İSTANBUL - Değişim İçin Avukatlar Grubu’nun adayı Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu, İstanbul Barosu yönetimini eleştirerek, "Bizler adil yargılanma hakkını her zaman korumakla yükümlüyüz” dedi.
İstanbul Barosu'nun 53’üncü Genel Kurulu, Beyoğlu’nda bulunan Haliç Kongre Merkezi’nde devam ediyor. Genel kurulun ilk gününde, adaylar söz aldı. 11 adayın yarıştığı genel kurulda sık sık "Hak, hukuk, adalet” ve “Direne direne kazanacağız” sloganları atıldı.
CUMARTESİ ANNELERİ VURGUSU
Genç Hukuk Gurbu’nun adayı Abdulhalim Yılmaz, İstanbul Barosu yönetimini eleştirerek, "Adaleti ve insan haklarını savunması gereken bir kurum olarak, toplumsal adaletsizlikler karşısında neden sessiz kalmıştır?" diye sordu. Yılmaz, "Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) kararlarının uygulanmadığını görmek de baronun zayıflığının bir başka göstergesidir. Özellikle Cumartesi Anneleri gibi yıllardır hak mücadelesi veren gruplara destek vermemek, baronun toplumsal sorumluluklarını yerine getirmediğini göstermektedir" diye kaydetti.
Önce İlke Çağ Yükseliş Hareketi Grubu'nun adayı Mert Er Karagülle, baronun bağımsız yargının savunucusu olması gerektiğini vurguladı.
KABOĞLU'NUN KONUŞMASI
Değişim İçin Avukatlar Grubu adayı Dr. İbrahim Özden Kaboğlu da İstanbul Barosu yönetimini eleştirdi. Kabaoğlu, "Bizler, anayasal düzenin ve hukukun savunucuları olarak, devletin vatandaşlara sunduğu adil yargılanma hakkını her zaman korumakla yükümlüyüz. Bu en temel insan haklarından biridir ve yurttaşların hakkı, devletin meşruiyetinin teminatıdır. İnsan haklarına yönelik baskılar ve anayasal düzenin zedelenmesi karşısında baromuzun yeterince güçlü bir tepki verip vermediği sorusunu sormamız gerekiyor. 22 yıl önce kurulan İnsan Hakları Merkezi'nin bugünkü durumunu gözden geçirmemiz gerektiğine inanıyorum” dedi.
‘YURTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ’
Anayasal hakların yazılı metinlere bağlı olmadığını dile getiren Kaboğlu, "Bunlar, uluslararası kazanımlar ve yargı kararlarıyla pekiştirilen haklardır. Barolarımızın bu hakları savunma konusunda daha aktif olması gerekmektedir. Tıpkı Anayasamızın başlangıcında yer alan ‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesi gibi. Hukukun üstünlüğü ve adil yargılanma hakkı, hepimizin ortak sorumluluğudur. Son olarak, barolar yalnızca hukukun savunucusu olmakla kalmamalı, aynı zamanda toplumda adaletin ve barışın sağlanması için de etkin bir rol oynamalıdır. Bizler, avukatlar olarak bu sorumluluğu omuzlamaktan asla geri durmamalıyız" ifadelerini kullandı.
Kaboğlu, şöyle devam etti: "İstanbul Barosu'nun önemli merkezlerini, özellikle de Avukat Hakları Merkezi'ni uluslararası alana taşıdık ve pek çok uluslararası toplantıya katıldık. Ancak anayasal yıkım karşısında bu merkezler ne yaptı? İstanbul Barosu'nun bu süreçteki tavrı ne oldu? 1987 ve 2004 yılları arasında hak ve özgürlükler genişletilerek önemli kazanımlar elde edildi. Fakat sonrasında özellikle 2010 ve 2017 yılları arasında bu kazanımların büyük bir kısmı geri alındı."
Salondaki birçok avukat, Kaboğlu’nun konuşmasını ayakta alkışladı.