HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan demokratik çözümü hedefleyen 7 maddelik manifestosuyla Kürt-Türk barışını sağlamak için mücadele ederken, Erdoğan başkanlığındaki MGK 7 maddelik savaş planıyla Kürt karşıtlığını sürdürüyor.
Kürt sorunu odaklı başlatılan tartışma gündemi, son dönemde iki ana eksen etrafında şekilleniyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın demokratik çözümü hedefleyen tarihi hamlesi ve AKP’nin derinleştirdiği topyekûn savaş konsepti. 22 Ocak günü bu iki gündemin simgesel olarak kesiştiği iki önemli gelişme yaşandı. Bir yanda İmralı’da Abdullah Öcalan ve DEM Parti Heyeti’nin gerçekleştirdiği demokratik çözüm eksenli görüşme, diğer yanda ise AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı.
Bu tarihi günde, Kürt sorununa yaklaşımdaki iki zıt yönelimi çarpıcı bir biçimde gözler önüne serdi. Abdullah Öcalan, Kürt sorununun demokratik çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi adına, 28 Aralık 2024’te sunduğu 7 maddelik manifestoyu hayata geçirmek için bir kez daha sorumluluk alırken; Ankara’da toplanan MGK, yeni bir savaş planıyla Kürt karşıtlığını kurumsallaştırma peşinde.
ÇÖZÜMÜN İMRALI’DAKİ ADIMLARI
Abdullah Öcalan’ın 2013-2015 yılları arasında yürüttüğü ve Kürt sorununun demokratik çözümü adına tarihî bir dönüm noktası olan “çözüm” adı altındaki süreç, 30 Ekim 2014’teki MGK toplantısında karar altına alınan "Çöktürme Planı" ile sona erdirilmişti. Bu plan, 24 Temmuz 2015’te uygulamaya konularak Kürt halkına karşı topyekûn bir savaş konseptine dönüştürüldü. Aradan geçen yıllarda bu politika sonuçsuz kaldığı gibi, Türkiye’yi daha da derinleşen bir kriz ortamına sürükledi.
Ancak Abdullah Öcalan, ağırlaştırılmış tecrit koşullarına rağmen demokratik çözüm yönündeki iradesinden vazgeçmedi. 7 maddelik manifestosu, Kürt-Türk kardeşliğini güçlendirme, Türkiye’deki tüm siyasi aktörlere sorumluluk yükleme ve bölgesel barış için somut bir “Yol Haritası” sunma hedeflerini içeriyor. 22 Ocak’ta gerçekleşen ikinci İmralı toplantısı, bu manifestonun hayata geçirilmesi adına kritik bir adım olarak öne çıktı.
DEM Parti Heyeti, Abdullah Öcalan’ın ilk toplantıda yaptığı öneriyle Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ve parlamentoda temsil edilen siyasi partilerle görüşmeler gerçekleştirdi. Bu girişim, halklar arası barışın sağlanması için Meclis’in en önemli zeminlerden biri olduğuna dair güçlü bir mesaj içeriyordu. Muhalefet partilerinden gelen olumlu geri dönüşler, bu sürecin toplumsal destekle daha geniş bir etki yaratabileceğini emarelerini gösteriyor. Ancak, İmralı Heyeti’nin ziyaret ettiği AKP’nin “sohbet ettik” ifadesiyle geçiştirdiği bu çabalar, devletin savaş politikasındaki ısrarını da bir kez daha gözler önüne serdi.
MGK’NİN 7 MADDELİK BİLDİRİSİ!
İmralı’da çözüm odaklı bir gündem tartışılırken, MGK toplantısından çıkan sonuçlar ise tam tersi bir yönde ilerleyen bir stratejinin ifadesiydi. Esas olarak MGK, 7 maddelik bildirisiyle Kürtlere karşı Çöktürme Planı'nın devam edeceği mesajını verdi. Bu bildirinin ilk maddesi, Kürt halkının varlığını “beka sorunu” olarak tanımlayarak, çatışma ve tasfiye politikalarının sürdürüleceğini ortaya koyuyordu. Aynı zamanda, Irak ile iş birliği üzerinden saldırıların genişletileceği ve Ortadoğu’da daha fazla kaos yaratılacağı sinyalleri verildi.
‘BÖLGESEL BARIŞ’ UYARILARI
Abdullah Öcalan, İmralı’da gerçekleştirdiği ilk görüşmede olduğu gibi, ikinci görüşmede de bölgesel dinamiklere dikkat çekti. Gazze ve Suriye’de yaşanan krizlerin dış müdahalelerle kangrenleştiğini belirten Abdullah Öcalan, esasında çözüm için gecikmenin daha büyük felaketlere yol açacağı uyarısı yapıyordu. 20 yıllık Suriye deneyimiyle Suriye’de çözümün, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi modeliyle mümkün olduğunu bir kez daha vurguladı. “Türkiye’deki çözüm Suriye’deki, Suriye’deki çözüm Türkiye’deki çözümdür” sözleri, bölgedeki tüm sorunların birbirine bağlı olduğu gerçeğini işaret ediyordu.
Ancak MGK, bu uyarıları görmezden gelerek Kürtlerin kendi topraklarında yaşama hakkını “gasp” olarak nitelendirdi ve Kürt halkına yönelik tehditlerini sürdürdü.
ÇÖZÜM İÇİN TARİHİ FIRSAT
Abdullah Öcalan’ın 7 maddelik manifestosu, yalnızca Kürtler için değil, Türkiye ve Ortadoğu’nun tüm halkları için kader belirleyici bir önem taşıyor. Abdullah Öcalan’ın bu hamlesi, çatışmaların sona erdirilmesi ve kardeşlik hukukunun inşası adına herkes için tarihi bir fırsat sunuyor. Ancak MGK’nin savaş ısrarı, bu fırsatı görmezden gelerek çatışmaları derinleştirme riskini artırıyor.
Abdullah Öcalan’ın sık sık vurgu yaptığı Kürt-Türk barışı, bugün tarihî bir kavşakta duruyor. Nitekim çözüm ve savaş arasındaki bu ikilem, yalnızca siyasi aktörlerin değil, toplumun tüm kesimlerinin tutumuna bağlı olarak sonuçlanacak. Bu konudaki esas uyarıyı da yine Abdullah Öcalan yaptı: “Bu sefer başarmamız gerekiyor.”
MA / Özgür Paksoy