ANKARA - Ankara Barosu Genel Kurulu’nda, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride dikkat çeken ÖÇAV’lı aday Çiğdem Kozan, tecridin kanser gibi yayıldığına vurgu yaparak, “Çıkarılmayan ses, bu uygulamanın da yaygınlaşmasının önünü açacaktır” dedi.
Ankara Barosu’nun 68’inci Olağan Genel Kurulu, Atatürk Spor ve Sergi Salonu’nda sürüyor. Gün içinde devam eden kurulda, Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu (ÖÇAV) “Jin jiyan azadî” yazılı pankartlar açtı ve slogan attı. Bu sırada Milliyetçi Avukatlar Grubu, avukatlara saldırdı. Avukatlar da aynı şekilde yanıt verdi.
‘HUKUKUN YOK SAYILDI DÖNEMDE AVUKATLIK YAPIYORUZ’
Saldırının sona ermesi ardından kürsüye çıkan ÖÇAV Yönetim Kurulu Adayı ve aynı zamanda ÖHD Ankara Şube Eşbaşkanı Çiğdem Kozan, konuşmasına Amed’te katledilen Tahir Elçi ve adalet talebiyle girdiği ölüm orucunda yaşamını yitiren Ebru Timtik’i anarak başladı. Devamında Türkiye’de insan haklarının yok sayıldığını belirten Kozan, “Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının sistematik olarak ihlal edildiği, düşünce ve ifade özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerin yok sayıldığı, haklara erişimin yargı eli ile engellendiği, AYM ve AİHM kararlarının uygulanmadığı; aslında hukukun üstünlüğünün yok sayıldığı bir dönemde avukatlık yapmaya çalışıyoruz” dedi.
‘İSTİSNA HALİ ABDULLAH ÖCALAN İLE BAŞLADI’
Kişilere göre hukuk uygulandığını da söyleyen Kozan, “Adeta bir istisna hukuku oluşturulmuştur. İstisna hali AİHM/Öcalan Türkiye kararının uygulanmaması ile başlamış ancak bununla sınırlı kalmamış; AİHM Demirtaş, Yüksekdağ ve Kavala kararları, Anayasa Mahkemesi Can Atalay kararı da uygulanmamıştır. Şunu bilmeliyiz ki hukuka aykırı uygulamaya bir kez göz yumduğumuzda bunun devamı gelecektir. Nitekim de öyle olmuştur. Yani hukuksuzluğa ses çıkarılmadığında istisna kişilerin sayısı artmakta, siyasi iktidarın istediği herkes, istisna kişi haline gelmektedir” diye kaydetti.
UMUT HAKKI
Kozan, sözlerini şöyle sürdürdü: “AİHM Öcalan-2 kararıyla; ölünceye kadar ağırlaştırılmış̧ hapis rejiminin, bir işkence rejimi olduğunu, hapishanede 25. yılını dolduran kişilerin umut hakkı kapsamında tahliyesi için değerlendirme yapılması ve bu konuda gerekli mekanizmaların oluşturulması gerektiğini ifade etmiştir. Bu karar da Türkiye tarafından uygulanmamaktadır. Türkiye hapishanelerinde 4 binden fazla kişi ağırlaştırılmış müebbet rejimi nedeniyle ölünceye kadar hapis cezasıyla karşı karşıyadır. Yani İmralı için getirilen bu infaz rejimi bugün çok sayıda kişiyi de etkilemektedir. Bizlerin hukukçular olarak, AİHM kararlarının uygulanmasını insanlık onuruna aykırı bu infaz rejiminden dönülerek, umut hakkının değerlendirilmesini her yerde söylememiz, bundan imtina etmememiz gerektiği açıktır."
‘İMRALI’DA TECRİT UYGULANIYOR’
Kozan, “Türkiye’de hemen her dönem hapishanelerde ciddi hak ihlalleri yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir. Biraz önce ifade ettiğim kararda AİHM, İmralı’daki tecrit uygulamalarının da işkence yasağını ihlal ettiğini tespit etmiş ve giderilmesi gerektiğini söylemiştir. Buna rağmen tecrit koşulları olumsuz yönde daha da ağırlaştırılmış ve 2015’ten itibaren mutlak tecrit düzeyine vardırılmıştır. İmralı Hapishanesi’nde 25 yıl 8 aydır tecrit uygulanmaktadır. 4 yılı aşkın süredir aile görüş hakkı kullandırılmamaktadır. 5 yıldan fazladır avukat görüşü yaptırılmamaktadır. Türkiye’de bir hapishaneye avukat giremiyor, görüşme yapamıyor. Avukat görüşmesi bir yana Türkiye’deki bir hapishaneden 3,5 yıldır kimse haber alamıyor. Ve bizim meslek örgütümüz buna karşı tek bir ses çıkarmıyor" ifadelerini kullandı.
‘SES ÇIKARILMAYINCA YAYGINLAŞIYOR’
Kozan, şöyle devam etti: “İşte bugün çıkarılmayan ses, bu uygulamanın da yaygınlaşmasının önünü açacaktır. Nitekim sessiz kalındığı için tecrit hapishaneleri yaygınlaştırılmış her yere YGC, S ve Y tipi izole hapishaneler açılmıştır. Yine umut hakkının yok sayılmasına ses çıkarılmadığı için bugün Türkiye’de yüzlerce tutsak, şartlı tahliye zamanı gelmiş olmasına rağmen tahliye edilmemektedir. İlk defa İmralı’da uygulanan kameralı oda ve gardiyan eşliğinde avukat görüşmelerinin yapılması uygulamasına sessiz kalındığından; 15 Temmuz ile birlikte istisna kişilerin sayısı artırılmış her yerde bu hukuka aykırı uygulama geçilmiştir. Siyasi iktidar, bu istisna durumu yaygınlaştıracak ve İmralı gibi avukatların giremediği hapishaneler var olmaya başlayacaktır. Kaldı ki tek bir hapishanede tek kişi ile uygulansa da bu hukuksuzluğun karşısında olmalıyız.
TECRİT KANSER GİBİ YAYILIYOR
Ankara Barosuna bağlı yüzlerce avukat olarak baromuza başvuru yaptık; müvekkillerimiz ile görüşemiyoruz bu konuda baromuz olarak gerekli girişimlerde bulunun dedik. Akabinde, mevcut baro başkanını aradık randevu talep ettik. İki kez aramamıza rağmen geçiştirilerek randevu verilmedi bize. Baronuza bağlı avukatlar; mesleki faaliyetimizi yapamıyoruz, müvekkillerimiz ile görüştürülmüyoruz dediler ve siz kılınızı bile kıpırdatmadınız. Oysa barolar her durumda hukukun üstünlüğünü savunmak ve bu konuda mücadele etmekle, avukatların mesleki faaliyetlerini yerine getirmesinin önündeki engelleri aşmakla mükelleftir. Sonuç olarak, tecrit bir kişiyle başlayıp, bir mekandan toplumun tamamına yayılan bir kanser gibi. Biz avukatlar, hukukun üstünlüğünü savunmakla yükümlüyüz. İnsan hakları, barış, özgürlük ve adalet için, bu mücadeleden bir an bile geri durmayacağız.”
Kozan, konuştuğu esnada aynı ırkçı grup konuşmasını kesmeye çalıştı. Ancak Kozan, ısrarla konuşmasını sürdürdü. Konuşmasının son bulması ardından ise ırkçı grup, ÖÇAV’lı avukatlara saldırı girişiminde bulundu. Ancak ÖÇAV’lı avukatların aynı şekilde yanıt vermesi nedeniyle ırkçı grup geri çekildi.
Kurul, adayların konuşmaları ile sürüyor.
Konuşmaların bitmesi ile kurul yarın devam edecek. Yarın kurulacak sandıklarla Ankara Barosu’nun yeni yönetimi belli olacak.