşirse mutlak surette yapılması gereken şey, kendi imkanlarımız içerisinde bir denetleme mekanizmasını kurmaktır. Yine bir arabulucu heyet olacaksa bu elbette tarafların üzerinde mutabakata varacağı isimler üzerinden olur. Dolayısıyla taraflar kimi böylesine tarihi bir görevle görevlendirecek ise bence çok önemli ve şerefli bir iştir. Hayata, toplumsal birlikteliğimize ve insanlığa yapılmış çok önemli bir yatırımdır. Önemli bir görevdir ve her kim böyle bir görevle görevlendirilmesi kendisinden istenirse mutlak surette bunu kabul etmelidir. Benim için de böyle bir şey söz konusu olursa tabi ki bir şereftir, önemlidir. Kabul ederim."
MA / İbrahim Irmak