AMED - Amed Baro Başkanı Abdulkadir Güleç, İmralı'da uygulanan politikaların değişmesinin toplumsal barışa hizmet edeceğini belirterek, "Üzerimize düşenleri yerine getirmeye hazırız" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim'de yapılan grup toplantısında İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde 43 aydır kendisinden haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kabul etti. Bahçeli, "Tecrit kaldırılırsa gelsin, TBMM'de DEM Grup Toplantısı'nda konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayeti gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılmasının önü de ardına kadar açılsın. Adres İmralı'dan DEM'e uzansın" açıklamasında bulundu.
Bahçeli'nin açıklamaları sonrası "umut hakkı" yeniden gündeme geldi. "Umut hakkı", bir tutsağın şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmesidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2014 yılında Abdullah Öcalan'ın "umut hakkı" dair "ihlal" kararı verdi. Türkiye, 10 yıldır bu konuda herhangi bir adım atmıyor.
Amed Barosu Başkanı Abdulkadir Güleç, Bahçeli'nin açıklamaları ve "umut hakkı" gündemini değerlendirdi.
UMUT HAKKI NEDİR?
Siyasette yeni bir sürecin ilk evresinin yaşandığına dikkati çeken Güleç, Bahçeli'nin grup toplantısında PKK Lideri Abdullah Öcalan'ı kastederek "umut hakkı”nı vurgulamasının önemli olduğunu söyledi. Güleç, "Bu bizce çok önemlidir. Umut hakkı aslında cezaevinde olan birinin dışarıya çıkma umudunu taşır. İnfaz Yasasına göre müebbet ve ağırlaştırılmış müebbetlerde 30-36 yıl gibi cezalar var. Anayasa'nın belli maddelerine ve devlet güvenliğine karşı işlenmiş suçlarda, ağırlaştırılmış müebbet cezası alanlar hayatı son bulana kadar cezaevinde kalıyor. Yani bu yasaya göre bir kişinin devlete karşı işlenen suçlarda cezaevinden çıkma ihtimali yok" dedi.
'DEMOKRATİK ÇÖZÜM'
AİHM’nin verdiği "ihlal" kararlarına dikkati çeken Güleç, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3'üncü maddesinin birlikte değerlendirilip yaşam hakkı ihlali tespitinde bulunduğunu söyledi. Öcalan-Türkiye, Kaytan-Türkiye kararlarında bunların olduğunu ifade eden Güleç, "Devlet Bahçeli'nin buna atıf yapması çok önemli. AİHM'in de tespit ettiği ihlali bir siyasi parti genel başkanı tarafından dillendirilmesi iyidir. Kürt sorunu bugüne kadar hep güvenlik tedbiri ve şiddetle çözülmek istendi. Bu politikanın son bulması, Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümü için bu bir adım olabilir. Baro başkanı, hukukçu ve bir birey olarak bu süreci destekliyorum. Siyasetçilerin böyle bir açılım yapmasını takdirle karşılıyorum. Umut hakkı'nı ortadan kaldıran düzenlemenin ortadan kaldırılmasına dönük bir karar var. Bu onunla ilgili bir çağrıdır. Doğrudan tahliyeyi sağlayan bir karar olsaydı, belki konseyin gündeminde çok ağır yaptırımlarda söz konusu olabilirdi. Evrensel hukuk normlarına göre 'umut hakkı' önemli bir haktır. AİHM de Sayın Öcalan için bu kararı vermiştir. Sayın Devlet Bahçeli'nin de bunu dile getirmesi oldukça önemlidir" şeklinde konuştu.
BAŞVURULARA HENÜZ YANIT YOK
Amed Barosu'nun Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve Adalet Bakanlığı'na Abdullah Öcalan ile görüşmek için yaptığı başvurulara da henüz bir yanıt verilmediğini belirten Güleç, “İmralı Cezaevi uygulamalarında hukuka aykırı uygulamalar var. Aile görüş hakkı var ama İmralı'da tutulan mahpuslara bu hak kullandırtılmıyor. Avukat görüş hakkı var ama o haktan da maalesef mahrumlar. Benzer birçok hak var ve hep bir şey gerekçe gösterilerek o görüşme gerçekleştirilmiyor. Geçmişte 'koster bozuk' gerekçesiyle şimdi de 'disiplin cezaları' gerekçe gösterilerek 4 yıldan uzun bir süredir İmralı'da tutulan mahpuslar aileleri ve avukatlarıyla görüşme imkanına kavuşmadılar. Umarız dünkü açıklamadan sonra bu tecrit ortadan kalkar. Normal bir mahpusun sahip olduğu temel hakların tamamı İmralı Cezaevi uygulamasında da esas alınır ve görüşmeler gerçekleştirilir. İmralı'da uygulanan politikanın değişmesiyle birlikte Türkiye iç barışına ve toplumsal barışına hizmet edecek politikalar devreye girer. Amed Barosu olarak da üzerimize düşenleri yerine getirmeye hazırız" dedi.
'TÜM AKTÖRLER SÜRECE DAHİL EDİLMELİ'
Kürt sorununun çözümü için tüm aktörlerin bu sürece dahil edilmesi gerektiğini ifade eden Güleç, aksi halde bunun sekteye uğrama ihtimalinin yüksek olduğunu kaydetti. Güleç, “Öncelikle bütün toplumsal kesimlerin fikirlerine başvurulması gerekiyor. Aktörlerin kendi taleplerini ve soruna dair çözüm önerilerini rahatlıkla sunabileceği olanaklar da sağlanmalıdır. Yeni anayasa da tartışılıyor. Meclis’teki ve Meclis dışındaki bütün siyasi parti ve gruplar bunda etkin rol oynamalıdır. Bütün aktörlerin hukuken güvence altına alınması gerekiyor. Hukuki önlemler alınmalı ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır" ifadelerini kullandı.
MA / Müjdat Can