HABER MERKEZİ - Kadın katliamlarına karşı sık sık özsavunma vurgusu yapan Abdullah Öcalan, 2011-2014 tarihli avukat görüşmelerinde "Kadını özgürleştiremeyen devrim, devrim değildir. Tek kurtuluş özgürlüktür" değerlendirmesinde bulundu.
Amed’de kaybolduktan 19 gün sonra nehirde cenazesi bulunan 8 yaşındaki Narin Güran’ın ardından Wan’da 27 Eylül’de kaybolan Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş’in cansız bedeni 18 gün sonra Wan Gölü Molla Kasım Köyü sahilinde bulundu. Ülkede günde en az 4 kadın katledilirken, mevcut iktidar ise mekanizmaları işletmek yerine cezasızlık politikalarıyla şiddet ortamını arttırıyor. Çıkarılan yasalarla kazanımlar gasp ediliyor, kadınlar toplumsal alandan dışlanarak, evlere hapsedilmek isteniyor.
Bunun bilinçli bir politika olduğunu ve “en büyük tehlike AKP” diyerek, kadınları uyaran PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, cinsiyetçi politikalardan şiddete, aile yapısından tecavüz ve katliamlara dair değerlendirmeleri ile buna karşı sunduğu alternatif çözümler günümüzde hala güncelliğini koruyor. 21. yüzyılda tüm dünya kadınlarının ortak paydası olan “Jin, jiyan, azadî (kadın, yaşama, özgürlük)” felsefesinin mimarı olan Abdullah Öcalan, cezaevinde avukatları ve İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmelerde de savunmalarında da en fazla kadın sorununa dikkat çekerek, özsavunmanın önemine vurgu yaptı.
KADIN CİNAYETLERİ VAHŞET BOYUTUNDA
Yaptığı değerlendirmelerde “tehlike” olarak işaret ettiği öngörüleri AKP’nin 22 yıllık iktidarı süresince bir bir çıkan Abdullah Öcalan, İmralı Heyeti ile 7 Şubat 2014 tarihinde yaptığı görüşmede, kadına yönelik şiddet ve katliamlara, “Her gün kadın cinayetlerini vahşet boyutunda yaşıyoruz. Her gün onlarca kadın öldürülüyor. Bu ölümler savaştan daha beterdir. Bu devletin güvenliği meselesidir. Kadın bu kadar alçakça öldürülmez, bu ülkenin vatandaşı bunu kabul edemez. Ama kadının dört tarafı zincirle bağlanmıştır adeta. Biz bunu yırtmadan sosyalist olamayız, siyaset yapamayız. Kadını özgürleştiremeyen devrim, devrim değildir. Kadını örgütleyemeyen örgüt, örgüt değildir. Bunu bilince çıkarmak gerekir” diyerek, tepki gösterdi.
EN BÜYÜK TEHLİKE AKP
Kadın sorununun kültürel, siyasal, ekonomik ve sosyolojik bir sorun olduğunu vurgulayan Abdullah Öcalan, avukatlarıyla Şubat 2010 yılında yaptığı görüşmede, Semsûr’un Kolik (Kahta) ilçesinde 2009’da 16 yaşındaki Medine Memi’nin diri diri toprağa gömülerek katledilmesine ilişkin tepkisini ortaya koyarken, kadınları da şöyle uyardı: “AKP, kadınlar için de büyük bir tehlikedir. Kadınlar şimdi buldukları özgürlük kırıntılarını bile arar hale gelebilirler. Adıyaman’da Menzil tarikatı etkilidir, burada bir kız çocuğu diri diri gömülüyor, bu recm’den de daha tehlikelidir. İşte AKP’nin zihniyeti budur. Diri diri gömülmede yavaş yavaş toprağı yutar ölürsün, oysa recm’de en azından nefes alabiliyorsun. Yine gazetelerde her gün kadınlara yönelik şiddet haberleri var. İşte adam sokak ortasında kadını bilmem ‘beni sevmedin’ diye öldürmüş, başka bir yerde kulak kesmiş, burun kesmiş, bunların hepsi bu zihniyetin tezahürüdür. İşte bunun için diyorum; felsefe temelinde yaklaşın, felsefik çalışmalar yapın, tartışın, örgütlenin. Bunları, bu zihniyeti ancak bu şekilde durdurabilirsiniz. Yoksa varacağınız son budur, şimdiki sınırlı özgürlükleri bile kaybedersiniz.”
‘KADIN ÖRGÜTLENMESİ’ UMUDU
26 Nisan 2000 tarihli avukat görüşmesinde kadınların örgütlenmesinin en büyük umutlarından biri olduğunun altını çizen Abdullah Öcalan, bu görüşmede, “Büyük bir özgürlük mücadelesine giriştim. Bu temelde kadınla buluşma sağlanmıştır. Düşüncede, duyguda, fiziksel gelişmelerini derinleştirerek, sürdürülmesi inancımı koruyorum. Bu her şeyden daha değerlidir. Yeni örgütlenmelerini bir Kadın Özgürlük Akademisi olarak görüyorum. İçine girenleri hazırlık sınıfının öğrencileri olarak tanımlıyorum. Ve sınıf atlamaya büyük çaba göstermelerini bekliyorum. En soylu çabaları ile demokrasi mücadelesi temelinde yer alacaklar ve başarıyı büyük çaba belirleyecektir. Kadınların çabaları başarıda kesin rol oynayacaktır” dedi.
KADININ OBJEKTİK GERÇEKLİĞİ
Abdullah Öcalan, 7 Haziran 2000 tarihli avukat görüşmesinde, “Toplumsal gerçekliğimizde kadının yeri nedir? Kadına yaklaşım daha derinlikli olmalı. Kadının objektif gerçekliği dile getirilmelidir. Bir kadın hareketi niye var? Bir cinsiyet hareketi değil, ancak cinse dayalı baskı, sınıflaşma, ayrımcılık nasıl ve neden gelişiyor? Bunlar objektif olarak incelenmeli. Bu sorun sadece kadın sorunu değil, erkek sorunudur da. Ardından da bir kadının özgürlüğü veya kadının kurtuluşu programı çıkarılmalı. ‘Kadının özgürlük problemi nasıl çözümlenebilir’ denilebilir adına. Bu program ve hareket tarzı önemlidir. Kadınların horlanması, sömürülmesine karşı geliştirilmesi gereken bir harekettir. Demokratik hareket sorunudur” değerlendirmesi yaptı.
DEMOKRATİK CUMHURİYET
Bu görüşmede, “Kadının demokratik hareketi barış hareketidir. Demokratik Cumhuriyeti kadın hareketi yaratılmalı” diyen Abdullah Öcalan, “Demokratik toplum, demokratik anayasa, demokratik yaşam için özgürlük, örgütlülük ve eylem önemlidir. ‘Özgürlüğün teminatı biziz’ derler bu eylemleriyle. Demokratik hak arama eylemleri geliştirilmelidir. Demokratik hareketin gelişmesi ve kalıcılığı için kendilerini demokratik bir tarzda geliştirmeleri ve yetiştirmeleri gerekir. Dil, kültür, sanat, konusunda, demokrasi konusunda kendilerini müthiş derecede eğitmeleri gerekir. Bütün bunlar ‘erkeklerle nasıl bir ilişki, nasıl bir dünya, nasıl bir toplum, nasıl bir çevre, nasıl bir ekonomi, nasıl bir aile yapısı, nasıl bir kadın istiyoruz’ sorularına cevap olmak için yapılmalıdır” önerisinde bulundu.
KADIN DEVRİMİ
2015 yılının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadınlara gönderdiği mesajında “Bu kadar kadının öldürüldüğü bir ülkede, ben bu devlete üye olmam” şeklinde tepkisini dile getiren Abdullah Öcalan, özellikle örgütlü gücün öneminin altını çizdi. Abdullah Öcalan mesajında şunları belirtti: “Benim için kadın özgürlüğü her şeyden daha önemlidir. En güzel kadın hayatı özgür yaşayan kadındır. Hiçbir çirkinlik köle kadınla ve tahakkümcü erkekle birleşmek bütünleşmekten daha alçak ve iğrenç olamaz. Yine hiçbir birlik ve bütünlük özgür kadınla ve tahakkümü yenmiş erkeklikle yaşamaktan daha değerli güzel ve doğru olamaz. 30 yıldır en önemli destekçilerim kadın arkadaşlardır. Benim kadınla diyalogum, sözleşmem önemlidir. Siz kadının toplumsal sözleşmesini geliştireceksiniz. Kadın cinayetlerinden tutalım da kadın sünneti, tecavüz ve benzeri hepsine karşı mücadele veren bir sözleşme olmalı. Derinlikli ele almalısınız. Erkeklere güvenmeyin. Erkek dogmatiğini yıkın. Kadınlığınıza güvenin. Eşitlik ve özgürlük kadın meselesiyle sağlanır. Bu nedenle bizim devrimimiz kadın devrimidir.
Özgürlük olmadan etik ve estetik olmaz. ‘Kadın etiği’ dediğim şey kadınının karar verme gücüdür. Bir kadını alma ya da kızını verme kabul edilemez. ‘Ben benim’ diyeceksin. ‘Ben kimsenin değilim.’ Kadın kocasının eşi, babasının kızı ya da abisinin kız kardeşi değildir, olmamalıdır. Kadın kendisi olmak durumundadır. Bunun formülü tutkuyla çalışmaktır, yoğunlaşmaktır, karanlığı aydınlatmaktır. ‘3 çocuk, erken evlilik’ diyor. O da bilinçli olarak söylüyor, ben de bilinçli olarak söylüyorum. İki anlayış çatışıyor. Bakalım o mu kazanır, biz mi kazanırız göreceğiz. Benim buradaki demokratik çözüm başlıklarımda da kadın özgürlüğü birinci maddedir. Anlamıyorlar. ‘Bunun demokratik çözümle ne alakası var’ diyorlar. Ben net konuşuyorum. Kadın özgürlüğünün demokratik çözüm ile ilişkisi nettir. Çözüm; kadının eşitlik, özgürlük hukukuyla beraber olur. Kadın hukuku-özgürlük hukuku benim için esastır.”
KADININ DEMOKRATİKLEŞMESİ
11 Ekim 2000 tarihli avukat görüşmesinde kadın sorununun demokratikleşmenin en önemli sorunu olduğu tespitinde bulunan Abdullah Öcalan, “Kadın demokratikleşmeden toplum demokratikleşemez. Ekmek, su, onur, yaşam bununla bağlantılı. Bu konuda yaşanan birçok acı var. Kadının demokratikleşmesi, aynı zamanda herkesi demokratikleştirir. Kadın zora karşıdır. Bölgenin de buna şiddetle ihtiyacı var. Enerjilerini doğru çalışmaya verirlerse, derinliğine bir eğitim, derinliğine bir örgütlenme yaratılırsa, bu her tarafı geliştirecektir. Derinliğine bir anlayış gerektiriyor. Sosyal bir olgudur” dedi.
ÖZ SAVUNMA
Kadına yönelik şiddet ve katliamların arttığı 2009 ve 2010 yıllarındaki görüşmelerde özsavunmanın önemine değinen Abdullah Öcalan, “Doğrudan namus anlayışıyla yaklaşmıyorum, kadının beyinsel, ruhsal, bedensel kendini korumasından bahsediyorum. Meşru savunmayı herkes yapar. Ben özsavunma kavramını bunun için geliştirdim. Her grubun herkesin, kadınların, özellikle kadınların kendilerini savunmaları gerektiğinden bahsetmiştim. Kendi özsavunmalarını geliştirmeleri gerektiğini söylemiştim. Herkes bilinç ve iradeleriyle kendilerini korumalarını bilmelidir. İlginçtir, savunma yapmaları gerekenleri de ben savunmak durumunda kalıyorum. Her grup, herkes kendi bulunduğu alanda kendi savunmasını yapar. Kadınlar öz bilinç ve güçlü irade ile kendilerini koruyabilirler. Namus kesinlikle cinsellik değildir. Namus, öz bilinç ve güçlü iradedir. Kendinize, ruhunuza ve bedeninize sahip çıkın” diye belirtti.
TEK KURTULUŞ ÖZGÜRLÜK
Değerlendirme ve uyarıları kadar çözüm önerileri de dikkat çeken Abdullah Öcalan, özgürlük için çözüm yolunu şöyle ortaya koydu: "Kadınlar özgürleşmek için Kadın Kurtuluş İdeolojisi'nde derinleşmeliler, ideolojik güç olarak var olabilmeliler. Erkeklere karşı alacakları çok yol var, erkeğe fazla güvenmemeli. Kadın kendi bağımsızlığını koruyacak. Kadının özgürlüğünden korkmamak gerekir. Ben kadınla böyle yoldaşım. Bu bir güç, inanç meselesi. Kadın yoldaşlarımın bana ilişkin emeklerine böyle karşılık veriyorum. Bilmelerini istediğim en önemli bir hakikat, onların savaşın da barışın da kaderini belirleyecek kadar güçlü olmaları gerektiğidir. Sizinleyim. Kazanılacak özgür bir dünya var, kazanılacak özgür bir yaşam var. 21. yüzyılın ideolojisi kadın özgürlüğüdür. Kendini bıçaklamak, yere atmak bunlar rezalet! Tek kurtuluş özgürlüktür.”
KADIN ÖZGÜRLÜK MANİFESTOSU
Kadınlara “Kadın Özgürlük Manifestosu” oluşturulması çağrısı yapan Abdullah Öcalan, 3 Ocak 2001 tarihli görüşmede, “Bu konu sadece Kürt ve Türk kadınları için değil, bütün dünya kadınları içindir. ‘Kadın özgür toplum sözleşmesi’ geniş bir çalışmanın ürünü olmalıdır. Bu, evrensel ve uluslararası bir öze sahiptir. Kadın hareketi çevre hareketi ile birleşmelidir. Özellikle neolitik toplumdan itibaren dokumayı, tarımı, bitkiyi ve köyleşmeyi kadın geliştirmiştir. Sınıflı toplum uygarlığının gelişimiyle bunlar kadının elinden alınmıştır. Rahip devlet anlayışından kadınlar üzerinde tanrıların egemenliği adı altında kral rahiplerin ince tahakkümü kurulmuştur. Bir tanrı-kral, kadınlardan yüz tanesini hizmetine alıyor. Öldüğü zaman canlı canlı cennete götürüyorum diye bunları toprağa gömüyor. Kadınları böyle büyük tahakküm altına alıyor” ifadelerini kullandı.