ANKARA - DEM Parti'nin dört koldan Ankara’ya gerçekleştirdiği yürüyüşte konuşan Eş Genel Başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, “Savaşa değil, halka bütçe. Savaşa değil, emekçiye bütçe” demeye devam edeceklerini belirterek, asgari ücretin en az 46 bin TL olması gerektiğini söyledi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti), "Ekmek ve barış için bütçe" şiarıyla 12 Aralık'ta Türkiye ve Kürdistan’da dört koldan başlattığı yürüyüş Ankara'ya ulaştı. Yürüyüşçüler, Çankaya'nın Ayrancı Mahallesi’nde bulunan Cemal Süreya Parkı'nda bir araya gelerek, Meclis’in Dikmen Kapısı’na doğru yürüdü. “Nan, aşitî, azadî", "Savaşa değil emekçiye bütçe", "Jin, jiyan, azadî" ve "Ekmek barış özgürlük", sloganları eşliğinde gerçekleştirilen yürüyüşe, DEM Parti Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan, Tülay Hatimoğulları, milletvekilleri ve çok sayıda yurttaş katıldı.
BÜTÇE VE BARIŞ TALEPLERİ GETİRİLDİ
Yürüyüşün ardından Meclis kapısı önünde kürsü kuruldu ve farklı kollardan yürüyen yürüyüşler söz aldı. Kürsüde sırasıyla Gebze'de grevleri devam eden Smart Solar işçisi, Riha'dan ve Çukurova'dan gelen çiftçiler, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten atılan kamu çalışanları, asgari ücretli çalışanlar, atanamayan üniversite mezunları ve işsiz genç kadınlar adına birer temsilci konuştu. Söz alanlar, emekçilerin, işsizlerin yaşadığı sorunları dile getirerek, bütçenin savaşa değil halka ayrılması gerektiğini dile getirdi. Yürüyüş güzergahlarından bütçe ve barış taleplerini yazan yurttaşlar, iki torba mektubu Ankara'ya gönderdi. Mektuplar, Meclis'e sunulmak üzere DEM Parti eş genel başkanlarına teslim edildi.
Daha sonra DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan konuşma yaptı.
BÜTÇEDE İŞÇİ, ÖĞRENCİ, KADIN VE ATANAMAYANLAR YOK
İlk olarak söz alan Tülay Hatimoğulları, yürüyüşü selamlayarak konuşmasına başladı. Komisyon ve Genel Kurul sürecinde tüm itirazlara rağmen bütçe tekliflerinin kabul edilerek Meclis'e getirildiğini söyleyen Tülay Hatimoğulları, "Bugün Meclis’in kapısı önünde bu açıklamayı gerçekleştirirken Genel Kurul’da bütçe görüşülmeye devam ediliyor. Görüşülen bütçeye ‘hayır’ diyeceğimizi burada bir kez daha haykırıyoruz. Çünkü bu bütçede bugün buraya gelen Çukurovalı işçinin hakkı yok, Harran Ovası’nda, Konya Ovası’ndaki çiftinin hakkını vermiyor. Bu bütçe maden işçilerinin hakkını vermiyor. Bu bütçe Batman’daki petrol işçisinin, tekstil işçisinin, Tekirdağ’da yola çıkarak buraya gelen işçinin hakkını vermiyor. Atanamayan öğretmenin hakkını vermiyor. Öğretmen açığı olduğu halde öğretmen ataması yapılmıyor. Bu bütçede atamalarda liyakat yok. Bütçeyi nasıl ki yandaşa peşkeş çekiyorlarsa atamalarda da kendi kadrolarına peşkeş çekiyorlar ve liyakatsizlik ön planda" ifadelerini kullandı.
Bütçede kadına pay ayrılmadığına dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, “Bütçede kadının adı yok. Türkiye'de artan kadın işsizliği kadınların iş yaşamında güvencesizliği, merdiven altındaki atölyelerde çalışmak zorunda kalan ve en son yaşadığımız Dilovası’nda yaşamlarını yitiren kadınların adı yok bu bütçede. İşte bizler bütün bu sebeplerden dolayı bu bütçeye ‘hayır’ diyeceğiz. Bu bütçede engelli istihdamı yok. Bu bütçede işsizlere iş bulma derdi yok. Bu bütçede gençler yok. Bu bütçede gençler düşünülmüyor. Düşünün ki bu ülkenin en önemli emek gücü hem kol gücü itibariyle hem de beyin gücü itibariyle gençlerdir. Ama gençlere bu bütçede yer verilmiyor ve ne yazık ki Türkiye tarihinde eşine benzerine az rastlanan bir gençlik göçü, bir emek göçü var. Önümüzdeki zamanlarda bizleri muayene edecek bir doktor bulmada zorlanacağımız bir bütçe planlaması içindeyiz. Çünkü doktoruna çünkü hemşiresine sahip çıkmayan bir iktidar anlayışıyla bütçe planlanmaktadır. Bunları kabul etmek mümkün değildir" diye belirtti.
AĞIR VERGİLER
Türkiye enflasyon oranının dünyada ilk beşte yer aldığını kaydeden Tülay Hatimoğulları, şöyle devam etti: "Bu, daha çok işsizlik, daha çok yoksulluk, hayat pahalılığı demektir. Emeklinin daha fazla geçinememesi demektir, barınamamak, faturayı ödememek demektir. 2026 bütçesindeki en temel kaynak, yurttaşın sırtına yüklenen ağır vergilerdir. Bugün sermayeden vergi almayan, sermayeyi koruyan iktidar anlayışı bütün vergi yükünü esnafın, işçinin, çiftçinin sırtına yüklemiştir. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Bizler ekmek ve barış için bütçe demeye devam edeceğiz.
SAVAŞA AYRILAN BÜTÇE SON BULMALI
Bugün barış için bütçe derken savaşa, özel harp yönetimine, güvenlikçi politikalara ayrılan bütçenin son bulmasını istiyoruz. 100 yıllık bir mesele olan ve son 50 senesi savaş ve çatışmalarda geçen Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi demek silaha ve savaşa para ayrılmaması, bütçeden pay ayrılmaması demektir. Ama ne yazık ki 2026 bütçesinde 1 yılı aşkındır Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nden bahsederken yine mevcut iktidar silaha ciddi anlamda pay ayırmıştır. Hatta geçmiş senelere göre daha fazla bütçe ayırmıştır. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Buradan bir kez daha haykırıyoruz. Savaşa değil, halka bütçe. Savaşa değil, emekçiye bütçe.
ASGARİ ÜCRET EN AZ 46 BİN TL OLMALI
DEM Parti olarak gerek komisyon aşamasında gerekse Genel Kurul’daki tüm vekil arkadaşlarımızın yaptığı konuşmalarda bütçede ne istediğimizi açık, net ve berrak bir şekilde ifade ettik. Bir kez daha olması gerekenleri sizlerle paylaşmak istiyoruz; asgari ücret en az 46 bin TL olmalı ve sene içinde enflasyon durumunun artış durumuna göre en az iki kez artırılmalıdır. En düşük emekli aylığı asgari ücretin seviyesine getirilmelidir. İhtiyacı olan herkese temel gelir desteği sağlanmalıdır. Vergide adalet şarttır, azdan az çoktan çok vergi alınmalıdır. Eğitim, sağlık temel insan hakkıdır. Bunların tamamı ücretsiz olmalıdır. Çocuk emeğinin sömüren, çocukların aynı zamanda tacizlere uğradığı bir alan tutan MESEM uygulaması derhal kaldırılmalıdır. Engelli istihdamı ve engellilere verilen aylıklar mutlaka artırılmalıdır. KHK’lerin hepsi görevlerine iade edilmelidir. Öğrencilerin bütün KHK borçları silinmelidir. Çiftçilerin, küçük esnafın çekmiş olduğu krediler mutlaka faizleri silinmeli ve bunların ödemeleri daha uzun bir zamana yayılmalıdır.
EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET
Kadın istihdamına dönük ve kadınların eşitsiz bir ücretle çalışmalarına dönük biz kadınlar diyoruz ki; eşit işe eşit ücret ve daha fazla kadın istihdamı sağlanmalıdır. Gelirde adalet, vergide adalet, ülkede adalet demeye devam edeceğiz. Yalnızca parlamentoda bütçeye muhalefet etmedik. Günlerdir devam eden ekmek ve barış için bütçe kampanyasında alanlarda, meydanlarda olan tek parti DEM Parti’dir. Mücadelemizi her yerde işçi, emekçilerle, kadınlarla, doğa ve insan hakları savunucularıyla beraber yürüteceğiz. Nan, aşiti, azadî. Ekmek, barış, özgürlük."
İKTİDARIN DERDİ SERMAYEYE VE SAVAŞA BÜTÇE
Ardından söz alan Tuncer Bakırhan da, kendilerine teslim edilen mektuplarda yer alan taleplerin savunuculuğunu yapacaklarını ifade ederek, "Emin olun, bizler Türkiye’nin dört bir yanından kardeşliğimizi, dayanışmamızı büyüterek, taleplerimizi Ankara’da bugün burada olduğu gibi iletecek bir kitlesellik de bir araya gelebilirsek bütçe asgari ücretlinin olur, emeklinin olur, kadının olur, öğrenci Gencinin olur, esnafın olur, çiftçinin olur, ezilenlerin olur. Kendi sorunlarımızla kavrulurken mücadele etmezsek, dayanışmazsak bu Meclis’ten ne emeklilere, ne emekçilere, ne de asgari ücretlilere bütçe çıkmaz. Bu Meclis’in derdi emekçiler değil, kadınlar değil, KHK'liler değil, Barış Akademisyenleri değil. Bu Meclis’te iktidarın tek bir derdi var. Sermayeye, savaşa ve faiz lobilerine bütçe yapılıyor" dedi.
DAYANIŞMCA VE MÜCADELE VURGUSU
Bütçe ve barış taleplerinin daha fazla dayanışma ve mücadeleyle sağlanabileceğini vurgulayan Bakırhan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Meclis’in derdi asgari ücretliler değil. Meclis’in derdi sermayeye ve savaş lobilerine vergi muafiyeti sağlamaktır. Bütçeyi peşkeş çekmektir. Meclis’in derdi emekliler değil, yüzde 10'larla, yüzde 12'lerle simit ve ekmek dahi alamayacak bir bütçeye sahibiz. Dolayısıyla bütçenin bizim olmasını istiyorsak mücadele edeceğiz, sesimizi yükselteceğiz. Taleplerimizi ilgililere ileteceğiz. DEM Parti tam da bu amaçla Tekirdağ'dan Batman'a, Hatay'dan Samsun'a kadar emekçileri ve ezilenleri bir araya getirerek, aslında bu Meclis’e emekçilerin sesini duyurmaya çalışıyor. Meclis’e sesleniyoruz. Bir kez de sermayenin değil, faiz lobilerinin değil, emekçilerin bugün Ankara'da Dikmen Kapısı önünde taleplerini dile getiren burada bulunan bu topluluğun taleplerini dikkate alın. Bir kez olsun sermayeye ve savaş lobilerine yaptığınız bütçeyi emekçilere yapın diyoruz. Bizler sokakta olduğu gibi Meclis’te de sizin taleplerinizi haykıracağımızı her gün kepenk kapatan esnafın burada sesi olacağımızı, emekçilerin insanca yaşayacakları bir ücret almasını sağlayacağımızı, asgari ücretlilerin insanca yaşayacağı alın terinin karşılığını aldığı bir ücret almaları için mücadele edeceğiz. Barınamayan öğrenciler için, engelliler için, kadın için, bölgeler arası eşitsizlik için mücadele etmeye devam edeceğiz. Ve söz veriyoruz, böylesine güçlü bir şekilde taleplerimizi haykırıp yan yana gelebilirsek emin olun barış içerisinde yaşadığımız, alın terimizin hakkını aldığımız bir ülkeye kavuşmak mümkündür. Bunu mümkün kılacağımıza olan inançla tekrar Türkiye'nin ve Kürt illerinin dört bir yanından buraya akan siz emekçileri, esnafları, gençleri, kadınları, direniş halinde olan işçileri, emekçileri saygıyla selamlıyor. Hepimize başarılar diliyorum."
Konuşmaların ardından açıklama slogan ve zılgıtlarla sona erdi.
