AMED - Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Serra Bucak, "Filistin'den Kürt halkına, Ortadoğu'dan Avrupa'ya kadar her coğrafyada barışa katkı sunmak hepimizin sorumluluğudur" dedi
Amed Büyükşehir Belediyesi'nin ev sahipliğinde Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı'nın (UCLG-MEWA) Yönetim Kurulu ve Konsey Ortak Toplantısı Amed'de 2'nci gününde devam ediyor. "Yerel Diplomasi: Kentsel Geleceğin İnşası" temasıyla bir otelde düzenlenen toplantıya, Amed Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Serra Bucak, UCLG-MEWA Genel Sekreteri Mehmet Duman ile ulusal ve uluslararası 30'a yakın büyükşehir belediyesi başkanları, eş başkanları ile yöneticileri katıldı. İlk oturumda Filistin'in Nablus Belediye Başkanı Husam Shakhshir ve Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Serra Bucak konuştu.
'EVLERİMİZİN İÇİ BOMBALANIYOR'
Nablus Belediye Başkanı Husam Shakhshir, İsrail'in kent giriş kapısındaki hakimiyetinde dolayı, orada yaşayan Filistinlilerin seyahat kısıtlılığıyla karşılaştığını söyledi. Bu durumun hizmeti de engellediğini ifade eden Shakhshir, "Bu durum bizlerin hizmet etmesine engel oluyor. Her gün askeri saldırılar ve tutuklamalar var. Evlerimizin içlerine kadar bombalanıyor. Etrafımızda 7 yerleşim alanı var, orada aşırı milliyetçi Yahudi gurupların saldırılarına maruz kalıyoruz. Uluslararası anlaşmalara göre İsrail işgalci. Aşırı milliyetçi Yahudiler kendi alanlarını ihlal edip bizim ekili alanlarımızı zeytin ağaçlarımızı yakıyorlar. Bizler bütün bunlara rağmen hizmet etmeye devam ediyoruz. Bizler belediye hizmetlerini bütün bu baskılara rağmen faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Geliştiriyor genişletiyor ve renklendiriyoruz elimizde olan imkanlar dahilinde ayrıca okullar inşa ediyoruz. Yine cinsiyet eşitliğine önem veriyoruz. Kadınların ekonomik faaliyetlerini destekliyoruz" diye konuştu.
'BARIŞI İNŞAA ETMEYE İHTİYACIMIZ VAR'
Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Serra Bucak ise Ortadoğu’ya barışın biran önce gelmesini umut ettiğini söyleyerek, "Her zamankinden daha fazla Ortadoğu’da barışı inşa etmeye ihtiyacımız var" dedi. Amed’in sadece tarihi birikimi ile değil siyasal birikimi ile de önemli bir kent olduğunu söyleyen Bucak, "Amed halkının sesine kulak vermek gerekir. Amed halkı ne istiyor? Ben inanıyorum ki kentin sokaklarında dolaşırken biraz olsun söylediklerine kulak verirken bu halkın birlikte yaşama arzusuna ve barış arzusuna kulak tıkayacak hiçbir yapı yoktur. İnanın ki Amed halkının en önemli isteği birlikte yaşama arzusu ve yeni bir yaşamı inşa etme arzusudur. Bu anlamı ile bizlere yerel yönetimlere bu arzuya kulak vermek barışı yerellerde inşa etmek düşmektedir. Elbette bu ses farklı kentlerde farklı şekilde ortaya çıkmaktadır. Kadınlar eşitlik ister, çocuklar ve gençler ortak bir gelecek ister. Halklar yaşadıkları yerde yaşamlarını idame etmek ister. Ve bir arada yaşama talebi böyle dillendirilir. Yerel yöneticiler olarak bizler bu sese kulak vermek zorundayız" ifadelerini kullandı.
'BARIŞ SOMUT DEĞİL SOYUT BİR KAVRAM'
Barışın soyut değil somut elle tutulur durumlarda inşa edilecek bir kavram olduğunu vurgulayan Bucak, "Barış merkezi hükümetlerden çok yerel yönetimlerin gündeminde olması gerekir. Bizler yerel yönetimlerde seçilmiş kişiler, yönetimleri devralmış kişiler olarak kentlerimizi tamda bu perspektifle toplumsal barışı ve bu barışı kurarken kurumların güçlendirilmesini konuşmalıyız. Bu amaç, barışçıl ve kapsayıcı toplumların inşasının, hukukun üstünlüğünün ve her düzeyde etkili, hesap verebilir kurumların güçlendirilmesinin küresel bir taahhütlüdür. Barış ve güçlü kurumlar hedefi, demokrasi ve adaleti toplumun her alanına yerleştirmeyi gerektirir; bu da ancak yerel yönetimlerin güçlendirilmesiyle mümkündür. Ancak bu hususta, küresel tabloya bakacak olursak, ne yazık ki son yıllarda demokrasinin zayıflatıldığına, hukukun üstünlüğünün aşındığına, sağcı, otoriter ve kadın düşmanı söylemlerin ve kutuplaştırıcı siyasetin yükseldiğine ve çatışma kaynaklı ölümlerin son on yılın en yüksek seviyesine ulaştığına tanık oluyoruz" şeklinde konuştu.
'SAVAŞIN SOYKIRIMIN BEDELİNİ BÖLGE HALKI ÖDÜYOR'
Ortadoğu özelinde Filistin ve Kürt meseleleri etrafında şekillenen derin bir siyasi ve insanlık krizi halini alan kesintisiz çatışmanın, savaşın ve soykırımın en büyük bedelini yine bölge halklarının ödediğini belirten Bucak, şöyle devam etti: "Küresel ve bölgesel düzlemde tanık olduğumuz bu gerçeklik, Türkiye'nin gündeminin de merkezini işgal ediyor. Türkiye'de özellikle son yıllarda artan baskı ortamını, hukukun ve demokratik kurumların içinin boşaltıldığını deneyimledik. Hak ihlalleri, ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar ve toplumsal muhalefete yönelik baskılar, bu erozyonun en somut örnekleridir. Merkezi düzeydeki siyasi konjonktür, siyasi söylem ve eylemler, elbette bizlerin yetki ve sorumluluk alanlarımızı da doğrudan etkileyen bir yerde duruyor. Merkez ve yerel arasında tesis edilmesi gereken, bağımsızlığını koruyarak birbirini besleyen ilişkilenme modeli, bir baskı, tahakküm ve kontrol mekanizması şeklinde kendini gösterdiği için belediyeler de bu sağcı, kadın düşmanı, çatışmacı akıldan olumsuz bir biçimde etkileniyor."
'HEPİMİZİN SORUMLULUĞU'
“Barış içinde bir toplum inşa etmek, güçlü ve hesap verebilir yerel yönetimlerle mümkündür” diyen Bucak, konuşmasını şöyle sonlandırdı: "Fakat yerel yönetimlerin yetki alanının merkezi hükümet tarafından sistematik bir biçimde peyder pey daraltılması, elbette bir tesadüf veya münferit bir vaka değildir. Toplumu ve kentleri kendi siyasi ajandasına göre biçimlendirmeye çalışan kutuplaştırıcı, düşmanlaştırıcı bu zihniyete karşı ‘barış için belediyecilik’ toplumcu belediyecilik ilkelerini net bir şekilde ortaya koyamazsak, sorumlu olduğumuz toplumu ciddi bir şekilde hayal kırıklığına uğratmış oluruz. Küresel sorunların çözümü için başta yerel düzeyde daha fazla iş birliğine ihtiyacımız var. Şehirler, deneyim paylaşımı ve iş birlikleriyle, barışçıl bir dünya için birlikte çalışabilir, üretebilirler. Dolayısıyla, yerel diplomasi, küresel barış hedefinin vazgeçilmez bir parçası haline gelmelidir. Filistin'den Kürt halkına, Orta Doğu'dan Avrupa'ya kadar her coğrafyada barışa katkı sunmak, hepimizin sorumluluğudur."