İZMİR – KESK İzmir Kadın Meclisinin “Kadınlar barışı istiyor” başlıklı panelinde barış süreci masasında kadınların olması gerektiğine dikkat çekildi.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İzmir Kadın Meclisi, Karşıyaka Kültür Merkezi’nde “Kadınlar barışı istiyor” başlıklı panel düzenledi. Panel salonuna “Jin, jiyan, azadî”, “İnatla barış, ısrarla kadın mücadelesi”, “Kadınlar barış istiyor” pankartları asıldı. Panelde konuşmacı olarak ise Avukat Türkan Aslan Ağaç, Tevgera Jinên Azad (TJA) Aktivisti Avukat Ruşen Seydaoğlu, KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher yer alırken, moderatörlüğünü Sibel Uyan gerçekleştirdi. Panele siyasi parti ve STK temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kadın katıldı.
Barışın kadınlar için toplumun yeniden inşası anlamına geldiğini kaydeden Türkan Aslan Ağaç, "Ekim 2024'de de bir süreç başladı ve Sayın Abdullah Öcalan'ın 'barış ve demokratik toplum' çağrısı kamuoyu ile paylaşıldı. Ardından PKK kendini feshetti. Bu gelişmeler Türkiye'deki örgütlü herkesin barış ve demokrasi üzerine söz kurmasının kolaylaştığı anlamına geliyor. Barışın bizim için ne kadar kıymetli olduğunu bölgedeki gelişmelerden görüyoruz. Bu barış talebini toplumsallaştırmak ve Ortadoğu'daki barış özlemini tesis etmemiz gerekiyor. Barışın aslında ne kadar elzem olduğunu tekrar tekrar görüyoruz. Çağrı ile başlayan süreçte barış ve demokrasiyi birlikte konuşuyoruz. Biz kadınlar için barış pozitif bir inşayı ifade ediyor. Bu da demokratik, kadın özgürlükçü ve ekolojik bir modelle olabilir. Barış ancak böylesi demokratik bir zeminde inşa edilebilir. Sayın Öcalan'ın 'kadın özgürleşmeden toplum özgürleşemez, toplum özgürleşemeden barış gelmez' sözü çok önemli. Bu süreçte barış masasının kurulacağını varsaydığımız dönemde kadınlar müzakere sürecinin öznesi olmak zorunda. Ayrıca Anayasa yapım sürecinde bunu eril zihniyete bırakmamak gerekir. Kadınlar olarak nasıl bir anayasa istediğimizi tartışmak gerekiyor" dedi.
‘KADINLARIN BARIŞ TALEBİNDE ÇOK SEBEP VAR’
Yıllardır barış için taleplerin değişmediğini söyleyen Ruşen Seydaoğlu da kadınların varoluşu üzerindeki sistematik saldırılara dikkat çekti. Deniz Poyraz'ı da anan Ruşen Seydaoğlu, "Biz kendi özgürlüğümüzü inşa ederken bunları kaybettiklerimizin büyük katkısı var. Sistemsel bir saldırı karşısında barışın mücadelesini vermek toplumların kendilerini nasıl inşa edeceklerinin de anlamına geliyor. Karşımızdaki güç, bütün araçları kullanıyor. Savaş politikalarını süreklileştirmek için sermayedarlarla çalışıyor. Savaş bütün yakıcılığı ile devam ederken savaşın adı olmadığı için uluslararası mekanizmalar da devreye girmiyor. Bu noktada bu politikalara karşı durmamız gerekiyor. Barışı anlamak ve anlamlandırmak gerekiyor. Kadınların barış talebinde birçok sebep var. Masada olmak da var ama masayı sokaklara çekmek de önemli. Kadının mevcut durumda üretim içerisinde ürettiğine yabancı olduğu bir durum var. Bu tartışmaları emek düzleminde de yapılması barışa katkı sunacak. Barış artık herkesin ihtiyacı oldu. Demokratik modernitenin öznesi olarak barışı inşaa ediyoruz.” dedi. Kürt Kadın Hareketi olarak kadının varoluşunu sadece biyolojik olarak görmediklerini söyleyen Ruşen Seydaoğlu, kadın kimliğini evrende herkesin kimliği olarak tarif etmenin mümkün olduğunu belirterek, sözlerini noktaladı.
'BARIŞ MÜCADELESİ TEMEL BİR HAT OLMAK ZORUNDA'
Ardından konuşan Döne Gevher ise “Bugün itibari ile KESK açsından yine 2000’lerin başında yine KESK’e yönelik saldırılar gerçekleşti. 2023’te de KESK kadın sekreterlerine yine aynı şekilde müdahale oldu. Bir kere şunu görelim savaş süreci can kaybıdır ve bu en çok emekçiler ve çocuklar üzerinden olur. Savaş süreçleri emek mücadelesinin kriminalize edildiği bir dönemdir. Tüm bu süreçte barış akademisyenlerinin, kamu emekçilerinin barış talebi kriminalize edildi. Emekçiler için barış mücadelesinde ısrarcı olmak temel bir hat olmak zorunda” dedi. Döne Gevher, saldırıların içinde var olma koşullarının kadınların hak temelli mücadeleyi birlikte götüreceği, emeğin toplumsal barış sürecinde yer almasından geçtiğine işaret etti.
Panel, soru cevap şeklinde son buldu.