İZMİR- AKP, 22 yıllık iktidarında geliştirdiği kadın karşıtı politikalar nedeniyle 7 binden fazla kadın katledilirken, failler ise cezasızlık zırhıyla korundu. İktidarın kadın kazanımlarını törpüleme hamlesi de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle başladı.
AKP 22 yıllık iktidarında kadın katliamlarının önünü açan politikalar hayata geçirdi. Bu durum bütün istatistikler ve raporlara yansırken, Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) 2023 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre; Türkiye 146 ülke arasında 129'uncu sırada yer aldı. 22 yıllık AKP iktidarında 7 bin 700’den fazla en yakınlarındaki erkekler tarafından katledildi.
KADININ ADINA BİLE TAHAMMÜL ETMEDİLER
Kadının adına tahammül edemeyen iktidar, 2011'de Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nın adını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirdi, kadının adını her yerden sildi, yerine aileyi koydu. Gezi eylemleri ve sonrasında da kadınları hedef alan, eylemci kadınları "Kadın mıdır, kız mıdır?" cinsiyetçi ve ayrımcı sözleriyle hedef gösteren iktidarın “Kızlı-erkekli evler" söylemi sonrasında polis tarafından üniversite öğrencileri başta olmak üzere, kadın erkek birlikte yaşanan evlere baskın düzenlendi, erkek ve kadınlara "Kabahatler Kanunu" kapsamında para cezaları kesildi. 5 Ocak 2020'de Dersim'de kaybolan üniversite öğrencisi Gülistan Doku halen bulunamazken, 27 Eylül'de Wan'da kaybolan üniversite öğrencisi Rojin Kabaiş'in cenazesi ise 15 Ekim'de bulundu. Yetkililer tarafından “intihar” denilse de ölümündeki şüphe perdesi aralanmadı.
DİYANET TAHAKKÜMÜN ARACI OLDU
Kadınların üzerine kurulan tahakkümün derinleştirilmesi ve "kutsal aile" içinde görünmez gelinmesinde iktidarın en kullanışlı kurumu Diyanet İşleri Başkanlığı oldu. 2007 yılında ismi “Aile İrşat ve Rehberlik Bürosu” olarak değiştirilen bürolar, yine aynı yıl kurulan "Alo Fetva Hattı", 2008'de Diyanet'in hazırladığı “Evlilik Rehberi” kitapçıklarıyla kadını eve hapsetmenin zemini hazırlandı. 2013'te yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Diyanet arasında imzalanan “Aile Eğitim Programı”na dair işbirliği protokolü ile Diyanet personeli aile eğitim programlarında “eğitici” olarak görev yapabilme yetkisi aldı. Aynı yıl Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 4-6 yaş grubundaki çocuklara yönelik “Kur’an Kursları Okul Öncesi Din Eğitimi Projesi” uygulamaya kondu.
'EVE KAPAN, ÇOCUK YAP' ZİHNİYETİ
İktidarın dini referanslarla hayata geçirdiği politikalar ve kadını doğum yapan bir "makine" olarak gören anlayışı kendini en çok da kürtaj karşıtlığında gösterdi. 2012 yılında “Her kürtaj bir Uludere’dir” konuşmasıyla başlayan kürtaj karşıtlığı devlet politikası haline geldi. Kürtaj ise fiili olarak yasaklandı. Kadını evin içine kapatan ve çocuk doğurmasını isteyen iktidar, kadının mülkiyet hakkını da hedef aldı. 2014 yılında kadınların mülkiyet haklarını kısıtlayan yasa yürürlüğe girdi. Bu yasa ile kadınların miras haklarına doğrudan müdahale edildi.
İSTİSMARA CEZASIZLIK ZIRHI
Kadınlara yönelik artan saldırıların bir diğer nedeni de taciz, tecavüzlerin cezasızlık zırhı ile kuşatılması oldu. 2014 yılında cinsel saldırı-taciz suçlarıyla ilgili hazırlanan 6545 sayılı Kanun'a göre cinsel saldırıya maruz bırakılanın beden ve ruh sağlığının bozulması “ağırlaştırıcı neden” olmaktan çıkarıldı. Cinsel saldırı suçuna, suçun hafif şekli olarak “sarkıntılık” eklendi; suçu ağırlaştırıcı nedenler çeşitlendirildi.
2015 yılında da resmi nikah olmaksızın dini nikah yapılması suç olmaktan çıkartıldı. Bu durum kadınlar tarafından çok-eşliliğin ve çocukların evlendirilmesinin önünü açan bir düzenleme olarak yorumlandı. Yine 2015 yılında Meclis’te kurulan “Boşanma Komisyonu” raporunda, AKP iktidarı kadınlara yönelik miras ve nafaka hakkının kısıtlanmasından, tecavüze uğrayan kadınların tecavüzcüleri ile evlendirilmelerine kadar birçok madde sıraladı. Ancak bu maddeler kadın mücadelesi sonucu hayata geçirilemedi. Fakat iktidar zaman zaman hem nafaka karşıtı, hem de “tecavüzcülerin affı” anlamına gelen “tecavüz faili ile evlendirilme yasasını” gündeme getirdi.
ÇOCUKLARIN ‘EVLENDİRİLMESİ’
Çocuk yaşta evliliğin önünü açan iktidar, ilk hamlesini 2009 yılında Milli Eğitim Bakanlığı yönetmeliğinde yaptığı değişiklik ile attı. Evlenen ve nişanlanan öğrencilerin okulla ilişiğinin kesilmesi kuralı, yalnızca “evli öğrenciler okuldan atılır” olarak değiştirildi. Yine çocuğa yönelik cinsel saldırıyla ilgili Aralık 2016’da TCK’nin 103'üncü ve 104'üncü maddelerinde değişiklik yapıldı ve cezalarda kademelendirmeye gidildi. 103'üncü maddenin “15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına” ilişkin hükmü iptal edildi. Böylelikle rıza yaşı fiili olarak 12’ye indirilmiş oldu. Ekim 2017’de Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, sağlık personellerinin takibi dışında doğmuş çocukların bildiriminde sözlü beyan yeterli kılındı. Aynı değişiklikle, müftülüklere resmi nikah kıyma yetkisi verildi.
SÖZLEŞMELER HİÇE SAYILDI
Kadınlar için en büyük saldırı ise 20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan imzası ile İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması oldu. Alınan karar sonrasında 1 Temmuz 2021'de resmi olarak sözleşmeden çıkılırken, sözleşmenin feshi kararının iptali istemiyle Danıştay’a açılan davalar ise Temmuz 2022’de reddedildi. Bununla sınırlı kalmayan erkek ittifakı, akabinde 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu hedefine koydu. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Ağustos ayında katıldığı bir canlı yayınında boşanmalarda arabuluculuk, nafakaya engel gibi pek çok konuya toplu bir düzenleme hazırlığında olduklarını belirterek, Aile Hukuku üzerinde “geniş bir çalışmaları” olduğunu, Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı hazırlığında olduklarını söyledi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş da, “mağdur erkekleri” gözeterek, nafaka hakkını hedef aldı.
KADIN MÜCADELESİ HEDEF ALINDI
Kadınlara yönelik bu politikalar uygulanırken, AKP iktidarının en büyük sorunu ise karşısında yükselen kadın mücadelesi oldu. Kadın örgütlülüğünü de hedefine koyan iktidar, 15 Temmuz 2016'da yaşanan darbe girişimini 'fırsat' bilerek, kadın mücadelesine saldırdı. 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında yayımlanan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile Adıyaman Kadın Yaşam Derneği, Anka Kadın Araştırmaları Derneği, Bursa Panayır Kadın Dayanışma Derneği, Ceren Kadın Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Kongreya Jinên Azad (Özgür Kadın Kongresi-KJA), Muş Kadın Çatısı Derneği, Muş Kadın Derneği, Selis Kadın Derneği ile Van Kadın Derneği kapatıldı. Şiddete maruz bırakılan kadınlara destek ve farkındalık eğitimleri veren bu derneklerin yanı sıra Demokratik Bölgeler Partisi’ne (DBP) bağlı belediyelere atanan kayyımlar eliyle 52 kadın kurumu kapatıldı. Amed Büyükşehir ve Mersin Akdeniz Belediyesi’ne bağlı sığınma evlerinin kapılarına mühür vuruldu. Bu kurumlarda çalışan kadınlar, binlerce kamu emekçisi gibi KHK’lerle ihraç edildi. Yine Türkiye’nin ilk ve tek kadın haber ajansı Jin Haber Ajansı (JINHA) ve ardından kurulan ŞÛJIN, KHK ile kapatıldı. Kadın Cinayetlerine Durduracağız Derneği için kapatma davası da açıldı. Fakat bu dava kadınların büyük bir sahiplenme göstermesi sonucu düşürüldü.
KARIŞMADIKLARI BİR DOĞUM KALMIŞTI!
Kadınların nasıl giyineceğine, hangi saatte dışarıda olmayacağına, ne kadar güleceğine karışan iktidar son olarak ise kadınların nasıl doğuracağına da gündemine aldı. 3 Ekim'de tanıtımı yapılan Normal Doğum Eylem Planı ile kadınların sezeryan değil normal doğum yapması gerektiğini belirten Sağlık Bakanlığı, yenidoğan bebeklerin yoğun bakımda katledildiği bir sağlık sisteminde "Doğal Olan Normal Doğum" temalı bir kamu spotu da yayınladı. Bu tanıtım toplantısına katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan da "Sezaryen bir doğum şekli değildir, ameliyattır" diyerek normal doğum çağrısı yaptı. Ardından Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu da aynı çağrıyı yaparak, normal doğumu teşvik ettiklerini söyledi. Kadın örgütleri ise bakanlığın görevinin, kadınların hangi şekilde doğum yapacağı konusunda karar vermesi değil, doğumların en sağlıklı şekilde yapacak ortamı sağlamak olduğunu belirterek, tepkisini ortaya koydu.
EN AZ 7 BİN 703 KADIN KATLEDİLDİ
AKP iktidarında kadın katliamlarına dair resmi bir sayı açıklanmazken, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) verilerine göre; 2009'da 109, 2010'da 180, 2011'de 121, 2012'de 210, 2013'te 237, 2014'te 294, 2015'te 303, 2016'da 328, 2017'de 409, 2018'de 440, 2019'da 474, 2020 yılında 300, 2021'de 280, 2022'de 334, 2023'te 315, 2024’ün ilk 9 ayında ise 295 kadın erkeler tarafından katledildi.
Yine bu dönemde çok fazla şüpheli kadın ölümü de yaşanırken, KCDP'nin veri tutmaya başladığı, 2020'de 171, 2021'de 217, 2022'de 241, 2023'te 248 ve 2024'ün ilk 9 ayında ise 184 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
MA / Semra Turan