AMED - 9 Ekim’e ilişkin yazılı açıklama yapan DBP MYK, Abdullah Öcalan'ın çözüm paradigmasıyla komployu boşa düşürdüğünü belirterek, “Bize düşen Kürt meselesinin demokratik yöntemlerle çözülebilme mücadelesini örgütlenmektir” dedi.
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Merkez Yürütme Kurulu, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 9 Ekim Uluslararası Komplo ile gözaltına alınmasının yıldönümüne ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, 9 Ekim 1998’de uluslararası güçler ve bölge ülkeleri tarafından PKK Lideri Öcalan’a yönelik başlatılan komplonun 26’ncı yılında da tüm yönleriyle devam ettiği vurgulandı.
ULUSLARARASI KONSENSÜS
PKK Lideri Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması ile başlayan sürecin ortaya çıkardığı sonuçlar itibariyle bugün hala Kürdistan ve Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu coğrafyasında etkisini sürdürüldüğünün ifade edildiği açıklamada "İlk günden bugüne toplumsal ve siyasal önemli birçok gelişmeye yol açan 9 Ekim komplosu, çözümsüzlüğü yüz yılı bulan Kürt sorununun bir sonucu olarak gelişti. Kürt halkını statüsüz ve temel haklarından yoksun bırakmayı hedefleyen komplonun arka planında uluslararası bir konsensüs yer aldı. Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek isteyen bu konsensüs, öncelikli olarak Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim 1998 tarihinde yeni bir müdahale süreci başlattı. Çünkü Öcalan'ın Kürt meselesinin çözümüne demokratik ve barışçıl yollarla ortaya koyduğu fikirler evrensel olarak da karşılığını bulmuyordu. Komplo süreci ile Sayın Öcalan’ın Ortadoğu halklarının özgürlük mücadelesine ilham olabilecek düşünceleri ve Ortadoğu halklarının özgürlük ve demokrasi talepleri üzerine kurulu ortak gelecekleri hedef alındı. Bu süreçle birlikte Kapitalist Modernite, Demokratik Moderniteye karşı savaş açtı. Yeni bir dünya savaşının ilk adımlarından biri olan bu sürecin merkezine konulan ise Sayın Öcalan’ın Türkiye'ye getirilip tek kişilik hücrelerin inşa edildiği İmralı Ada Hapishanesine konulması ve 25 yıldır sürdürülen tecrit rejimi; demokratik, kadın özgürlükçü ve ekolojik yaşamı esas alan Demokratik Ulus perspektifi oldu” denildi.
'ÖCALAN HALKLARIN UMUDU OLDU'
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 15 Şubat 1999 tarihi ile bu süreci yeni bir boyuta taşıdığının belirtildiği açıklamada, "Komplocu güçlerin tüm hesaplarını boşa çıkardım' diyen Sayın Öcalan, İmralı’da ortaya koyduğu irade ve geliştirdiği demokratik çözüm paradigmasıyla ulus-devletlerin tüm kirli ve tehlikeli girişimlerini bir bir deşifre etti. Duruşu ile halkların barış ve demokrasi umudu oldu. Fakat Sayın Öcalan’ın demokrasi ve özgürlükler için ortaya koyduğu bu irade ve çözüm kararlılığı tecrit politikalarıyla sistematik bir şekilde her seferinde hedef alındı. Demokratik çözüm ve kalıcı barış adına gelişen tarihi fırsatların önü tıkatıldı. Sayın Öcalan’ın demokratik ve barışçıl çağrılarına 'oyalama, tasfiye, çöktürme planı ve ağırlaştırılmış tecritle' karşılık verildi. Cumhuriyet rejiminin ilk yüzyılında Kürt halkına yönelik uygulanan imha, inkar ve asimilasyon politikaları ikinci yüzyılda İmralı Tecrit Sistemi ile güncellenerek, derinleştirildi. Ayrıca, İmralı özelinde hem kendi hukukunu, hem de uluslararası hukuku yok sayan bir 'olağanüstü hukuk rejimi' inşa edildi ve 'hukuksuzluk' üzerine kurulan bu sistem Türkiye’nin olağan rejimi haline getirildi” ifadelerine yer verildi.
13 EKİM MİTİNGİNE ÇAĞRI
İmralı tecrit sistemine son vermenin tarihsel bir görev ve sorumluluk olarak karşılarında durduğu kaydedilen açıklamada şunlara yer verildi: "Tecridin sonlanması Kürdistan ve Türkiye halklarını kuşatan faşizm zincirini de kıracaktır. Bu amaçla, 'Sayın Öcalan’a Özgürlük ve Kürt Sorununa Demokratik Çözüm' şiarı ile yeni bir aşamaya taşıdığımız Büyük Özgürlük Yürüyüşümüzü 'mutlak zafer' kararlılığı ile sürdürüyoruz. 13 Ekim günü Amed’te gerçekleşecek olan 'Büyük Özgürlük Mitingimiz’ de bu sürecin önemli adımlardan biri olacaktır. Savaşa karşı toplumsal barışı savunmak için, ölüme karşı barışı savunmak için, doğa ve ekolojik kıyıma dur demek için, kadın kimliğini hedef alan erkek-devlet anlayışını yıkmak için, dilimizle, kimliğimizle, tarihsel belleğimizle tüm değerlerimizi tecrit altında tutan düzene son vermek için ve de halkların ortak ve özgür yaşamı için 'Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü ve Kürt sorununda demokratik çözüm' talebimizi yineleyeceğiz. Bu doğrultuda vicdan ve sorumluluk sahibi, demokrasi ve barış kaygısı olan her kesime Sayın Öcalan’ın ortaya koymuş olduğu çözüm iradesine sahip çıkma çağrısında bulunuyoruz. Gelin hep birlikte şu ifadelerin altına imzamızı atalım; 'Sayın Öcalan üzerinde kurulacak bir denklem varsa o da demokratik çözüm, onurlu barış denklemidir' Bu tutum aynı zamanda yüzyılın en büyük komplosuna karşı yüz yılın en büyük çözüm kararlılığı olacaktır. Unutmamak gerekir ki; Sayın Öcalan tecrit ve izolasyon politikaları altında İmralı Ada Hapishanesi'ni bir direniş kalesi haline getirdi. Şimdi bize düşen ise; hep birlikte her sokağı, her mahalleyi, her şehri kısacası dokunabildiğimiz her yeri Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülebilme mücadelesini örgütlenmektir."