ANKARA - DEM Parti Kadın Meclisi'nin sonuç bildirgesinde, "jin, jiyan, azadî" sloganına dönük organize bir saldırının yaşandığına işaret edilerek, "Yükselen erkek şiddetine karşı kadınlarla ortak birleşik bir mücadelenin elzem olduğu açıktır" denildi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, 20 Ekim tarihinde gerçekleştirdiği toplantının sonuç bildirgesini açıkladı. “Savaş karşıtı mücadelenin öncüsü kadınlar olacaktır” başlıklı bildirgede, savaşların kadınlara dönük baskı, şiddet ve eşitsizlik politikalarını derinleştirdiğine vurgu yapıldı.
Bildirgede şunlar belirtildi: “Siyonist İsrail rejimi eliyle Ortadoğu bir kaosa sürüklenerek yeniden dizayn edilmek isteniyor. İsrail’in Filistin’e, Lübnan’a yönelik saldırıları, İran’ın savaşa çekilmesi ve bölgedeki farklı direniş odaklarının tasfiye edilmek istenmesi bugün yaratmak istedikleri rejimin hamleleridir. Nitekim bu dizaynda hiçbir rol alamayacağı kaygısıyla AKP-MHP rejimi iç politikadaki sıkışıklığını gidermek için başta kadın özgürlük mücadelemiz olmak üzere iktidar karşıtı bloğu dağıtmak ve pasifize etmek için her türlü yöntemi kullanıyor.
JIN, JIYAN, AZADÎ
Bir taraftan da evrensel ve enternasyonel kadın mücadelesinin simgesi haline gelen 'jin, jiyan, azadî' sloganına dönük saldırıları bilinçli bir şekilde örgütlüyor. Örgütlenmiş ve yükselen erkek şiddetine karşı kadınlarla ortak birleşik bir mücadelenin elzem olduğu açıktır. 'Jin, jiyan, azadî' sloganını bulunduğumuz her yerde haykırmaya devam edeceğiz. Bu şiddet ve baskı politikalarına karşı kadınların örgütlü direnişi ve mücadelesi, dünya çapında geniş bir kadın enternasyonel ağı büyüteceğiz. Kadınlar, erkek egemen iktidarlara karşı eşitlik ve özgürlük mücadelesini örgütleyerek, savaşların karşısında onurlu bir barış hareketini inşa edecektir.
Kürt sorununun demokratik çözümü bu bağlamda kadınların savaş karşıtı mücadelesinin merkezinde yer almakta ve toplumsal barışın sağlanmasında önemli bir role sahiptir. Bu mücadele, kadınların sadece hakları için değil, aynı zamanda toplumsal barışın ve adaletin temellerini atmak için sürdürdüğü bir direniştir. Silopi’de barış isteyen annelere saldırarak, partimize yönelik her gün operasyonlar gerçekleştirerek, cezasızlık politikalarıyla erkek şiddetini meşrulaştırarak, tecriti derinleştirerek savaşta ısrar eden faşist rejime karşı onurlu bir barışı hep birlikte inşa edeceğiz.
Kadınların özgürlük mücadelesinde İmralı Ada Hapishanesi’nde tecrit altında tutulan Sayın Öcalan’ın durumu, bu rejimin faşist karakterini gözler önüne sermektedir. Kadına yönelik şiddet, katliamlar ve kadın yoksulluğu, tecritle paralel olarak derinleşmekte; iktidarın tekçi politikaları, toplumun bütün kesimlerini baskı altına almaya devam etmektedir.
KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR
Kadın cinayetleri, tekil ve bireysel olaylar değildir; bu cinayetler, erkek egemen sistemin politikalarının bir sonucudur. Özellikle 2024 yılının 10 ayı içerisinde şahit olduğumuz, savaş bilançosunu andıran kan dondurucu kadın ve çocuk cinayetleri ve tüm bunlara rağmen devam eden kadın cinayeti dosyalarında faillere yönelik cezasızlık ödülleri, bu tür cinayetlerin artmasına zemin hazırlamıştır. Kürdistan'da Rojin Kabaiş'in 18 gün boyunca bulunmaması, her gün erkekler tarafından en az 4 kadının katledildiği, çocukların istismara uğradığı, ülke katledilen kaybettirilen kadınların ülkesine dönüşmüştür.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Şiddete karşı önleyici ve koruyucu işlevi olan İstanbul Sözleşmesi’nin hayati önemi, artan kadın cinayetleri ile birlikte yeniden anlaşılmış ve sözleşmenin uygulanması mücadelemizin önemli bir parçası olmaya devam edecektir. Cezasızlık politikalarıyla kadın katliamlarını meşrulaştıran politikalara karşı mücadelemizi büyüteceğiz. Erkek-devlet-mafya-çete düzenine karşı mücadeleyi büyütüyoruz!
AKP-MHP faşist iktidarının özel savaş politikaları genç kadınları hedef almaya devam ediyor. Harran ve Munzur Üniversiteleri'nde yaşanan istismar olayları, bu özel savaş politikalarının en açık örnekleridir. Bu çetelerin elini kolunu sallayarak toplumda dolaşmasına izin vermeyeceğiz. Hakkari’den İstanbul’a, Mersin’den Urfa’ya bulunduğumuz her yerde devlet eliyle güçlendirilen çete-mafyalara karşı mücadelemizi genç kadınlarla dayanışarak büyüteceğiz.
BEBEK KATLİAMLARI
Neoliberal kapitalist politikaların sonucu olarak sağlıkta dönüşüm adı altında özelleştirmelerin yaygınlaşmasıyla birlikte toplumun, kadınların, çocukların sağlığı da, yaşamları hedef alınmıştır. Yeni doğan ünitelerinde bebek cinayetleriyle ifşa olan çeteler, kapitalist neoliberal politikaların yarattığı yozlaşmış ve çürümüş düzenin göstergesidir. Bebekleri katleden bu çetelerin devletin birçok kademesi ile olan bağları, kadın katleden bu düzenin son dönemde ortaya saçılan en dehşet görüntülerinden birisi olmuştur. Tüm bu yaşananlara karşı bu çetelerden ve arkasındaki siyasi uzantılarından hesap soracağız.
Kadınların yoksulluğu, iktidarın sorumluluğundadır ve biz kadınlar, emeğimizin gasp edilmesine asla izin vermeyeceğiz! Sağlamcılık ideolojisi ile inşa edilmiş negatif engellilik kültürün varlığında ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yaşamın tüm alanlarından izole edilen engelli kadınlar için bağımsız yeni bir yaşamı mümkün kılmanın mücadelesini hep birlikte vermeye devam edeceğiz.
KADIN EMEĞİ
Ev içi emekten, fabrikalardan sokaklara güvencesiz çalışan kadınların emeğinin değersizleştirilmesine karşı en güçlü mücadeleyi vermeyi sürdüreceğiz. Kadın emeğinin gasp edilmesine, kadınların daha fazla sömürülmesine izin vermeyeceğiz. Tarımda, sanayide, evlerde çalışan kadınlar olarak emeğimizi korumak için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Biz kadınlar, yaşamlarımıza ve haklarımıza sahip çıkacağız. Jin Jiyan Azadî felsefesi ile tüm kadınları bu mücadeleye katılmaya, dayanışmamızı büyütmeye davet ediyoruz. Örgütlü kadın güçlüdür, örgütlü gücümüz ile değiştirmeye devam edeceğiz.”